68 ruhuyla bir gün mutlaka

Spot ışıklarının altında o ve gitarı: 60 yıldır sahneden inmeyen 77 yaşındaki Joan Baez. Önceki geceki konserde her şarkıda sahnedeki kadın biraz daha devleşiyor! Sahnede öyle genç, öyle dik, öyle kocaman ki! Konserde 68’in “Başka bir dünya mümkün” umudu geldi yerleşti Harbiye Açıkhava’ya. Bir gün mutlaka... Bir gün mutlaka tüm haksızlıkları, kötülükleri yeneceğiz, yeter ki umudu yitirmeyelim!

Yayınlanma: 23.07.2018 - 21:45
Abone Ol google-news

Joan Baez konseri... Harbiye Açıkhava Tiyatrosu’nda tek boş yer yok...  Spot ışıklarının altında o ve gitarı... İlk notalar ve “bu şarkıyı biliyoruz” anlamında dinleyicilerden gelen alkışlarla bir Bob Dylan bestesi “Don’t Think Twice”... Hemen ardından sözlerini kendi yazdığı “God is God”... İkisi de 60’lardan gelen şarkılar...

60 yıldır sahneden inmeyen 77 yaşındaki kadın biraz önce kuliste “bugün sesim parlak değil” diye yakınıyor, birkaç gün önce “sesim, bırakma vakti geldiğini söylüyor” diyordu... Oysa şimdi sahneden yükselen soprano ses, pürüzsüz, pırıl pırıl, bildiğimiz folk kraliçesinin sesiydi ve birçoğumuza göre hiç de “veda konseri” gibi gelmiyordu.  

Sahneye iki kişilik “kocaman orkestrasını” çağırıyor. Birçok çalgıyı çalan Dirk Howell ve oğlu perküsyon sanatçısı Gabe Harris...  

Hemen yine çok tanıdık bir Bob Dylan Bestesi “Farewell Angelina”... (“Bu adam hit besteler yapmayı biliyor” demişti...)

Bir şarkıdan ötekine geçerken dinleyiciler İngilizce haykırıyor: “We love you Joan!” O da Türkçe geri sesleniyor: “Ben de Sizi Seviyorum”... “İyi ki buradayım!”



<tweet:1021176876956553216>

 

Artık “Yeni Türkiye’deyiz”, sahnede çok konuşma diye tembih edilmiş olmalı ki, bu kez konser boyunca az ama öz konuştu... Daha çok şarkılarıyla konuştu.

Ama yine de “Deportee” (Sınır Dışı Edilenler) adlı Woody Guthrie’nin o çok dramatik şarkısını söylemeden önce seyirciye seslendi:

“Bu şarkı mülteciler için. Biliyorum ki Türkiye bu konuda çok çalışıyor; insanca davranıyor. Benim ülkemde ise durum berbat. Aileler parçalanıyor, ayırımcılık korkunç...” Meksikalı göçmenler için yazılmış şarkı İngilizce ve İspanyolca...

Repertuvarı hazırlarken yanındaydım... En popüler şarkılarını katmayı unutmadı... Bob Dylan için kendi yazdığı, “Diomonds and Rust” şarkısının ilk notalarıyla dinleyici çıldırdı... En sevilenler birbirini izledi: “House of the Rising Sun”, “Dixie”, “Joe Hill, “Me and Bobby McGee”, “Darling Cory”, “The Boxer”... Her şarkıda sahnedeki kadın biraz daha devleşiyor! Tanrım sahnede öyle genç, öyle dik, öyle kocaman ki!!! Olağanüstü!

Derken yıllar önce Zülfü Livaneli’den öğrendiği Livaneli bestesi Hiroşima’da ölen “Kız Çocuğu”... Sahneye klarnet sanatçısı Serkan Çağrı geliyor. “Daha dün tanıştık, harika bir müzisyen” diye onu tanıtıyor. Nâzım’ın dizeleri damardan ilaç gibi geliyor. Alkışlar dinmiyor.  


Nâzım sevgisini dillendirdikten sonra “aranızda eski bir arkadaşım var, şarkı söylemiyor ama Nâzım’ı muhteşem yorumladığını biliyorum. Genco sahneye!” diye sesleniyor. İki sanatçı sahnede kucaklaşıyor... Ben, acep hangisini söyleyecek diye merak ederken Genco Erkal en sertinden yapıyor seçimini: “Vatan Haini!” Bütün tiyatro ayakta! Genco’yu yeniden kucaklayarak onu uğurluyor...
Derken bana da bir sürpriz: Sahneden “Şimdi Genco için ve arkadaşım Zeynep Oral için söylüyorum” demez mi... En geleneksel Afrika - Amerika folk şarkısını “Swing Low”u söylüyor... Benim en sevdiğim şarkılarındandır ve 80’li yıllarda beri bu şarkıyı haksız yere hapiste yatanlar için söyler...
Hapistekiler, sizin için söyledi. Duydunuz mu????

Bu konser, hem veda turnesi hem de yeni albümü çerçevesinde Pasion Turca tarafından düzenlendi. Yeni albümden 3 şarkı söyledi: Albüme adını veren parça “Whistle Down the Wind”. Sözlerini kendi yazdığı, onun için bestelenmiş “Another World”... Dünyayı mahvediyoruz; toprağını suyunu, havasını... Başka bir dünya özlemi... 68’in “Başka bir dünya mümkün” inancı ve umudu geldi yerleşti Açıkhava Tiyatrosu’na... Albümden üçüncü şarkı 2015’te bir kilisede katledilen siyahlar için  yazılmış “President Sang Amazing Grace”... Her şarkının anlamını açıkladı...

 Dans ederek “Gracias a la Vida”ya geçince konserin sonlarına geldiğimizi anlamıştık... Ama yok öyle, seyirci hiç bırakır mı... İşte yine sahnede. Ve işte beklediğim an: “Imagine”
Başka bir dünya mümkün. Sınırsız, savaşsız, kin ve intikamsız... Benim gibi dinleyicilerin çoğu da gözyaşını tutamıyor... Ve: “Bu şarkıyı çoktandır söylemedim. Ama nedense bu gece burada söylemek ihtiyacını duydum.” (Hayır bunu sahnede söylemedi. Konser sonrasında söyledi...) Ve “We shall Overcome”... Bir gün mutlaka... Bir gün mutlaka tüm haksızlıkları kötülükleri yeneceğiz, yeter ki umudu yitirmeyelim!

Dinleyici ısrarla “Dona Dona”yı istedi. Kırmadı onu da söyledi.
Serkan Çağrı yeniden sahnede ve finali onun eşliğinde tüm tiyatronun katılımıyla “Yiğidim Aslanım”la yapıyor... Sanki tiyatro yıkılıyor!..

Olağanüstüydü. Tarihsel bir konserdi. Duygularla düşüncelerin; geçmişle geleceğin; hüzünle sevincin; hasretle umudun  kucaklaştığı bir geceydi...

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler