Cem Çatık: 'Mükemmellik insan faktörünü ortadan kaldırıyor'

Cem Çatık: 'Mükemmellik insan faktörünü ortadan kaldırıyor'

22.06.2025 11:25:00
Güncellenme:
ORHUN ATMIŞ
Takip Et:
Cem Çatık: 'Mükemmellik insan faktörünü ortadan kaldırıyor'

Başarılı müzisyen Cem Çatık, ikinci enstrümantal albümüyle tekrar dinleyici karşısında.

Cem Çatık, İzmir doğumlu bir müzisyen. Son 20 yıldır müzik sektöründe aktif olarak yer alıyor. Aynı anda gitarist, prodüktör, ses mühendisi ve eğitmen. 1987 doğumlu Çatık’ın ses mühendisliği alanında da yüksek lisansı var. Üretimlerini ise 2012 yılından bugüne kendi kurduğu Bubinga Records çatısı altında yapıyor.

Enstrümantal müzik alanındaki ilk solo projesi “Experimentals” grubuyla (bas gitarda Cengiz Zeydan, davulda Umut Çılgın ve klavyede Ozan Göğüş) 2011’de başlayan bir serüveni var. Hareketli ve sert müziğiyle dikkat çeken ama dinleyiciyi bir hikâyenin içine alan ilk albümleri de 2014 yılında kaydedilip 2017’de yayımlanmış. Çatık, bu çalışmayı “Experimentals Remastered” adıyla önce üç bölüm şeklinde, ardından albüm formatında Bubinga Records etiketiyle yeniden yayımladı.

Yeni albüm “Almost There” ise 23 Mayıs’ta tüm dijital platformlarda dinleyiciyle buluştu. Bu kez süre olarak daha kısa ve ilk albüme göre daha az sert bir müzikle karşılaştık ancak anlatım gücü hâlâ yerli yerinde. Dinleyiciyi bu albümle yine bir müzik yolculuğuna çıkaran Çatık’la konuştuk.

* Son albümünüz “Almost There” bir arayış ve olgunlaşma teması taşıyor. Bu albümün ortaya çıkış sürecini anlatır mısınız?

“Almost There” uzun bir zamana yayılan bir sürecin ürünü. Albümdeki bazı besteler pandemi öncesine dayanıyor. O dönemde ekibim olmadığı için bu şarkılar bekliyordu. 2023’ün başında “Time is Love” sergisinden (“Time is Love; Bir Dünya Gezisi Sahnesi” başlıklı karma sergi, 2023 yılında Ortaköy Hüsrev Kethüda Hamamı’nda sanatseverlerle buluştu) bir konser daveti alınca, pandeminin bitişine de denk gelen bu süreçte yeni bir ekip kurdum. Davulda Erkan Sönmez ve bas gitarda Halil Çağlar Serin ile bir trio oluşturduk. Konserde yakaladığımız uyumun ardından birlikte çalışmaya devam ettik.

Önce ilk albümümdeki parçaları bu trio formatına göre yeniden düzenledik ve sahnede çalmaya başladık. Ardından “Almost There” albümünün parçalarını yavaş yavaş repertuvarımıza ekledik. Yani bu parçalar, albüm yayımlanmadan önce hem provalarda hem de sahnede pişerek son halini aldı.

* İlk albümünüz daha sert ve genç bir enerjiye sahipken bu albümde bir olgunlaşma hissediliyor. Bu değişim yılların getirdiği bir durum mu?

Olgunluğun mutlaka etkisi var. En büyük fark, besteleri yapma yöntemimde yatıyor. İlk albümde tüm enstrümanları tek başıma yazıyordum. Bu albümde ise çalıştığım tüm müzisyenlerin katkısı var. Caz müziği doğası gereği müzisyenlerin etkileşiminden, doğaçlamalardan beslenir. Besteleri, diğer müzisyenlere alan bırakacak şekilde planlamak gerekiyor.

Ancak bu durumu “Rock-metal çocukçaydı, olgunlaştık caz yapıyoruz” gibi bir kalıba sokmak istemem. O sound’ları hâlâ çok seviyorum. Bu albümün kimliği bu şekilde oluştu, bir sonraki albümde bambaşka bir sound ortaya çıkabilir. Dolayısıyla bu bir stil ve yaklaşım farkı; evet daha sakin ve olgun noktaları var ama benim için öncelikli olan ifade şekli.

* Cazla ilk tanışıklığınız ve caz yapmaya başlamanız ne zamana denk geliyor?

Rock-metal geçmişinden geliyorum. 2010-2011 gibi Modern Müzik Akademisi'nde Güç Başar Gülle’den armoni, kulak ve improvizasyon gibi caz eğitimleri almaya başladım. Cazın repertuvarını ve stillerini bu süreçte öğrendim. Hatta ilk albümüm (2017), tam da cazı öğrenmeye başladığım bu dönemde yayımlandı. Yani bir yandan kendi bestelerimi yayımlarken, arka planda da neredeyse bir konservatuvar eğitimi alıyordum.

* Güncel olarak hangi caz müzisyenlerini takip ediyorsunuz?

Elbette bir gitarcı tayfası var: Scott Henderson, John Scofield, Allan Holdsworth gibi efsanelerin yanı sıra güncelden Guthrie Govan’ı takip ediyorum. İlk albümümün sound’larına yakın Plini ve Tosin Abasi (Animals as Leaders) var. Bir de Snarky Puppy gibi topluluklar ve o çevreden çıkan müzisyenler çok üretken. Gitaristlerden Mark Lettieri, Cory Wong; davulculardan Larnell Lewis, Nate Smith; saksafoncu Bob Reynolds gibi isimleri aktif olarak takip etmeye çalışıyorum. Bas gitaristlerden Snarky Puppy’nin kurucusu Michael League, multi-enstrümantalist Jacob Collier ve Cory Henry gibi isimlerin olduğu o jenerasyonu da izliyorum. Bir de NPR Music Tiny Desk konserlerinden keşfettiğim ve takip ettiğim Anderson Paak, Tom Misch, Thundercat ve Moonchild gibi müzisyen ve gruplar var.

* Bu çok yönlü eğitim (kendi kendine öğrenme, akademi, ses mühendisliği) üretim sürecinizi nasıl etkiliyor?

Ben boş kalmayı pek sevmem. Genelde en yoğun olduğum dönemlerde daha üretken oluyorum. İlk albümün bestelerini üniversite, müzik akademisi ve stajı aynı anda yürütürken yapmıştım. Bu son albüm (Almost There) sürecinde de stüdyomuzda eş zamanlı olarak Emre Karabulut’un “Araf” ve Berkan Kaya’nın “Beyond the Poles” albümleriyle birlikte üç albüm kaydettik. Tüm bu albümlerin kayıt ve prodüksiyon süreçlerini de ben yürüttüm. Yoğunluk beni besliyor.

*Albümlerde, “Sarı Dolmuş” gibi esprili şarkı isimleri de var. "Ballad for T.W.D.L." parçasının açılımı ne?

“Ballad for Those Who Don't Like Ballads”, yani “Balad Sevmeyenler İçin Balad” demek. O da kendimce bir espri.

* Enstrümantal müzik yapmak ana akıma ulaşmada bir engel mi? Dijital platformlar bu süreci nasıl etkiledi?

Sorun müziğin enstrümantal olması değil, dijital dünyada "isimsiz" bir sanatçı olmak. Ana akım zaten belirli çevrelerce oluşturulan bir moda gibi. Yeni çıkan bir sanatçı, popüler tarzda müzik yapsa bile bizim yaşadığımız zorlukları yaşayacaktır. Çünkü dijital platformlarda bir algoritma dünyası var ve bunu yönetmek ayrı bir profesyonellik. Eskiden albümü yayımlayınca birilerine ulaşacağını sanırdık, şimdi öyle olmadığını anladık. Bu her sanatçı için geçerli. Müziğinizin doğru dinleyiciye ulaşması için reklam bütçeleri ayırmak, dijital pazarlama desteği almak gerekiyor.

* Üretim sürecinizde kendinize karşı eleştirel misiniz? Mesela ilk albümünüzü sonra yeniden elden geçirdiniz.

İlginç bir süreçti benim için. İlk albümü 2017’de yayımladığımızda, kayıtlar zamanlama olarak mükemmelleştirilmiş, her şey kusursuz hale getirilmişti. Ses mühendisliği alanında geliştikçe, bu “mükemmelliğin” aslında insan faktörünü ortadan kaldırdığını fark ettim. Yıllar sonra albümü yeniden miksledim ve bu sefer o düzeltmeleri yapmadım. Kayıtlarda nasıl çaldıysak, o doğal ve “kusurlu” hale geri döndürdüm. Zaten yapılmış bir işi, hem eskisinden kötü yapmamak hem de çok mükemmel olmamasına uğraşmak çok zorlu bir süreçti ve yaklaşık iki buçuk yılımı aldı.

* Müzikle ilgili bu bitmeyen arayışın ve üretmeye devam etmenizin ardındaki temel motivasyon ne?

Motivasyonum üretmeye devam etmek. Bestecilik, prodüksiyon, yeni şeyler öğrenmek bitmeyen alanlar ve ben bu ucu bucağı olmayan şeyleri seviyorum. Az dinleniyor diye kenara çekilip beklemek bir fayda sağlamıyor.

KÜNYE

Albümde trioya ek olarak; üç parçada klavyede Berkan Kaya, bir parçada ise gitarda Emre Karabulut konuk oldu. Altı parçadan oluşan albümde tüm besteler Cem Çatık’a ait. Albümle aynı ismi taşıyan “Almost There” parçası ise Çatık, Erkan Sönmez ve Halil Çağlar Serin’in ortak imzasını taşıyor. Albümün kayıt, mix, mastering ve prodüksiyon süreçlerinin tamamı Cem Çatık tarafından üstlenilmiş; mastering aşamasında Adham Farid ile işbirliği yapılmış. Albüm kapağındaki illüstrasyon ve grafik tasarım ise ilk albümün kapağını da hazırlayan Bernardo Anichini’ye ait. Albüm kayıt süreçlerindeki ev sahipliği ve video çekimlerinde ise perde arkasında Bestem Yuvarlak Çatık bulunmaktadır.

İlgili Konular: #müzik #müzisyen