Banliyö Âşıkları: Paris 13. Bölge

MUBI’de cuma günü gösterime giren Jacques Audiard imzalı yapım, romantik illüzyondan arınmış bir Paris manzarasında aşk ve ilişkileri sorguluyor.

Yayınlanma: 29.05.2022 - 13:00
Banliyö Âşıkları: Paris 13. Bölge
Abone Ol google-news

Modern insanın, iktisadi sistemin yarattığı kodlarla bağıntılı çelişkileri, tatminsizliği ve içe dönüklüğü -belki de kaçışları- kendisini en çok duygusal ilişkilerde gösteriyor. Flört uygulamaları, para karşılığı satın alınan cinsellik ve her türlü duygusal boşluğu doldurmaya yönelik faaliyet bireyleri çoğu zaman fiziksel bağlarla birbirine kenetlerken, cinsellik yeni anlamlar kazanıyor, ekseriyetle bir kesişim kümesi haline geliyor.

Peki, bu imgelemde, bireyde katalizör etkisi yaratan faktör ne? Pür bir aşk mı yoksa salt bir arayış mı? Bu sorular, bireyi merkezine alan filmlerde tartışılmamış meseleler değil. Zaten Jacques Audiard imzalı Paris 13. Bölge’de (Les Olympiades, Paris 13e) de büyük anlamlar barındıran bir sorgulamaya girilmiyor. Bununla birlikte yeni bir teşebbüs hissi uyandıran ve bireyin dönüşümünü farklı karakterler üzerinden incelerken şehir-sistem-birey kontrastını yakalayabilen bir film var karşımızda. Ve bunu, dünyanın en romantik şehirlerden Paris’in bilindik dokusundan tümüyle uzak bir anlatımla gerçekleştirerek bireyci tavrını pekiştiriyor.

Paris’in, Olimpiyat Oyunları’ndan adını alan ve 70’lerin başında inşa edilen Les Olympiades isimli bölgesinde, yüksek kulelerin arasında yaşayan insanlarla anlatısını birleştiren Audiard, esasen Amerikalı Adrian Tomine’in kısa hikâyelerinden yola çıkıyor. Karakterlerin, klasik Parisli’den uzak tinleri de buradan ileri geliyor ki bu bölge daha ziyade Fransa’nın farklı milletlerine mensup vatandaşlarının mesken tuttuğu bir yer. Audiard’ın, bir yandan Tomine’in eserlerini Fransız bayrağına sararken, diğer yandan çoğulcu kılması da yine bu sebepten. Jules ve Jim havası estiren bir aşk üçgeninde üç kişiyi bir araya getiren film, karakterlerinin arasındaki farklılıkları siyah beyaz bir sinematografiyle yok ediyor. Bu seçim, anlatının kalbine yerleştirilen başka bir karakterle ilişkili, çünkü film başladıktan kısa bir süre sonra ekranda gördüğümüz ilk renkli an, o karakterin hikâyeye eklemlenişiyle açığa çıkıyor.

Amber Sweet, filmi “renklendiren” bir seks işçisi ve anlatının merkezindeki karakterlerin birbirini takip eden fay kırılmalarının en güçlüsünü oluşturuyor. Karakterlerden biriyle iletişimde ancak öykülemenin tümünü şekillendiren unsur haline geleceğini, söz konusu sekanstan anlamak mümkün. Çağrı merkezinde çalışan ve büyük annesinin evinde hayata karşı sorumluluklarından kaçmayı başaran Tayvanlı Emilie, flört uygulamalarında gezindiği bir dönemde ev arkadaşı olarak tanıştığı Camille ile bir yakınlık içine giriyor.

Camille, doktora çalışmalarını sürdüren bir lise öğretmeni ve Emilie ile olan cinsel birlikteliğinin, fiziksel iletişimle sınırlı kalmasında ısrarcı. Nora ise hikâyeye en son katılan ve toksik bir ilişkiden kaçıp yıllar sonra yeniden üniversiteye dönmek isterken daha büyük bir sorunla karşılaşan Bordeaux’lu genç bir kadın.

Jacques Audiard “Paris 13. Bölge”de, Léa Mysius ve Céline Sciamma işbirliğiyle erotik bir aşk antolojisi kurguluyor ve kahramanlar soluk, grenli sokaklarda gezinirken izleğiyle uyumlu doğal anları yakalamamızı da sağlıyor. Şehrin ruhunu kaybettiği izlenimi veren binaların orta yerinde, duygusal salınımlarını takip ettiğimiz bu dört kişi, bireyin aşk ve cinselliğine dair günlüklerini karıştırmamıza izin veriyor. Tuhaf ve gerçek olansa, finalde sözde bir mutluluğa erişen her karakterin filmin bütününde mutlu olmaması... Ve yukarıda sorduğumuz sorulara buğulu cevaplar vermesi...

Belki de “Paris 13. Bölge”nin damakta bıraktığı kekremsi tadın formülü burada saklı. Audiard, herkes için olmasa da kesinlikle ‘bize’ dair bir şeyler anlatıyor.

Puanım: 7.5/10


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler