Geleceğimiz ihbar, iftira, intikam olursa...

08 Nisan 2018 Pazar

Boğaziçi Üniversitesi’nde öğrencilerin tutuklanmasıyla Osmangazi Üniversitesi’ndeki katliam birbirini izledi...
Boğaziçi Üniversitesi’nde lokum dağıtmak da lokum dağıtılmasına karşı çıkmak da, sadece ve sadece bir tepki olarak, bir ifade ve düşünce biçimi olarak değerlendirilebilirdi oysa...
Ama hayır lokumların yere dökülmesini, ifade ve düşünce özgürlüğü olarak değil, silahlı terör örgütü propagandası olarak değerlendirdi mahkeme...
Osmangazi Üniversitesi’nde dört akademisyenin katliamıyla ilgili tüm ayrıntıları ise hep birlikte içimiz kan ağlayarak okuyoruz.
Katliamı gerçekleştiren yaratığın şu son dönemde 102 akademisyeni “FETÖ”cü diye ihbar ettiği; buna karşılık “iftira atıyor” gerekçesiyle savcılığa başvuranların ise savcıdan şu yanıtı aldıkları biliniyor: “Hayır, Volkan Bayar, vatandaşlık görevini yapıyor.”

Toplumsal cinnet
Bunlara şaşırıyor musunuz? Hayır şaşırmayın. Bir buçuk ay için ilan edilen OHAL devam ettikçe, toplumsal cinnet çoğalacak...
Anımsayın: Daha ilk muhtarlar buluşmasında, iktidarın başı muhtarlara bu görevi vermemiş miydi!..
Anımsayın: Komşunuzu ihbar edin diye davul zurna çalınmamış mıydı!
Anımsayın: Evlenme teklifini geri çevirdiği için herifin biri kadını FETÖ’cü diye ihbar etmemiş miydi!.. Kocasından boşanmak ya da karısından boşanmak isteyen, aynı yola başvurup istediği sonuca ulaşmamış mıydı!..
Anımsayın: Ergenekon, Balyoz, ODA TV davalarını...
Anımsayın sırf gazetecilik yaptıkları için hapislerde süründürülenleri... Son sayıları 159’du. Her gün kimi bırakılıyor kimileri yeniden hapse alınıyor.
Anımsayın barış istiyoruz diye konuşan, imza veren akademisyen, öğretim üyeleri ya hapishane ya mahkemelerde...
Anımsayın, darbe girişiminin hemen ardından 50 küsur bin insanın tutuklandığını, yüz bini aşkın kamu çalışanının görevden atıldığını... Bu sayılara her ay yenilerinin eklendiğini...
Anımsayın, Adalet Bakanı’nın açıklamasına göre 70 bin kadar öğrenci hapiste.

Gençlik, geleceğimizdir
Gençlik geleceğimizdir diyoruz... Öyle mi?
Gerçekten buna inanıyorsak...
En ufak itirazda, tepki göstermede, söz hakkı aradığında, coştuğunda, kahrolduğunda, düşüncesini söze döktüğünde, farklı düşündüğünde, kendini farklı yollarla ifade etmeye çalıştığında, türküsünü söylediğinde, soru sorduğunda, anlamaya çalıştığında, eleştirdiğinde, karşı çıktığında, reddettiğinde, isyan ettiğinde, aklımıza ilk gelen onu susturup hapse atmaksa...
İnanın o zaman değil toplumun yarısının, toplumun tümünün geleceği tehlikededir.
Önüne geleni FETÖ’cülükle, PKK ajanlığıyla suçlamak ya da suçlanmak... Çok kolay... Çok da ucuz... Hatta bedava... Geri dönüşü olmayan sonuçlara gebe bir kolaylık...
Ali Sirmen’in “Vatan Haini ve Vatan” yazısını (6 Nisan Cumhuriyet) herkes okumalı. Önüne geleni vatan haini ilan etmek ya da vatan haini ilan edilmek... Her an hepimizin başına gelebilir. Ama o zaman ortada vatan kalmamış demektir.
Erdoğan’a biat edenler, yandaşlığa sığınanlar, hükümetin her dediğini alkışlayanlar, yalakalık ve yandaşlıkla geçimini sağlayanlar da bu tehlikeden kendini kurtaramaz.
Gün olur, devran döner, sen beni ihbar etmiştin / hayır sen bana iftara atmıştın diye katliamlar birbirini kovalar...
Yıllardır bu dersi almamız gerekirdi.
Faşist darbelere karşın bu dersi almadık.
Faşist darbeler yüzünden almadık...
Şimdi ise korkudan alamıyoruz.
Geleceğimiz, ihbar, iftira, intikamdan ibaret olursa... Geleceğimiz hiç olmaz. Bunu artık herkes ama herkes idrak etmeli.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları