Orta Dünya'ya Dönüş: Güç Yüzükleri

Orta Dünya’ya dönüşün sancılı olacağı düşünülüyordu. Ancak Güç Yüzükleri başlangıcıyla beklentileri fazlasıyla aştı.

Yayınlanma: 11.09.2022 - 14:00
Orta Dünya'ya Dönüş: Güç Yüzükleri
Abone Ol google-news

J. R. R. Tolkien’in yıllar önce yarattığı ‘legendarium’, nasıl ki 2000’li yılların başında bir sinema efsanesine dönüştüyse, yirmi yıl sonra gelen “prequel” dizi Güç Yüzükleri de (The Rings of the Power), henüz ilk iki bölümüyle televizyon tarihine geçeceğini kanıtlıyor. İlk haftadan 25 milyon seyirciye ulaşan Amazon Prime imzalı, dev bütçeli fantezi destanı, Orta Dünya’dan süzülen ışığın hala gözlerimizi kamaştıracak kadar görkemli olduğunun da bir kanıtı...

Şu bir gerçek ki büyülü bir sinemasal deneyime dönüşen Yüzüklerin Efendisi filmlerinin kaderi, büyük oranda Peter Jackson’ın yönetimi ve Tolkien “mitos”uyla doku uyumuna göre belirlendi. Gelgelelim Amazon’un yıllar sonra canlandırdığı yeni Orta Dünya serüveni Güç Yüzükleri’nin şansı, öncelinin sinematik başarısı ve kurucu babası Tolkien’in mitolojisinin ağırlığı altında yaptığı başlangıçla şekillenecek gibi görünüyor. Yüzük Üçlemesi’nin yarattığı beklenti düzeyinin ürkekleştirdiği Güç Yüzükleri, başlangıcıyla bu hisse meydan okuyor ve alabildiğine görkemli bir “prolog”la selamlıyor seyircisini.

İlk üçlemeden hatırladığımız ve Cate Blanchett’ın canlandırdığı Galadriel’in (Morfydd Clark) uzun bir monoloğuyla açılan öykü, Frodo’nun yolculuğundan yüzyıllar öncesinde Orta Dünya’nın İkinci Çağı’nda geçiyor. Anlatının ana karakteri Galadriel’in abisini kaybettiği büyük bir savaştan sonra, Sauron’u bulmak üzere intikam yemini ettiği yılları merkezine alan seri, bir kahramanın yolculuğundan çok, Tolkien dünyasıyla büyük oranda uyum içinde yer alan yeni ve eski karakterlerin geçit töreniyle devam ediyor.

Göçe hazırlanan Hobbitler, savaşın bittiğine inanan Elfler ve insanların birlikte yaşadığı topraklarda destansı bir serüvene ortak eden dizi, ilk bölümde temposuyla belli ettiği heyecanını, ikinci bölümde karakterlerin üzerinde daha fazla durarak dengelemeyi başarıyor. Hatta paylaşılan ilk görüntülerde eleştiri oklarının hedefi olan siyahi elf Arondir’in (Ismael Cruz Cordova) dizinin en büyük başarısı haline geldiği, Elrond’un (Robert Aramayo) seyirciyi performansıyla Galadriel’den daha fazla yakaladığı ve meteorla birlikte Orta Dünya’ya düşen Yabancı’nın öykünün gizem damarını fazlasıyla beslediği bir gerçek. Ayrıca Yüzüklerin Efendisi’nde Gimli ve Legolas’ın arkadaşlığını anımsatan Elrond-Durin iş birliğinin de özdeş bir his uyandırdığını söylemek mümkün.

ZAFER İÇİN ERKEN

Öte yandan Güç Yüzükleri’nin Tolkien evrenine saygı duymak ve onu temel almak dışında kendi yarattığı ya da yaratacağı dünyada tutarlı olup olamayacağı sorunu var ki bunu öykü ilerledikçe gözlemleme fırsatı bulacağız. İlk iki bölümde, protagonist Galadriel’in biraz fazla kaçan ‘insani’ yapısı ve Sauron’un peşine düşme durumu göz ardı edilirse, Güç Yüzükleri’nin -şimdilik- kendi içinde bir denge yakaladığı söylenebilir. Tolkien dünyası için fazla seyreltilmiş konuşmalar olasılıkla zamanla sroun yaratacaktır ama en azından bir öykünün açılışı için kabul edilebilir bir durum söz konusu.

Sonuçta Tolkien evreninin görsel yankılarını duyduğumuz setler, pastoral kompozisyonlar, baş döndüren dijital efektler, görkemli kostümler ve incelikli sanat yönetimiyle kusursuz epik bir dünya yaratan ve bunu Howard Shore-Bear McCreary notalarıyla süsleyerek küçük ekranlardan bile hayranlık uyandırmayı başaran bir görsel şölen var karşımızda. Tünelin ucunu göremediğimizden zafer çığlıkları atmak için henüz erken fakat Orta Dünya’ya yapacağımız bu yeni yolculuğun fazlasıyla gösterişli olacağını öngörebiliriz.


İlgili Haberler

Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler