‘İnsanların düşünecek hali kalmamış’

‘İnsanların düşünecek hali kalmamış’

14.12.2025 11:04:00
Güncellenme:
Emirhan Çoban
Takip Et:
‘İnsanların düşünecek hali kalmamış’

Elvin Beşikçioğlu, Tatbikat Sahnesi'nin 13 yıllık yolculuğunu anlattı.

Ankara’nın tiyatro haritasında simgeleşmiş bir durak olan Tatbikat Sahnesi, yeni bir döneme yelken açtı. Erdal Beşikçioğlu'nun Etimesgut Belediye Başkanlığı görevine seçilmesiyle, sahnenin idaresi Elvin Beşikçioğlu'na geçti. Beşikçioğlu, Tatbikat Sahnesi'nin 13 yıllık zorlu kuruluş hikâyesinden, özel tiyatronun ağır yüküyle gelen sanatsal olgunluğa kadar çarpıcı tespitlerde bulundu. Türkiye'de sanatçı olmanın zorluklarını, değişmeyen tiyatro seyircisini ve sanatın insan ruhunu harekete geçirme misyonunu anlatan Beşikçioğlu, "Asıl olanın oyunculuk değil, sanat olduğunu anladım," diyerek tiyatroya bakışının nasıl dönüştüğünü paylaştı.

- Sizin için ne anlam ifade eder tiyatro?

Gençliğimde başka anlam ifade ediyordu tiyatro. Yaş büyüyünce değişti. Gençken damarımı kesseniz kan değil, tiyatronun sözcükleri dökülürdü. Bir yıl bir tane oyun oynasam bunalıma girecek kadar oyunculuğa düşkündüm. Tatbikat’ı kurmamızla Devlet Tiyatrosu’nda görmediğimiz maddi ve manevi yükü sırtlanmaya başladıkça daha farklı bakmaya başladım. Ülkenin gerçekleriyle, sorunlarıyla yüzleştik. Çünkü Devlet Tiyatrosu’nda oyuncular prens ve prenses gibidir. Elinizi şıklatırsınız, dilediğiniz olur. Arkanızı toplayan, dekorunuzu yapan birileri vardır. Dekoru hayal edersiniz, tasarımcılar çizer, Devlet Tiyatrosu size getirir. Ben emekli olduktan sonra özel tiyatroda tüm bunların yükü üzerimize binince sanatın aslında ne kadar kıymetli olduğunu anladım. Asıl olanın oyunculuk değil, sanat olduğunu anladım. Daha olgun bakabiliyorum. Küçükken rolün büyüğü küçüğü olmaz derlerdi inanmazdım. Gençken insan anlamıyor. Daha çok görünmek istiyorsunuz. Ama bu oyuncunun egosu aslında. Tatbikat Sahnesi’yle bu egolardan sıyrıldık. Sanatla bütünleştik.

- Tatbikat Sahne’nin kuruluşundan bahseder misiniz?

1993 yılında Hacettepe Devlet Konservatuvarı’ndan mezun oldum. İlk Trabzon Devlet Tiyatrosu’na gittim. İki yıl orada çalıştım. Daha önce Erdal Beşikçioğlu ile tanışıp evlenince onun bölgesine, Diyarbakır’a geçtim. Orada da dört yıl çalıştım. Sonra Ankara’ya tayin olduk. Devlet tiyatrosu oyuncularıyız. Ben 27 yıl çalışarak emekli oldum. Çünkü Tatbikat Sahnesi’ni kurmuştuk. Buraya daha çok ilgi verebilmek için emekli olduk. O günden bugüne 13 yıl oldu. Bu binayı derledik, topladık, her yıl yatırım yaptık. Her yıl çeşitli oyunlar çıkarttık. Aynı zamanda öğrenci de yetiştirdik. Mezun olanlar bizde tecrübelendiler.

‘SÖYLEYECEK SÖZÜNÜZ OLMALI’

- Türkiye’nin genel koşulları sanat için ne durumda? Sanatçılar ne durumda?

Çok yetersiz. Her zaman yetersizdi. Bu ülkede sanatçı olmak da sanat yapmak da çok zor. Devlet Tiyatrosu’yla bağı koparıp tek başınıza kaldığınız zaman ayaklarınız üzerinde durmak zorundasınız. Ne istediğinizi bilmelisiniz. Niçin bu kurumu kurduğunuzu çok iyi bilmelisiniz. Devlet Tiyatrosu gibi oyunlar koyup onlar gibi davranacaksanız o zaman ayrı bir tiyatro kurmanızın bir anlamı yok. Söyleyecek sözünüzün olması gerekiyor. Anlatacak bir derdiniz olmalı. Bu derdi de farklı bakış açılarından anlatmalısınız. Farklı bir üslup kullanmalısınız ki seyirciye farklı bir vizyon sunabilesiniz. Tüm bunları yapmaya çalışırken de tabii ki yalnızsınız. Seyircinin sizi destekleyip desteklemeyeceğini, oyunun dolup dolmayacağını bilmiyorsunuz.

- İnsanların özellikle de gençlerin tiyatroya ilgisi ne durumda? İnsanlar tiyatro oyunu izliyor mu?

Türkiye’nin çok standart bir tiyatro izleyicisi var. Ne artıyor ne azalıyor. Gönül ister ki hep artsın. Ama maalesef böyle bir şey gerçekleşemiyor. Kültür, sanat en eksik noktamız. O yüzden gençlerimizin farkındalığı da oluşamıyor. Metaforu da tam okuyamıyorlar. İmgelem dünyaları zayıf oluyor bu yüzden. Ülkenin kültüründen hiç bahsetmiyorum bile. Yaptığınız sanat işlemezse, ortada kalırsa hiçbir şey ifade etmiyor. Metaforlarla çok yüklü bir oyun yaparsanız, bir süre sonra izleyici sayınız azalıyor. Çünkü insanlar televizyonla uyuşturulmuş durumda. Armut piş ağzıma düş misali çok basit şeyleri algılar olmuşlar artık. Düşünecek halleri kalmamış. Ekonomik kriz var, aileleri hasta, sağlık sistemi bozulmuş. Tüm bunların içinde insanlara sanat yapmaya çalışıyorsunuz.

‘SANAT, FARKINDALIK YARATMALI’

- Tatbikat Sahne ile birlikte insanlara ne vermek istiyorsunuz?

Sanat, farkındalık yaratması gereken, insanların vizyonunu açması gereken, düşündüren, tartıştıran, hislendiren, duygulandıran, kendinizi sorgulamanızı sağlayan, insanın ruhuyla ilgili olan her şeyi harekete geçiren bir olgu. O yüzden de buraya gelen insanların bütün bu saydığım şeyleri tatmasını, hissetmesini, algılamasını istiyoruz. Gelen insanların farkındalıklarını arttırmak, kendileriyle ilgili, duygularıyla, konularla ilgili hi düşünmedikleri noktalardan bakış açılarına sahip olmalarını sağlamak, onlara tartışabilecekleri bir zemin sunabilmek istiyoruz. 

ELVİN BEŞİKÇİOĞLU’NUN GÖZÜNDEN YENİ SEZONUN OYUNLARI

-Güncel sezonda hangi oyunlar var, ne anlatıyorsunuz bu oyunlarla?

Batı Ekspresi: Bu yıl Batı Ekspresi ile başladık. Son derece neşeli, eğlenceli, aynı zamanda hüzünlü, trajikomik bir hikaye. Çünkü bir göç hikayesi. Karakter yok. Tipler var. Bunlar belli bir bölüm bölüm karakterlerden, tiplere, tiplerden belli başlı yolculuklara çıkarak bize göç hikayeleri anlatıyorlar. Biz de onlarla eğleniyor, gülüyor ve hüzünleniyoruz. Göç çok katmanlı bir mevzu olduğundan için kültür, dil, yabancılaşma, ötekileşme giriyor. Bütün bunları içinde barındırarak trajikomik bir biçimde aktarıyor. 

Küvetteki Gelinler: Küvetteki Gelinler yıllardır oynuyor. Erdal Beşikçioğlu’nun yönettiği bir oyun. Pandemiden hemen sonra koymuş olduğumuz bir oyundu. O da İstanbul-Ankara serüvenine devam ediyor. seyirciler tarafından çok seviliyor çünkü dili çok ayrı. Aynı adam tarafından öldürülen 3 kadının hikayesini dinliyoruz. Sonradan edindikleri farklılıkları, ölmeden önce yapabilirmişim dediklerini, kadın olmanın zorluklarını, kadın olmanın anaçlığının bazen farklı şeylere sebep olabileceğini anlatıyor. 

Uç İkaros Uç: Uç İkaros Uç, bu yılın yenisi. Selin Tekman, Cem Yılmazer ile birlikte yazdı. Selin, 10 yıllık oyuncumuz. Bir çocuk ve gençlik oyunu. Tatbikat hiç gençlik oyunu yapmamıştı. Çünkü çok alanımız dışındaydı. Çeşitli düşüncelerimiz oldu, yeltenmek istedik ancak diğer işlerimizden de çok elimiz değemedi. Bu yıl Selin böyle bir projeye imza atarak bizi mutlu etti. Antik Yunan hikayesi olan İkaros’u günümüzdeki çeşitli sorunlarla birleştirdi Selin. Mesela yapılaşma, doğanın katledilmesi, iklim sorunları, insanların duyarsızlığı, kötü yönetilme, yönetim şekillerinin insanlarda yarattığı darbeler. Bütün bunlar üzerine bir çocuk oyununu, İkaros’un kanatlanması, kendi cesaretiyle uçmayı başarabilmesi, konfor alanından çıkıp çareler üretebilmesi gibi birçok konuyu tatlılıkla ele aldı. 

İlgili Konular: #Erdal Beşikçioğlu