Vurun Şafak Pavey’e!

03 Kasım 2013 Pazar
AKP’nin ve yandaşlarının öfkesi,
kini bitmek bilmiyor! İki gündür Şafak
Pavey’e yöneltilen saldırılar, iğrenç
yalanlar, kışkırtmalar ve linç girişimi
insan olanı, insanlığından utandıracak
nitelikte!
Şafak Pavey’in Meclis konuşmasının
her satırı sahiciydi, gerçekti ve
doğruydu. Doğrulara dayanamayanlar,
öyleyse vurun kadına! Hem de belden
aşağı!
En ufak bir eleştiriye, bir
sorgulamaya tahammülleri
olmayanlar, gerçekten “adaletle, öç
almak arasındaki farkı” bilmiyorlar!
Çoktan öğrenmeleri gerekirdi ama
öğrenemiyorlar ve şimdi de o
konuşmadaki doğruların intikamını
almak istiyorlar!
“Başörtüsüne özgürlük” diyenler,
hemcinslerinin ifade özgürlüğüne
karşı çıkarken şiddeti linç boyutuna
taşıyorlar. Şu son on yıldır, milleti
mağdur edenler; kendi “kronik
mağduriyetlerinin” öcünü, intikamını
ala ala bir türlü bitiremediler!
Onların yandaş gazetecilerine de
bir çift sözüm var: Bugün sımsıkı
sarıldığınız iktidara, yarın öbür gün en
ufak bir eleştiri getirdiğinizde, işinizden
olduğunuzda, haksızlığa uğradığınızda,
sizin de haklarınızı savunacak olan,
sorgulayacak olan Şafak Pavey gibi
cesur ve yiğit insanlardır.
Fazıl Say ve Chopin
Sevgili okurlar, bugün bu köşeyi
sadece “Fazıl Say Chopin çalıyor”
resitaline ayırmak isterdim. Olmuyor.
Hayat izin vermiyor!
Önceki akşam, iki ilk yaşadım. Fazıl
Say’dan ilk kez Chopin dinledim...
Zorlu Gösteri Merkezi’ne ilk kez
gittim... Sondan başlıyorum:
2300 kişilik büyük salon tek sözcükle
muhteşem! Yalın, rahat, büyük, şık
ve uyumlu. En ama en önemlisi
akustik şahane. Tek dileğim klasik
müzik konserlere burada daha çok
yer verilmesi. Buranın adı gülünç bir
biçimde, “Zorlu Center Performans
Sanatları Merkezi” diye konmuş.
(Center, “merkez”in İngilizcesi,
“performans” zaten bir sanat ...
Tekrarlar komedisi!) Keşke bu yanlıştan
dönülse de “Zorlu Sanat Merkezi”
dense... Öyle ya da böyle büyük bir
gereksinime yanıt vereceği ortada.
Biletleri çoktan tükenmişti. Fazıl Say
her zamanki “bulutların üzerinde”ki
haliyle piyanonun başına geçtiğinde
soluklar tutuldu.
Önce kendi bestesi “Nietzsche ve
Wagner”, müthiş inişleri çıkışları olan
dramatik bir eser; ardından Wagner
(Liszt düzenlemesiyle) “İsolde’nin
Aşk İntihari” ile büyük bestecinin 200.
yıldönümüne bir saygı duruşu ve
ardından Chopin 2 No’lu Piyano Sonatı
ve Noktürnler...
“Romantiklerin en romantiği” diye
bilinen Chopin’i Fazıl Say’dan dinlemek
farklıydı. Şimdiye dek dinlediğim
tüm Chopin yorumlarından farklıydı.
Nasıl mı? Daha meleksiydi, daha
şeytansıydı. Chopin’in ezgilerinde
insanın ruhuna işleyen bir hüzün, bir
acı, bir sevinç vardır. Bu kez hüzün bin
kat derinlere kök salıyor, sevinç bin
kat gökyüzüne uzanıyordu. Abartılar,
coşkular, susuşlar daha derine, daha
derine iniyordu. Piyanonun başında
Fazıl Say, sanki üçüncü bir boyuta
geçmiş gibiydi...
Zaten kendisi de diyor ya:
“Polonyalının sol eli ‘Azrail’, sağ
eli ‘melek’tir... Aynı anda ölüm ve
yaşamak ile yüz yüzedir, o yüzden bu
müzik; derindir.. Polonyalıyı iyi çalmaya
çalışmamalı. Sadece hissetmeye
çalışmalı.”
İşte o hissedişin her anı ruhumuza
işledi.
Katı kuralcılar bu yorumdan hoşlanır
mı bilemiyorum ama salon nefesini
tutmuş dinliyordu. Finalde Chopin’in
“Ninni”sinin son notasıyla ise millet
ayağa fırlamış alkışlıyordu.


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kaburga sohbetleri 28 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları