Glasgow’da Cryptic sanat oluşumu tarafından 2012’de başlatılan ve kısa sürede dünyanın en prestijli görsel-işitsel sanat festivallerinden biri olan Sonica, tarihinde ilk kez sınırları aşıyor. Piksel Creative Solutions’un getirdiği bu özel etkinlikle Sonica İstanbul, Babylon ortaklığı ve British Council desteğiyle 1-4 Ekim tarihleri arasında İstanbul’da yapılacak. Dört gün sürecek bu deneyimde, dünya çapında sanatçılar ses, görüntü ile mekânın sınırlarını zorlayacak. Festival direktörü Cathie Boyd ile Sonica’nın uluslararası yolculuğunu, İstanbul’u seçme nedenlerini ve Doğu-Batı buluşmasının sanata yansımalarını konuştuk.
- Sonica 13 yıldır Glasgow’da faaliyet gösteriyor. İlk uluslararası genişleme için İstanbul’u seçme nedenleriniz neler ve kentin Doğu-Batı kimliğinin festivale etkisi nasıl olacak?
Glasgow, Sonica’nın ana merkezi olmaya devam edecek ama dünya çapından sanatçılar getirdiğimiz için festivalin farklı kültürlerde nasıl karşılandığını hep merak ettik. Piksel Creative Solutions’ın bizi Sonica’yı İstanbul’a getirmeye davet etmesi çok güzel oldu çünkü bu kent kıtalar, tarihler ve sanatsal gelenekler arasında canlı bir buluşma noktası ve bu da mükemmel bir sonraki adım gibi görünüyor. İstanbul’un enerjisi Sonica’nın ses, görüntü ve mekânı birleştiren felsefesini yansıtıyor ve sanatçıların ritim, ölçü ve hikâye anlatımı hakkında düşünme şekillerini etkiliyor. Sonica’yı kültürlerin ve fikirlerin sürekli kesiştiği, yeni enerji ve bakış açıları doğuran bir şehre taşımak istedik.
- Babylon, İstanbul’un müzik sahnesini değiştiren eski bir bira fabrikasında bulunuyor. Bu endüstriyel mekân, Martin Messier veya Robbie Thomson gibi sanatçıların ses-görsel deneyimlerini yaratma biçimlerini nasıl etkileyecek?
Özgün mekânlar ve konum benim için her zaman sanatın kendisi kadar önemli oldu, özellikle eskiyle yeninin buluştuğu endüstriyel mekânlar dijital sanatları göstermek için harika yerler. Martin Messier veya Robbie Thomson Babylon’a girdiğinde yalnızca bir sahnede performans yapmıyorlar, eski bir bira fabrikası olan bu yerin endüstriyel yapısıyla etkileşime giriyorlar. Akustik, mimari, yeniden doğuş hissi gibi öğeler performanslarına katkı sağlıyor. Babylon sanatçılara ham, deneysel ve geniş kapsamlı olma fırsatı verecek. Bu mekân neredeyse geçmişle bugün, teknoloji ve hayal gücü arasında bir diyalog kurmayı zorunlu kılıyor. Bu muhteşem mekânda eser sunmak için çok heyecanlıyız.
- Uluslararası elektronik sanatçıları Türk sanatçılarla buluşturuyorsunuz. Türk sanatçıların yaklaşımını Avrupalı meslektaşlarından farklı mı?
Aslında birçok benzerlik var. Her ikisi de çok yetenekli sanatçılara sahip, çoğu kendi kendini yetiştirmiş, teknolojileri daha da ileri götürme konusunda bir istek var ki bunu canlı olarak görmek için sabırsızlanıyorum. Hem Türk hem de Avrupalı sanatçılar sınırları zorlamayı, ses, görüntü ve performans arasındaki çizgiyi belirsizleştirmeyi seviyor. Müziklerini yaratma konusunda eşit derecede deneysel ve iddialı genç, parlak Türk müzisyenlerden oluşan bir nesil var. İstanbul’a döndüğümde mümkün olduğunca çok yetenek keşfetmek için sabırsızlanıyorum.

KÜLTÜREL ALIŞVERİŞİ DERİNLEŞTİRMEK
- İstanbul da Glasgow kadar kimliğinizin merkezine yerleşirse sırada ne var? Bu girişim dünya çapında yayılmanın başlangıcı mı?
Sonica’yı hiçbir zaman tek bir yere bağlı görmediğimiz, ses, görüntü ve özgün mekânların izleyicilerin anlayışını nasıl değiştirebileceği ve unutulmaz, bazen yaşam değiştirici deneyimler yaratabileceğine yönelik ortak bir felsefe olarak gördük. Sonica Glasgow bizim ana festivalimiz ve yetenekleri desteklemeye odaklı. İstanbul’un düzenli olarak yüksek kaliteli ses-görsel çalışmalar sunabileceğimiz bir yer haline gelmesini çok istiyoruz ve bu etkinlik British Council’ın büyük desteği sayesinde mümkün oldu. Bundan sonrası kurumsal anlamda “küreselleşmek” değil çağdaş kültür alanında diyaloğa ve deneylere açık yerlerde kültürel alışverişi derinleştirmekle ilgili. Sonica’nın farklı şehirlere giderek onların özgün kültürleri ve yerel yetenekleriyle buluşmaya devam etmesini umuyoruz. İstanbul gibi kentlerde bu ortaklıklar doğal olarak gelişiyor ve merak, kapsayıcılık ve risk alma değerlerimizi güçlendirenleri memnuniyetle karşılıyoruz.