Melek Hanım’ı keşfetmek!

14 Ocak 2024 Pazar

Sözü hiç dolandırmadan söylemeliyim. Sakıp Sabancı Müzesi’ndeki “Unutulmuş Bir Cumhuriyet Kadını: Bütün Yönleriyle Melek Celâl” adlı sergi, eşsiz bir mücevher niteliğinde. Bize sadece bir sanatçıyı tanıtmakla kalmıyor aynı zamanda Osmanlı’nın son, Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yaşanan değişime, gelişmelere, Aydınlanma hareketine dair de ipuçları veriyor. 

Sergi, erken Cumhuriyet döneminin öncü kadın sanatçılarından Melek Celal’in hayatı, çevresi, sanatına odaklanıyor. O (1896 İstanbul-1976 Münih) sadece ilk kadın ressam ve heykeltıraşlarımızdan biri değil, aynı zamanda muhteşem bir yazar, bir denemeci, bir eleştirmen, toplumu ilgilendiren sanatsal sorunlara eğilen, yurt sevgisiyle dolup taşan bir aydın. Birkaç dil biliyor, dünyayı dolaşıyor. Özgüveni sonsuz. Risk almaktan, ilklere yönelmekten hiç çekinmiyor. İtiraf etmeliyim ki bu dev arşivi barındıran sergide, eserleri kadar, belki de daha çok, mektuplaşmaları, yazdığı makaleler, kitapları ve anı defteri ilgimi çekti. 

‘SEN NİYE RESİM YAPMIYORSUN?’

Bu soruyu soran Şair Nigar’dır. Miralay Ziya Bey’in “İki gözüm, evladım Melek’im” dediği Melek, genç yaşta annesini kaybetmiştir. Ancak evleri sanatçılarla, yazarlarla dolup taşmaktadır. Melek anı defterine şu notu düşer: “Hayretle baktım çünkü ömrümde elimde fırça tutmamıştım...” Nigar Hanım devam eder: “Dikkat ettim. Sen daima resim kitapları alıyorsun. Mutlak senin resme istidadın vardır.” 

Hayat ne tuhaf. Bu soru ona itici güç olur. Çocukluk yıllarında zaten evde eğitim almıştır; birkaç dil öğrenmiş, edebiyat ve sanat merakını bilemiştir. 15-18 yaşlarında yabancı sanatçılarla “kartpostal arkadaşlığı” kurar ve onlardan imza toplar. Annesinin ölümünden sonra teselli bulmak için resme başlar...

İLKLERİN AYDIN KİŞİSİ

Melek Ziya, Sanayi-i Nefise Mektebi’ne konuk öğrenci olarak katılacaktır. Okulun ilk kadın öğrencilerindendir ama malum sanat tarihi de erkekler tarafından yazıldığından kadın sanatçıların adı pek geçmeyecektir. Daha sonra Paris’te Julian Akademisi’nde resim eğitimi alacaktır. 1917’de varlıklı avukat Celal Bey’le evlenecektir. Moda Çayırı’ndaki konakları, sanatçıların toplanma yeridir (Yahya Kemal, Falih Rıfkı, Yakup Kadri, İhap Hulusi...). Birkaç ay sonra babasını kaybedecektir. Önceleri imzası Melek Ziya’dır, sonra Melek Celal olacaktır. (Eşi 1946’da ölünce ikinci evliliğini Alman Doktor Lampe ile yapmıştır.)

Melek Celal ilk kadın nü resimlerini sergileyen ressam olarak da biliniyor. Yine kadını kamusal alanda gösteren ilk ressamlardan biri. Örneğin Eski Büyük Millet Meclisi Kürsüsünde Kadın adlı resmi...

1917’den başlayarak Galatasaray sergilerine, Ankara sergilerine, Devlet Resim ve Heykel sergilerine katılacak, Türkiye’de bir, Almanya’da iki kişisel sergi açacaktır. Bütün bu sergi haberleri yerli ve yabancı basında yer alacak ve yazılara onun eserleri eşlik edecektir.

FEMİNİST VE ENTELEKTÜEL 

Sergide benim en çok ilgimi çeken, Melek Celal’in düşünceleri ve yazdıkları. Çeşitli gazetelerde yazıyor. Türkçe ve Fransızca kitaplar yazıyor. Tasvir-i Efkâr gazetesinde “Sanat Bahisleri” adlı bir köşesi var. Kimi başlıklar şöyle: “Türk Halısı Değiştirilemez”, “Modern Türk Halısını Zevksizlikten Kurtaralım” (Batı kopyacılığına karşı çıkıyor). El sanatları, el işleri, halıcılık üzerine sayısız makale. Restorasyon üzerine, şehircilik anlayışı, kentin ağaçlandırılması, hat sanatı, kadın sanatçılar üzerine yazılar... 

Bu konular üzerine yurtiçinde ve yurtdışında sayısız konferans veriyor. Bu yazıları irdelediğimizde müthiş bir Anadolu ve İstanbul sevdası çıkıyor ortaya... Geleneklerine bağlı, onları yücelten ama Genç Cumhuriyetin modern yüzünü, evrensel ve çağdaş düşünceyi benimsemiş entelektüel ve feminist sanatçıyı keşfediyoruz. 

Başta Nazan Ölçer olmak üzere sergiye ve kataloğa emeği geçenleri kutlarım.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları