106 yıl önce bugün 28 Eylül 1919’da Mustafa Kemal Paşa Sivas’ta Kongre Binası’nda. Temsilciler Kurulu Başyazmanı Cevat Abbas Gürer yanı başında. Gece uyumamışlar, telgraf başında Abdülkerim Paşa’yla altı saati aşkın konuşmuşlar. Abdülkerim Paşa kim? Konu ne?
Mustafa Kemal’in tanıdığı ve sevdiği bir asker. Selanik doğumlu. Sıkışan İstanbul hükümeti onu aracı koymuş, Paris’te Osmanlı’nın kaderi belirlenceği sırada aradaki ikiliğe son verin diyesi. 27 Ekim günü saat 23.00’te başlayan görüşme tan ağarıncaya kadar sürmüş. Son sözü Mustafa Kemal söylemiş: “Millet güçlü, idrak sahibi, azminde kararlıdır. Fiili hareketler seri cereyanını almıştır. Padişahın lütfen karar vermeleri ve meseleyi halletmeleri zamanıdır.” (Nutuk, 151-156)
Mesele, Damat Ferit’in koltuğundan çekilmesi. Çünkü aylardır yapılamayan seçimlerin önündeki en büyük engeldir o. Dile kolay, tam 281 gündür Meclis kapalıdır. Mustafa Kemal’in Şişli’de, Meclis koridorlarında, minber sütunlarında gösterdiği çaba yankısını bulmamış, 21 Aralık 1918 günü padişahın kararıyla Meclis kapatılmıştır. Anayasa çiğnenmiş, dört ay içinde yapılması gerekirken millet hep oyalanmıştır.
Ali Kemal örneğin 1 Ocak 1919’da “Milletvekili seçimlerinin yakında başlayacağını sanıyoruz” der Sabah’ta. Ertesi gün hükümet seçim tarihini, barış yapılıp ülke normalleştikten sonraki dört aya bırakır. 22 Mart’ta Damat Ferit, “Nispi temsil sistemine geçeceğiz” der. Azınlıklar daha çok seçilsin diye efendilerine yaranmak ister. Anayasanın öngördüğü dört ay çoktan geçmiştir. Vatanseverlerin sesi yükselir. Esat Paşa’nın Milli Kongre’sinin üyeleri 23 Mayıs’ta “Milli şura oluşturulsun” der. Milli şura, milli meclis, adı ne olursa olsun halkı temsil edecek bir kurul isteği damga vurur Saltanat Şurası’na. İstek yazılı olarak da verilir padişaha. 1 Haziran günü hükümetten açıklama gelir. Lütfetmiş, milli şura toplanmasına razı olmuştur. Ve yine o gün hükümet Paris’te yapılacak barış konferansına çağrılmıştır. Damat Ferit gitmeden gol atmak ister gibidir. Şura sözcüğünü benimsemiştir hükümet ama aklındaki tıpkı Saltanat Şurası gibi seçimsiz, atamayla oluşturulacak bir meclistir. Sesler yükselir. Paris’ten çıkacak barış nerede onaylanacaktır? Kim onaylayacaktır? Seçimsiz oluşturulacak bir meclis yasal olacak mıdır? (İ.Güneş, 4-6)
OYALAMA OYUNU SÜRER
17 Haziran’da, Kabine toplantısında seçim karşıtı sesler yükselir. Başı İçişleri Bakanı Ali Kemal çeker: Gerekçe, ülkede seçim yapılacak ortam yok. Aynı gün Damat Ferit, “O ortamı yaratan İttihatçılardır” diyerek şikâyet eder Paris’te ve Ali Kemal 23 Haziran’da baklayı çıkarır ağzından, “Seçimler ertelensin” diyerek. Gazeteler, sivil toplum örgütleri ikiye bölünür. İktidar yanlısı Sabah , Alemdar, Hürriyet ve İtilaf hükümeti destekler. Ülkede zaten çok sorun varmış, bir de seçim sorunu eklenmesinmiş. Ülkedeki Hıristiyanlar da seçim istemiyormuş… Karşılarında vatanperverler dik duruşu sürdürür. Vakit, Akşam, İleri’de kimi yazarlar, Vahdeti Milliye, Milli Kongre gibi oluşumlar Sulh ve Selameti Osmaniye, Milli Ahrar, Sosyal Demokrat, Ahali İktisat gibi partiler seçimden yanadır. Milli Ahrar bir de bildiri yayınlar hükümete karşı. Onu Vahdet-i Milliye kurulu izler…
Hükümet 11 Temmuz’da yine toplanır. Bakanların çoğu tepkiyi görmüştür, seçim yapılmasından yanadır. İki isim hariç. İlki Damat Ferit’e vekillik eden Mustafa Sabri diğeri Adalet Bakanı Vasfi’dir. Bütün kulaklar ise Damat Ferit’tedir. Paris’te adeta azarlanan başbakan döner dönmez hıncını Mustafa Kemal’den çıkarmaya yönelir. Zaten yokluğunda Mustafa Sabri, 9. ordu müfettişliğinden azletmiştir Paşa’yı. O da tutuklanmasını buyruk verir. Danışıklı dövüş, istifa eder 21 Temmuz’da ve yine atanır aynı gün başbakanlığa ve taze İçişleri Bakanı Adil yine “Seçim yapılacak” der. Bir hafta sonra da seçim hazırlıklarını başlatır. Her ağzını açtığında İttihatçıları suçlayan hatta Anadolu’da filizlenmeye başlayan mücadeleyi İttihatçılıkla eş gören hükümet yine o İttihatçıların çıkardığı geçici yasaya sığınır. Asker olanların oy kullanmalarını ve milletvekili olmalarını engellemektedir o geçici yasa. Mustafa Kemal de asker arkadaşları da böylece giremeyecektir seçime…
30 Temmuz’da hükümet bütün makamlara duyurur aldığı kararı. İçişleri bakanı, seçim çalışmaları hızlansın buyruğunu da verir ama hükümetin sıkıyönetimi pekiştireceği haberleri de yayılır ortalığa ve vatanseverler yine parti, dernek adı altında seslerini yükseltir. Hürriyet ve İtilaf bile adaylarını belirler. Kızgınlardır Damat Ferit’e. Paris’e ayak basar basmaz “Ben Fransız dostuyum” demiştir başbakan ve İngilizci Hürriyet İtilaf’ın işine gelmemiştir bu beyanat. Ülkenin dört bir yanında, işgal edilmemiş topraklarda seçim çalışmaları hızlanmışken milletin sesine Sivas’taki Genel Kongre Heyeti tercüman olur. 11 Eylül’de “Seçimler hemen yapılsın” diye uyarısını yapar. O bu uyarıyı yaparken dizgiciler ertesi gün yayımlanacak Alemdar sütununa, “Meclis’in kısa zamanda açılmasına ihtimal vermiyoruz” cümlesini dizmektedir…
Mustafa Kemal Paşa kararlıdır. 12 Eylül’de İstanbul hükümeti ile ilişki kesilir. Ertesi gün de emri altındaki sivil asker görevlilere der ki: “İstanbul hükümetinin tuttuğu ve takip etmekte olduğu gericilik yoluna ve yaşamakta olduğumuz günlerin büyük korku ve tehlikelerine karşı haklarımızı savunmak ve varlığımızı korumak için Milli Meclis’in seçilmesini ve toplanmasını sağlamak ve çabuklaştırmak bugünün en önemli görevidir.” (İ.Güneş, 6-12)
DAMAT FERİT’İN PLANI
Damat Ferit Mustafa Kemal’i de yola getireceğini sanır. İşte Abdülkerim Paşa’nın aracılığı o günlerin eseridir. Mustafa Kemal için dostluk bir yana vatan millet sevdası bir yanadır.
28 Eylül sabahı kongre binasının küçücük odasında sessiz ama kararlı iki asker vardır. Sessizliği bozan Mustafa Kemal: “Yaz çucuk” der Cevat Abbas’a. Gece boyunca telgraf başında yapılan görüşmeyi özetleyen yazının ardından Sivas Kongresi Beyannamesi kaleme alınır.
“Ülkenin ve milletin geleceği anayasaya uygun bir hükümetin kurulmasına bağlıdır. Seçimlerin yapılmaması anayasayı çiğnemek demektir. Ortada vatan ve millet için yaşamak ya da ölmek seçenekleri vardır. Bu nedenle seçim hazırlıklarıyla yakından ilgilenilmesi, milletin aydınlatılması bir vatan görevi olmaktadır.”
Demokrasi algısı o kadar yüksektir ki seçimlere yasadışı bir karışmanın olmayacağı da özellikle vurgulanır. (ATTB:90-93)
Bu kararlılık emperyalizmi de maşalarını da dize getirecek, Damat Ferit 2 Ekim’de istifa edecek, Ali Rıza Paşa hükümetiyle seçimler yapılacak ve Meclis açılacaktır.
Evet Damat Ferit’i düşüren, seçimi uygulatan Temsilciler Kurulu Başkanı Mustafa Kemal Paşa’nın irade ve kararlılığıdır. Ancak bu irade ve kararlılığın arkasında Çiftçiler Derneği gibi vatansever dernekler, kurullar ve siyasal partiler vardır. Sarayın ve hükümetin Abdülkerim Paşa ile kaldırmak istediği İstanbul-Anadolu ikiliğini vatan ve millet için yapılan elbirliği ortadan kaldırmıştır.
Diyeceğim o ki amaca ulaşmak için birlik olmak gerekir. Birlik olmak için de birlik olmak isteyenlerin düşünsel ve eylemsel duruşlarındaki yanar dönerlik göz ardı edilmemelidir.
Kaynakça:
- Atatürk’ün Tamim Telgraf ve Beyannameleri, TİTE Yayınları, Ankara, 1964.
- Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, Kaynak Yayınları, 2015.
- İhsan Güneş, Atatürk Dönemi Türkiye’sinde Milletvekili Genel Seçimleri, İş Bankası Kültür Yayınları, 2017.