Alttan alan kadın!

Zerrin Tekindor, bir oyuncu, bir ressam ve bir anne. Taşıdığı tüm bu kimlikler bir araya gelerek bugünlerde Galeri Selvin’de izleyebileceğiniz sergisindeki tabloları oluşturdu. Üç kimliğin harmanından dökülen, sıra dışı çizgiler…

Yayınlanma: 28.12.2008 - 09:59
Abone Ol google-news

Hüzünlü, güzel, renkli ve özgün kadın portreleri… Yüzü olmayan kafalar altlarında renkli kostümlerle yürüyor, gölgeleri de onları takip ediyor. Tüm bu karakterler Zerrin Tekindor’un Galeri Selvin’deki dokuzuncu kişisel resim sergisinden. Tekindor 1985 yılında Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümü’nden mezun olduktan sonra zaten hayatında hep var olan resim üzerine de eğitim almak istiyor. 1990-1994 yılları arasında Bilkent Üniversitesi Resim Bölümü’ne özel öğrenci olarak giriyor. “Aşk-ı Memnu”nun Matmazel Deniz Hanımı, “Müfettiş” oyununun Anna Andreyevna’sı kendini, mimikleri ve bedeni dışında fırçasının yarattığı çizgiler ve figürlerle de ifade ediyor. Tekindor’la, sergilenen tabloları ve bunları dolduran kimlikler üzerine konuştuk...

- Birçok kişi sizi, oynadığınız tiyatro oyunlarından ve yer aldığınız televizyon projelerinden tanıyor, oysa resim hayatınızda uzun süredir var. Resim hayatınıza ne zaman, nasıl girdi?   - Resim hayatım, kendimi bildim bileli var. Küçükken okula gitme nedenimizin bile, resim yapmayı daha iyi öğrenebilmek olduğunu sanıyordum.

- Sergideki kadın portreleri bir yandan birbirine çok benzerken, bir yandan birbirinden çok farklı renklere ve kişiliklere sahip gibiler...

- Evet, bu teatral kadınlar aslında birbirlerinden  farklı ama ortak özellikleri var, hepsi özgür, özgün, kararlı, özgüvenli, esprili, zevk sahibi, cesaretli.

- Kadın portrelerinden birinin ismi “Alttan alan kadın”... Neden bu ismi taşıyor?

- Aslında tam tersi, bildiğini okuyan, kendi doğrularından ilerleyen, istediği gibi yaşayan bir kadın. Ama bunu öyle zarif ve akıllıca yapıyor ki, herkes onun çok anlayışlı, alttan alan, fedakâr biri olduğunu düşünüyor.

- Bazı resimlerinizdeki karakterler rengârenk ve göz alıcı kostümler taşıyor, ancak yüzleri yok... Bu günümüzdeki “modern insan” imgesini mi yansıtıyor?

- Modern insan imgesiyle de tanımlanabilir ama kalabalıkta kaybolmak daha doğru. Oyuncular bazı sahne resimlerinde, çok renkli, çok kalabalık, çok kostümlü olduklarından, yüzlerini koymaya gerek duymadım. Büyük tiyatro salonlarında, kalabalık oyunlarda, müzikallerde, operalarda görkem vardır, dopdoludur ama yüzler kaybolur gider. Oyuncular ve oyunculukları ayıramayabilirsiniz.

- Portrelerinizdeki kadınların hüznü dikkatimi çekti... Bu hüzün sizi ne şekilde temsil ediyor?

- Eğer hüzün kendiliğinden ifadede belirense, yapay değilse hoştur bence. Hem öyle görünüp, hem de çok eğlenebilmek ise şahanedir. O yüzlerden, olmadık manalar çıkarılmaya çalışılır, merak uyandırır ama herkes onları merak ederken, bu kadınlar çok eğlenirler.

- Sergideki on dokuz tabloyu bir araya getiren, birlikte sergilenmelerini sağlayan ortaklık nedir?

- Başta tabii ki benim resimlerimi sergileme isteğim, diğeri ise hepsinin perukadan, kirpiklerden, dekorlardan, kulisten, oyundan, prömiyerden, galadan bahsetmesi. Tiyatro, şanslı olan herkesin içinde bulunacağı harika bir yerdir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler