Ali Poyrazoğlu: İnsan politik bir hayvandır
Ünlü tiyatro sanatçısı Ali Poyrazoğlu, tiyatro aşkını anlattı. Poyrazoğlu, “Dünyaya yeniden gelsem yine tiyatrocu olurdum" dedi.
Uzun yıllarını tiyatroya vermiş, sanat dünyasnın değerli isimlerinden Ali Poyrazoğlu “Ödünç Yaşamlar” isimli kitabından uyarladığı aynı isimli oyunu öncesi Kocaeli Manşet gazetesinden Kerim Çelik'in sorularını yanıtladı. Poyrazoğlu, insanların terör olaylarına “artık yeter” demesi gerektiğini söyledi.
Nedir tiyatro, sanat?
Oyunumda aslında çocukların ağzından anlatıyorum tiyatronun ve sanatın ne olduğunu. Sanat, hayalle gerçeğin arasında kalan alana diyoruz. O alan içerisinde yazarak, çizerek, oynayarak, filme çekerek, insanın kendisini yeniden var etme çalışmasıdır. Her türlü ölüme ve yaşama meydan okuma, hayalle gerçek arasında yer alan faaliyettir sanat. Yaşamı anlamlandıran kavramdır sanat.
Oyununuzda tiyatroyu çocukken arayışınızdan bahsediyorsunuz. Nerededir peki tiyatro? Masanın altı, kapının ardı?
Tiyatro zihnindedir. Sen onu zihninden çıkarıp hayal gücünün kapılarını açarak nereye yerleştirirsen orası tiyatrodur.
Tiyatroya uzun yıllarını vermiş bir sanatçı olarak size sormak istiyorum. Gençlik dönemizdeki yılları ve bugünü karşılaştırdığınızda, ülkemizde ne gibi değişimler oldu sanat anlamında?
Benim tiyatro yapmaya başladığım zamanda sanatla ilgili daha büyük bir heyecan vardı. Televizyon maalesef bu heyecanı yok ederek insanları içeriye kilitledi. İnsanların içindeki şarkı bitti. Ruhlarını kurtarmak, yaşama yeniden merhaba diyebilmek için tiyatro, sinema, okuma, yazma, çizme her şeyle ciddi bir biçimde ilgilenmeleri gerekir. Yoksa sadece ülkenin değil, insanlarında yaşamları bir çöle dönüşüyor.
Bu uzun süreçte, ilk tanışmanızdan beri neler kazandırdı tiyatro size? Kaybettirdiği bir şey oldu mu?
Hiçbir şey kaybettirmedi. Dünyaya yeniden gelsem yine bu mesleği yaparım. Ünlü birisi oldum. 35-40 yıldır şöhretli bir insan oldum. Buraya beni Türk tiyatro seyircisi taşıdı. Bana her açıdan destek oldular. Maddi manevi her şeyimi Türk tiyatro, sinema ve hatta televizyon seyircisine de borçluyum. Bir dönem televizyonda da oynadım çünkü. Tabi o televizyon ile bugünkü televizyon arasında çok fark var. Ne yazık ki şimdiki hal ve gidiş, hem kimse beğenmiyor hem bakıyorlar. Bakma arkadaş, kitap oku ne biliyim başka bir şey bul. Ama illa beynini uyuşturmak istiyorsan o da senin bileceğin iş. O zamanlar insanlar beyinlerini uyuşturmak istemezlerdi. Daha çok okurlardı, daha çok tartışırlardı. Sonuna kadar demokrasiye inanırlardı ve bu ötekileştirme hastalığı ülkemizde yoktu. Şimdi ise bir kanser gibi yayıldı.
Mesela gençler hala tiyatroya ilgi gösteriyor mu?
Gösteriyorlar tabi, okullarına gidiyorlar. Zaten okumadan tiyatro olmaz. Tiyatro bir yaşam biçimidir. Bunu seçiyorsan gereklerini yerine getireceksin. Tiyatro bir eğlence sektörüdür. Buraya giriyorsan iyi silahlanmış olarak gireceksin, başkalarının eğlencesi olmayacaksın.
Şehir tiyatroları ne durumda peki?
Fevkalade. Şehir tiyatroları, bugünde çok iyi oyuncular, oyunlar çıkarıyor. Bugün de bulundukları şehirlerde tiyatronun yaşamasını sağlıyorlar. Tiyatroya devlet desteği oluyor mu falan soruları artık sakız oldu. Tiyatronun kimseye ihtiyacı yok, o kendi kendini sevenleriyle birlikte var eder.
Antipatikliği göze alıyorum
Eserlerinizde toplumsal sorunlara vurgu yapıyorsunuz. Sanat politik olmalı mıdır? Ne içindir sanat?
Görüyorsun yazıyorum, çiziyorum, anlatıyorum, konuşuyorum, tartışıyorum. Ben antipatik olmayı göze alabilen bir insanım. Gerektiğinde antipatik oluyorum ama fikirlerimi söylüyorum. Yaşamın kendisi politiktir. Sonuçta sanat insan içindir, insan politik bir hayvandır. İnsanlar görmezden gelse de bütün sanatlar politiktir.
Ülkemizde kadına karşı şiddetin, tecavüzlerin ve cinayetlerin artışı hakkında ne düşünüyorsunuz? Çözüm nedir?
Çözüm olmasın diye her şey yapılıyor. “Çok büyük toplumsal bir yaradır” sözü falan bu rezilliği örtmüyor. Bu rezilliğin hem yasal tedbirler alınarak hem de kitlelerin doğru dürüst eğitilmesiyle ortadan kaldırılması gerekiyor.
Son zamanlarda artık rutin hale gelen terör patlamaları sonucu insanlar tedirgin ancak birazda ölümlere alışmış durumda. Ne yapılmalı peki?
Hamlet’den cevap vereyim ben bu soruya. Olmak ya da olmamak. Düşüncemizin katlanması mı güzel, zalim kaderin yumruklarına, oklarına, yoksa diretip bela denizlerine karşı, dur, yeter demesi mi? İnsanlar artık dur, yeter deme haklarını kullanmalı.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Ayşenur Arslan’ın Colani ile ilişkisi
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Hatay’da yaşayan Alevi yurttaşlar kaygılı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- NATO Genel Sekreteri'nden tedirgin eden açıklama
- 21 kişinin daha hastanelik olduğu ortaya çıktı