Mısır, 20 yıllık bekleyişin ardından tarihi kadar görkemli bir müzeye kavuştu: Büyük Mısır Müzesi (Grand Egyptian Museum). Yarım milyon metrekarelik bir alana yayılan ve yüz binden fazla esere ev sahipliği yapacak olan bu dev kompleks, 20 yılı aşan bir inşa sürecinin, devrimlerin, ekonomik çalkantıların, Covid19 salgınını ve bölgesel savaşların gölgesinde defalarca ertelenmiş bir açılışın sonunda açıldı. Işık ve müzik gösterileri, firavun kostümleri giymiş dansçılar, havai fişekler ve gökyüzünde antik tanrıları tasvir eden drone gösterileri içeren görkemli bir açılışa imza atan müze, Mısır'ın turizmi yeniden canlandırma hedefinin de en stratejik ayağı. Çünkü hükümet, bu girişim sayesinde ülkenin turistik cazibesinin yanı sıra uluslararası saygınlığını ve kendi yurttaşlarının gurur duygusunu da güçlendirmeyi amaçlıyor.
Müzenin mimarisi de bu iddiayı destekliyor. Giza Piramitleri ile aynı eksene yerleşen üçgen biçim, adeta modern dünyanın "dördüncü piramidi" olarak tasarlanmış. Louvre’un iki katı büyüklüğündeki alana adım atan herkesi 11 metre yüksekliğinde ve 80 tonun üzerinde ağırlığa sahip II. Ramses heykeli karşılıyor; cam ağırlıklı cephe tasarımı ile pencereler Giza manzarasına bağlanıyor. Bu tasarımın ardındaki temel felsefe net: Mısır, yıllarca hazinelerini başka ülkelerin vitrini aracılığıyla izlemişti. Şimdi ise kendi tarihini, kendi anlatısıyla dünyaya sunuyor.
TUTANKAMON ESERLERİ BİR ARADA
Müzeyle ilgili en çarpıcı bilgilerden biri ise, Tutankamon’un mezarından çıkarılan toplam 5 bin 398 eserin ilk kez bütünüyle bir araya getirilmiş olması. Daha önce bu parçaların yalnızca 1800 kadarı sergilenebiliyordu. Geri kalanı depolarda bekliyordu. Artık altın maskesi, tahtı, savaş arabaları ve uşabti figürleri de dahil olmak üzere tüm eserler tek bir çatı altında ziyaretçilerle buluşuyor. Bu durum, Mısır’ın kendi tarihini kendi şartlarında ele alma kararlılığının ve başarısının en güçlü sembollerinden biri.
Müzenin çarpıcılığı sırf koleksiyonun büyüklüğünde değil, içindeki tekil eserlerde de kendini gösteriyor. Örneğin Khufu'nun Güneş Arabası: Antik Mısır inançlarına göre firavunun ölümünden sonra Güneş Tanrısı Ra ile gökyüzünde yolculuk etmesini simgeleyen bu dev ahşap tekne, 22 metre uzunluğunda ve 5 metre genişliğinde, piramidin yanında gömülmüş bir ritüel objeydi. Büyük Mısır Müzesi’ne taşınırken parçalar halinde korunmuş, müzede yer alan özel restorasyon laboratuvarlarında yeniden birleştirilmiş. Restorasyon laboratuvarları, ziyaretçilere hem eseri hem de yeniden birleştirme sürecini gözlemleme olanağı sunuyor.
AZ SAYIDA ESER İADE EDLDİ
Büyük Mısır Müzesi’nin koleksiyonunun büyük çoğunluğu Mısır içindeki eski Mısır Müzesi ve diğer depolardan aktarılırken yurtdışındaki eserlerin iadesi sınırlı kaldı. British Museum'daki Rosetta Taşı gibi simgesel parçalar halen ülkede değil. Yasalar ve diplomatik süreçler iadeyi zorlaştırıyor. Ancak son yıllarda İngiltere ve Almanya'dan küçük antik eserler Mısır'a geri getirildi. Müze, bu iadelerle birlikte 20. yüzyılda Batılı arkeologlar ve müzeler aracılığıyla şekillenen “yabancı bakış açısını” dengelemeyi hedefliyor. Büyük Mısır Müzesi’nin varlığı bu tartışmaları daha görünür, daha meşru, daha acil kılıyor.
Yaklaşık 1 milyar dolarlık maliyetiyle dünyanın en büyük müze projelerinden biri olan Büyük Mısır Müzesi, aynı zamanda uzun vadeli bir ekonomik yatırım olarak da görülüyor. Günlük 15-20 bin ziyaretçi hedefi, hem Gize bölgesinde hem de Mısır genelinde oteller, restoranlar ve hizmet sektöründe doğrudan ve dolaylı istihdam yaratmayı amaçlıyor. Piramitlerin yanı başında yükselen bu modern yapı, Mısır'ın geçmişini korurken geleceğini inşa ettiğinin somut kanıtı. Ama belki de müzenin en kalıcı etkisi ülke sınırlarının ötesinde, tüm ülkeler için de bir dönüm noktası olacak olması. Afrika'dan Asya'ya, Latin Amerika'dan Ortadoğu'ya kadar, yüzyıllardır kültürel mirasından yoksun bırakılmış onlarca ülke, Büyük Mısır Müzesi’ne bakarak kendi miraslarına daha sıkı sarılabilir.