‘Gerici’ demek küfür müdür?!

18 Ocak 2024 Perşembe

Türkiye bir yandan şehitlerine ağlarken bir yandan da adliye saraylarında, sokaklarda, alanlarda “Şeriat isteriz”; “Yaşasın şeriat” nidalarıyla yürüyüşler düzenleniyor.

17 bin 2 lira asgari ücretle geçinme yollarına yapay zekâ bile çare bulamazken, emekliler ölüme mahkûm edilirken kimileri de İstanbul’a ihanet ettiklerini açıklayanlara kenti teslim etme yolları arıyor.

Ve bu ortamda, yaşını başını almış, koskoca bir devlet adamı, üstelik hükümet ortağı, üstelik “Şahsım Devleti”nin sağ kolu, Sayın Bahçeli işi gücü bırakmış bu ülkenin en değerli düşünür, yazar, besteci, aydın sanatçılarından olan Zülfü Livaneli’ye verip veriştiriyor. 

Neymiş İstasyon dergisinin 3. yıldönümünde düzenlenen muhteşem törende Zülfü Livaneli’nin söylediği kimi cümleler Bahçeli’nin hoşuna gitmemiş. 

Bahçeli titreyen sesiyle her gün başka bir konuda kükremek zorunda hissediyor kendini. Adeta bundan besleniyor. Diyor ki: “Bunlar Türkiye karşıtlığında buluşan, millete en ağır hakaretleri reva gören, sandığı küçümseyen yeni yetme yobaz zihniyetlerdir. Millete gerici demek küfürdür. Millete gerici demek, Türkiye’ye geriden bakmaktır. Millete gerici demek, su katılmamış soysuzluktur.”

Hoppala! Bu cümlelerin neresini nasıl düzeltirsin ki! Nasıl ciddiye alabilirsin ki!

Türkiye’nin yarısından çoğu bu hükümeti Cumhuriyet tarihimizin en gerici hükümeti diye niteliyor. Hepsi mi yobaz, soysuz! Gerici dediğimiz “millet” değil, bir “zihniyet”

Eğitimdeki duruma bakın, adalet sistemine bakın, anayasayı yok saymaya bakın. Gericiliğin daniskası...

O AKŞAMI BİR DE BENDEN DİNLEYİN 

Bahçeli’nin “bunlar” dedikleri arasında ben de vardım. O akşamı bir de benden dinleyin. 

Maltepe Belediyesi’nin yayın organı “İstasyon” üç yıldır, bünyesinde birbinden önemli yazarları toplayan, millete umut veren, çıktığı an kapışılan, çok geniş ilgi gören benzersiz bir dergi.

Derginin 3. yıldönümünde, yazarlarından bağımsız olarak “Yüzyılın Aydınlık Yüzleri” ödülü de verildi. Ev sahipliğini başkan Ali Kılıç; gecenin sunuculuğunu Ayşen Şahin ve Yetkin Dikinciler yaptı. Ödül alanlar 15-20 kişi kadardık. Haberlerde okudunuz, tümünü saymaya yerim yok. 

Bahçeli’nin “bunlar” diye niteledikleri arasında İoanna Kuçuradi, Süleyman Saim Tekcan, Metin Akpınar gibi 80’ini aşmış ustalar da muhteşem bir yetenek 11 yaşındaki besteci ve piyanist, görme engelli İpek Nisa Göker de vardı. Her birimiz ödülümüzü alırken birkaç cümle söyledik.

Ödülümü, Sayın Ekrem İmamoğlu’ndan almak benim için çok güzeldi. Ödülümü alırken aklıma gelen ve çok inandığım ilk üç cümleyi söyledim: 

“‘Cumhuriyetin Aydınlık Yüzü’ çok büyük bir başlık. Ne benden önce ödül alan Zülfü ne ben ne de benden sonra bu sahneye çıkacak olanlar, biz yalnız değiliz. Mustafa Kemal Atatürk’ün akıl ve bilim yolunda ilerleyen, seçimini doğru yapan ve geriye dönüşten değil, ileri bakıştan yana yapan her Türkiye vatandaşı Cumhuriyetin aydınlık yüzüdür. Ben bu ödülü ülkemin tüm aydınlık yüzleri adına alıyorum.” 

Konuşan hiç kimse küfür etmedi. Bölücülük, ayrımcılık gütmedi. Kin, öfke, nefret sunmadı. Onların deyişiyle “teröristlik” ya da “vatan hainliği” yapmadı. Sadece ve sadece insanı insan yapan değerler paylaşıldı. Teşekkür edildi, saygı ve sevgi sunuldu. Sanat ve kültürün her alanının kucaklaştığı, umudun yüceltildiği bir törendi. Tek eleştiri, ülkenin içine sürüklendiği gerici zihniyete karşı oldu. 

Akşamın ilerleyen saatlerinde şehit haberleri Maltepe Türkan Saylan Kültür Merkezi’ne ulaştığında tören yarıda kesildi, Ferhat Livaneli ve orkestrasının konseri iptal edildi. 

Not: Bu yazıyı yazarken babam/dedem yaşında sandığım Devlet Bahçeli’nin yaşına bakayım dedim. (Aile terbiyem, yaşlıları sakın üzme der!) Çok şaşırdım: Meğer benden iki yaş küçükmüş! Hay Allah! 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları