Eski köye yeni âdetler

28 Ağustos 2014 Perşembe

SALZBURG FESTİVALİ’NDE ŞAŞIRTICI YORUMLAR: Eski köye yeni âdetler

Dünyanın en köklü ama aynı zamanda en nitelikli festivallerinden biri Salzburg Festivali... 1. Dünya Savaşı sonunda tiyatro adamı Max Reinhardt, şair ve oyun yazarı Hugo von Hofmannsthal ile besteci Richard Strauss’un Viyana’nın ezici egemen kalıplarından uzak bir yerde, sanatı şenliğe dönüştürme çabası... Bu üçlü Salzburg kasabasına yerleşip gönüllülerin çalışması ve kasaba halkının parasal katkılarıyla ilk festivallerini gerçekleştirdiler. Yıl 1920’ydi.
Neden Salzburg? Çünkü Salzburg, Mozart’ın doğum yeriydi ve bu küçük kasaba, gelmiş geçmiş en büyük dahisine saygısını ve sevgisini 1842’den beri “Mozart Festivali”yle sunuyordu. Festivali neredeyse 30 yıl boyunca yöneten Herbert Von Karajan Salzburg’un kapılarını dünyaya açacaktı...
Bu yaz Salzburg Festivali tam bir yıldızlar geçidine dönüşmüştü. Müzik ve ope- ra dünyasının en ağır topları oradaydı: Barenboim’dan Dudamel, MehtaBolton’a; Cecilia Bartoli, Anna Netrebko, Elina Garanca’dan Florez ya da Villazon’a... Ancak bu yılın en büyük özelliği, “eski köye yeni âdetler” diye özetleyebileceğim, farklı ve çarpıcı yorumlardı. İşte izlenimler:

Ortaçağı günümüze taşımak
Verdi’nin belki de en güzel melodilerini içeren “Il Trovatore” operası Ortacağ İspanya’sında geçer. Daniele Gatti yönetiminde Viyana Philarmoniker Orkestrası daha ilk notaları yorumlarken perde açıldı ve biz izleyiciler ağzımız açık kaldık: Karşımızda günümüz dev müzelerinden biri. Prado ya da Louvre olabilir... Duvarlarda daha çok Rönesans ve Barok dönemi tabloları... Müze bekçileri ve görevlileri bu eserlerle bir arada yaşayarak tablolardaki görüntülerle, kişiliklerle bütünleşmişler ya da ilişki kurmuşlar ve opera boyunca hem tablolardaki kişiler oluyorlar, hem de bugünün insanları... Günümüz turistleri müzeyi geziyor... Bir rehber onlara tablolar aracılığıyla 1500’leri anlatıyor. (Yani operada yer alan olayları.)
Perde açıldığında kardeş olduklarını bilmeyen Kont de Luna ile Manrico’yu, yaşlı büyücü Çingene Azucena’yı, güzeller güzeli âşık Leonora’yı klasik şaşalı giysiler yerine, müze bekçisi üniformasıyla görünce önce bozuluyorsunuz ama çok geçmeden “oyuna” kapılıyorsunuz.
Eseri bu konsepte yerleştiren sahneye koyucu, Litvanyalı çılgın tiyatrocu Alvis Hermanis’ti. Kimi eleştirmenler nefret etti bu yorumdan. Ben hayran olanlardandım. Müze görevlisi kızın tablodaki çalgıcıya sevdalanması; müze kapandıktan sonra tablodakilerin çerçeveden yeryüzüne inmesi... Neden olmasın!

Ay ışığından ödünç alınan sesler
“Il Trovator” operasında 4 ana karakter ve hepsinin de çok önemli büyük aryaları var. Leonora rolünde Rus soprano Anna Netrebko’yu izlemek olağanüstü bir mutluluktu. Çocuk doğurdu, sesi gidiyor deniliyordu, yalan. Her notanın, her sözcüğün hakkını veren, duyguların rengini yansıtan bir şancı ve oyuncu. Onu izlerken eskilere gittim: Maestro Gavazzeni’nin bu rolde Leyla Gencer için söylediği sözü düşünmeden edemedim: “Sizin Leonora’nız ay ışığından ödünç alınmış bir sese sahip!” Netrebko’nunki de aynen böyleydi!. - Kont di Luna rolünde Placido Domingo olacaktı. Ancak “rahatsızlandı- ğından” rolü genç bir şancı üstlenmişti. Rivayet o ki: İlk 3 temsilde Domingo kötü eleştiri alınca terk etmişti.
Mükemmel orkestra, mükemmel icraat, mükemmel koro... Beni tek tedirgin eden Anna Netrebko ile diğer üç şancı arasındaki kalibre farkıydı.
Donizetti’nin “La Favorite” operası, konser biçiminde sunulduğu halde “Il Trovatore”de yaşadığım eksikliği yok ediverdi. Roberto Abbado’nun yönetiminde Münih Rundfunk Orkestrası, Viyana Filarmoni Korosu ve birbirini tamamlayan üç solist: Elina Garanca, Juan Diego Florez ve Ludovic Tezier. Hepsi mükemmeldi.
Latvialı mezzosoprano Elina Garanca’yı Uluslararası İstanbul Opera Festivali’nden hatırlayanlar olabilir. Her geçen gün kendinden daha emin zirveye yerleşmiş şancı sesiyle ay ışığını ödünç almakla kalmadı, ayı yeryüzüne indirdi. (devamı yarına)  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları