Sanat, tarih boyunca savaşın hem tanığı hem de eleştirmeni oldu. Dünyanın gidişatına yön veren çatışmalar, yalnızca tarih kitaplarında değil tuvallerde, fotoğraf karelerinde, sokak duvarlarında ve heykellerde en çarpıcı şekilde kaydedildi. Savaş, yıkım ve acı, tarih boyunca sanatçılar için yalnızca bir esin kaynağı değil aynı zamanda manevi bir sorumluluk alanı olarak konumlandı. Ancak dünyadaki politik sorunlar yıllar içerisinde dönüşse de sanat piyasasının dinamikleri ve iktidar kurumlarının tutumu, politik sanatın akıbetini belirleyen önemli etkenler olmayı srüdürüyor. Peki günümüzde ve tarihte politik sanatın kaderi kadar değişti veya değiş(e)medi?
1937 yılında İspanya İç Savaşı sırasında Guernica kasabasının bombalanması, Pablo Picasso'yu derinden etkiledi. Gördüklerini acı çeken insanlar, hayvanlar ve yıkılmış binalarla dolu devasa bir tabloya dönüştürdü. “Guernica”, günümüzde savaşın çirkinliğini tüm çıplaklığıyla gösteren bir başyapıt olarak kabul ediliyor. Ancak “Guernica”nın yolu hiç de kolay olmadı. Franco, Picasso'nun yaşamının geri kalanı boyunca İspanya'yı yönetti ve sanatçı kendi isteğiyle bir daha ülkesine dönmedi. Eser ancak 1981 yılında, Picasso'nun ölümünden sekiz Franco'nun ölümünden ise altı yıl sonra İspanya'ya götürüldü. Tablonun 44 yıllık sürgünü, politik sanatın ödediği bedelin en somut örneklerinden oldu.

DUVARDAN SİLİNDİ DİJİTALDE YAŞIYOR
Neredeyse bir asır sonra, benzer bir bedel hâlâ ödeniyor. Sokak sanatçısı Banksy, 8 Eylül’de Londra'daki Royal Courts of Justice binasına bir yargıcın yerde yatan protestocuya tokmakla vurduğu bir grafiti yaptı. Eser, önceki gün İngiltere hükümetinin Filistin eylem grubunu terör örgütü ilan etmesinin ve protestolara katılan yaklaşık 900 kişinin tutuklanmasının ardından ortaya çıktı. Banksy, bu protestolara doğrudan atıfta bulunmamış olsa da daha önce Filistin sorununa dikkat çeken işler üretmişti. Banksy, eseri Instagram'da paylaştı ancak güvenlik görevlileri çalışmayı hızla yok etti. Yalnızca iki gün sonra, tarihi binanın özgün karakterini koruma gerekçesiyle eser duvardan tamamen silindi.
Picasso'nun tablosunun uzun sürgünü ile Banksy'nin iki günlük eseri arasındaki fark, yalnızca yapıldıkları dönem değil. Banksy'nin anonim kimliği ve bir galeriye bağlı olmaması, ona toplumsal olaylara doğrudan yanıt verme olanağı sunuyor. Ancak eserinin silinmesi, sanat ve iktidar arasındaki gerilimin eskiden olduğu kadar güncel olduğunu gösteriyor. Birçok sanatçı için tepki vermek, yalnızca yaratıcı bir karar değil aynı zamanda ekonomik ve sosyal riskler içeriyor. Ancak bugün internetin ve sosyal medyanın gücü, sanatçılara yeni bir araç sunuyor. Banksy'nin eseri fiziksel olarak yok edilse de dijital alanda kalıcılaştı, hatta belki de daha geniş kitlelere ulaştı. Sansür mekanizmaları evrilse de sanatın yayılma ve direniş kanalları da gelişiyor.
Bu karşılaştırma, politik sanatın geldiği noktayı ortaya koyuyor: Yöntemler farklı olsa da sansürün mantığı ve sanatın direnişi aynı kaldı. Guernica, Franco'nun ölümünden yıllar sonra, 1981'de Prado Müzesi’nde yerini aldığında, önünde silahlı polisler nöbet tuttu, çünkü hâlâ devrimin ruhunu taşıyordu. Guernica bugün Reina Sofía Müzesi'nde milyonları ağırlarken Banksy'nin graffitisi dijital dünyada yaşamaya devam ediyor. Bu durum önemli bir gerçeğe ışık tutuyor: Politik sanat, dönemsel olarak susturulabilir ama asla yok edilemez.