Danıştay anayasayı yok saydı!

21 Temmuz 2022 Perşembe

Sevgili okurlar, bugün size sanatla sporun buluşmasından, sporun estetiğinden; ikisinin kucaklaşmasından kaynaklanan güzelliklerden söz edecektim! Ama gelin görün ki burası Türkiye... Güzelliklere geçit yok! Hukuka geçit yok! Hukukun üstünlüğüne hiç yok! 

Özetle anımsatayım: AKP’nin güle oynaya büyük vaatlerle imzaya açtığı “İstanbul Sözleşmesi”ni, gerici çevrelerin “Vay aile düzenini bozuyor, vay eşcinselliğe yol açar” yaygarasıyla (çünkü malum bu gerici çevrelerde asla eşcinsellik, kadın ve çocuk tecavüzü falan yoktur. Çünkü gericilerden oy kaybetmeyi artık AKP kaldıramaz) “Cumhurbaşkanı Erdoğan” biz yokuz deyip, sözleşmeden çıkıldığını ilan etti.

SİYASİ MÜDAHALE

Ancak Danıştay daha önce Erdoğan kararıyla bu sözleşmeden çıkılamaz kararı almış; “TBMM tarafından kabul edilen uluslararası sözleşmelerden, yine TBMM kararıyla çıkılabilir” demişti. Anayasamız da öyle diyor! Ancak siyasi erke göre anayasayı çiğnemek, yasama organını ortadan kaldırmak dert değil! 

Arada kimbilir ne siyasi baskılar oldu ki önceki gün Danıştay, pekala Erdoğan’ın isteğiyle İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılabilir dedi...

Ne olduğunun işaretini Nazan Moroğlu, Yetkin Report’ta vermişti. Şöyle ki: Hukukçu Kadınlar Derneği’nin daha karardan önce 7 Temmuz’da mahkemeye müdahillik başvurusunda bulunduğu ortaya çıkıyor. Başvuru raporunda dernek, İstanbul Sözleşmesi’nin “tehlikeli” olduğu ve “iptalinin de usule uygun olduğu” görüşünü bildiriyor. Oysa bu derneğin başkanı Avukat Figen Şaştım, kendisini “bakan müşaviri” diye tanıtan bir insan. (Dernek web sayfasında öyle yazıyor!) İstanbul Barosu Başkan Yardımcısı ve İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği Koordinatörü Avukat Nazan Moroğlu, “Olamaz” diyor. “Bu talep yargıya müdahale anlamına gelir” diyor. Moroğlu, dilekçenin “çıkacak kararın ipucu niteliğinde” olabileceğini karardan önce söylüyor... Ama dinleyen kim!

MÜCADELEYE DEVAM 

Tepkiler çığ gibi büyürken kadın katliamı doludizgin devam ediyor... Ama pes etmeyeceğiz, mücadeleye devam edeceğiz... Türkiye’nin her yanında hukuksuzluğa boyun eğmeyen; siyasi baskılardan korkmayan, cumhurbaşkanının sözünün, anayasanın üstünde olamayacağına inananlar, kadınlar ve erkekler tepkilerini ortaya koyuyor, hukuk mücadelesini sürdürüyor! 

Barolar, sivil toplum kuruluşları ve CHP, Danıştay’ın kararına itiraz etmek üzere kolları sıvadı. Danıştay’ın İdari Dava Daireleri Genel Kurulu’na başvuracaklar. Karar değişebilir ya da değişmez. Değişmezse Anayasa Mahkemesi’ne gidilecek... Korkmayın, siz de tepkinizi gösterin!

YİTİRDİKLERİMİZ

Yitirdiklerimiz sadece Cumhuriyet ilkelerimiz, değer ölçülerimiz, hak ve hukuk, adalet duygumuz, vicdanımız değil ki... Hele benim yaşlarımdakiler için her gün sevdiğiniz bir insanı yitirmek... Toplumsal yasınızla kişisel yaslarınız içiçe geçiyor. 

Prof. Dr. Sümer Peker, İzmir Amerikan Kız Koleji’nde yedi yıl boyunca birlikte okuduğumuz, sınıfımızdaki en zeki, akıllı, bilgili, çalışkan ve parlak arkadaşımızdı. Ama benim gibi birçoğumuzu etkileyen, onun bu özellikleri değil, herkesin derdini dert edinme yeteneği, yardımseverliği, dünyaya, insana, çevresine olumlu bakışı, yüzünden hiç eksilmeyen gülümsemesi gibi, olaylara da güler yüzle bakabilme ustalığıydı. Okuldan ayrıldıktan sonra kimya mühendisi oldu. Öncüydü. Biyokimya alanında ilklere imza attı. Doktorasını, Ege Üniversitesi’nde tamamladı. Orada uzun yıllar ders verdi. Öğrencilerini en yeni konulara teşvik etti. Araştırmacıydı.1993 ve 1994 yıllarında TÜBİTAK Yayın Teşvik Ödülü’nü peş peşe almıştı. Kitaplarıyla, yetiştirdiği öğrencilerle, örnek bir aydındı. 

Titi... Onun adını çoğumuz bilmezdik. O hepimizin “Titi”siydi. (Gerçek adı: Grazia Maria Meroni) 60’lı yılların ortalarında dostları mimar Tuncay Çavdar ve eşi Sevim Çandar’la kısa bir süreliğine Türkiye’ye gelmişti. Ama bir geldi pir geldi. Türkiye’yi vatan seçti kendine. Sevim, stilist ve tanıdığım en usta tasarımcılardan biriydi. Devlet Tiyatrosu, Devlet Opera Balesi ve Dostlar Tiyatrosu için nice kostüm tasarımında çalıştı. 1995 yılında İstanbul’dan Bodrum Yarımadası’na taşındı. Geriş’e yerleşip muhteşem evinde “patchwork”le başlayıp nice eserler üretti, sergiler açtı... Her parmağında bir yetenek dost canlısı güzel insan Titi de geçtiğimiz günlerde sonsuzluğa göçtü. 

Ve Erdem Kıral... Sinemamızın yüz akı. Türk edebiyatının usta işlerini sinemada yeniden yaratan insan... Hepsi nur içinde dinlenebilir artık...



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Nice 100 yıllara 9 Mayıs 2024

Günün Köşe Yazıları