"Beni kimse sevmek zorunda değil..."

Bayülgen yayına başlayacak gençlik televizyonu için kafasını yoruyor. Gençler için kültürel, politik ve sanatsal anlamda bir "18+" içerik sunmak istiyor. Her yaptığında "krallığa" alışkın Bayülgen'in şimdiki rakibi o yüzden diğer televizyon kanalları değil. Bayülgen karşısına interneti alıyor.

Abone Ol google-news
Yayınlanma: 10.10.2010 - 06:56

Okan Bayülgen yeni bir gençlik kanalının genel yayın yönetmeni oluyor. Zaten yayın dönemine de hızlı başladı. Disko Kralı, Kral Çıplak, Muhabbet Kralı ve Münazara Kralı’yla ekranda. Derdi reyting ya da skandal endişesinden uzak kalıp, dizilere rağmen stüdyo programcılığını ayakta tutabilmek. Yani medya için medyaya karşı. Medya kurallarını biliyor ama kendi kurallarıyla oynuyor. Tek korkusu kendini tekrar etmek. O yüzden soracak soruları olduğu sürece mutlu. Şöhrete ve bu görünür olma haline alışkın olsa da bırakıp gitmek hep aklında ama tek bir şartla; “zincirin dışına çıkabilirse, sevdiklerini de çıkarabilirse.” Magazincilerle de eskisi kadar kavga etmiyor. Yalnızca motor kullanırken ışıkları gözüne gözüne tutmalarından yakınıyor. Baba olmaktan büyük keyif alıyor. Evindeki kadın iktidarına boyun eğmiş. Kızının büyümesini heyecanla izliyor.

Yeni yayın dönemine dört farklı programla girdiniz. Disko Kralı, Kral Çıplak, Muhabbet Kralı ve Münazara Kralı. Derdiniz ne?

Bu sezon ilk programlarda istediğimizi tam olarak yapamadık. Ekip olarak da özellikle Kral Çıplak’tan memnun değiliz. Onun, iyi ve kalıcı olmasını istiyoruz. Konuklarımızı özel seçiyoruz ve onları sansürden geçirmeden seyirciyle buluşturuyoruz. Çünkü röportajlar editörün, muhabirin ya da yönetimin filtresinden geçiyor. Saçma sapan başlıklarla sunuluyor. Ana metin yok, içinden bir cümle var. Her şey medya kuralları ile şekillendiriliyor ve sunuluyor. Biz tüm cümlelerin duyulması gerektiğini biliyoruz. Kim, kime niye “yavşak” demiş derken asıl derdi unutuyoruz. Ben de az konuştuğum, konuğun konuştuğu, reyting ya da skandal endişesinden uzak işler çıkarmak istiyorum.

Zor bir şeyi deniyorsunuz.

Evet, ama aynı şeyleri tekrar edeceksek bu işi bırakırız. Dedim ya Kral Çıplak kendini bir süre sonra bulacak. Muhabbet Kralı’nın izleyici yaş ortalamasını da Disko Kralı’nınkine yaklaştırmamız gerekiyor. Sevil Atasoy’un artık kendi programı var o yüzden ben yalnızım Disko Kralı’nda. Münazara Kralı ile de siyaset ve medyada ihtiyaç duyduğumuz yeni cevherleri aradığımız bir iş yapacağız. Yenme, yenişme, kim kazandı, kim kime laf soktu gibi tavırları iplemediğimiz, iyi kafaları aradığımız bir iş yapmayı düşünüyoruz.

Kral parantezine dört farklı program. “Kral” tanımı iddianız mı, egonuz mu yoksa ironi mi?

Ben kralla dalga geçiyorum. Sözcüklerin anlamlarını o kadar boşalttık ki. Mega, ultra, diva, imparator, duayen... Bunları birbirleriyle kullanıp saçma sapan sıfatlar yaratıyorlar. Arabaların kıçında “turbo dizel” yazması gibi. Benim kralım ve varsa krallığım buna karşı bir ironi.

Kral ölürse şehir düşer mi?

Düşmez, yeni programımın adı “Kral Öldü” olur. Zaten internette herkesin krallığı var. Sonra mahallede, otoparkta, lokantada, apartmanda, herkes kendi medyasını oluşturmuş durumda. Bizim konuklarımız bu yüzden herkes. Yıldız ve şöhret devri kapandı. Disko Kralı bunu yapıyor. Sokaktaki gitarist de var büyük şarkıcı Nihat Doğan da orada!

Konuklarınızla yaşadığınız en büyük sıkıntı ne?

Bana, “Benim sayemde reyting alıyor” diyenler oldu. Ben de kim çıkarsa çıksın tanıtım yapmamaya başladım. Birini çağırıyoruz, “konuklar kim?” diye soruyor ben de “Sana ne?” diyorum. Yok efendim ben onunla kavgalıyım, benimle daha değerli konuklar olmalı falan, bir sürü saçmalık. Kimse kimseden daha değerli ya da değersiz değil. Tabii 40 yıllık bir emektar gelmişse lafımı ona göre söylerim.

Ne yapsanız izlenir mi?

Yok öyle bir şey. Disko Kralı ve Muhabbet Kralı aynı saatte ama Muhabbet Kralı o kadar izlenmiyor.

Radyo günlerinizi özlemiyor musunuz?

Radyolar solunum makinesine bağlı hastalar gibi. Bir dönem dünya standartlarını çok çabuk yakaladılar. Ama dünya bunu yaşarken onlarca yıl geçti ve her şey iyi sindirildi. Benim ve dönemimin radyocularının yaptığı çılgınlıkların bir otuz yıl sürmesi gerekiyordu. Tükettik, bitti...

Peki ya televizyondaki krallığınızı bırakıp gitmek yok mu kafanızda?

Hep düşünüyorum. Çevreden de işlere bu kadar abanmamı “bırakıp gidecek onun için yapıyor” diye yorumluyorlar. Ama ben şu aptal fanteziye inanmıyorum, hani şirketi kurdu, büyüttü, dünya turuna çıktı. Önce adam gibi tatil yapabilmeyi, dinlenmeyi bilmek lazım. Biz tatile gideriz, sonra orada sorarız “buranın neyi meşhur?” diye. Eğer bırakıp gitmekse, öküz gibi havuzun yanında güneşlenmeyeceksem kafamda bir soru olmalı. Benim sorularım hep var. Yani “teknede yaşayacağım” tarzı laflar ve genç işadamlarının sırt çantasıyla doğaya dönme pozları saçmalık. “Ferrari’sini satan ibne”, ne bu ya? “Consume, Obey, Die” yani, “Tüket, İtaat Et ve Öl”. Diyorum ya işte bu zincirin dışına çıkabilirsem, sevdiklerimi de çıkarabilirsem, benim gitmem gitmek olur.

Aksi, ters, asabi ve rahatsız bir adam gibi görünüyorsunuz. Bir keresinde teyzem sizi televizyonda izlerken şöyle demişti; “Çok çirkin adam. Neyini beğeniyorlar bunun? Sevimsiz, itici” ve daha neler neler... Sonra da bana döndü ve “Aynı sana benziyor” dedi. Aile saadeti işte!

Ben, “Puşt” demesini bekledim sen anlatırken. Yine fena değil dedikleri ama ikimizi bir araya getiren ne kadar çok ortak noktamız varmış. Teyzene değil de sana cevap vereyim. Aksi adam değil, aksilik beklenen adamım ben. Yapmadığımda “Niye yapmıyorsun?” oluyor. Bana benden fazla inanıyorlar. Ayrıca beni kimse anlamak ve sevmek zorunda değil. Stüdyo evim. Genelde de alttan alırım. Kötü niyet sezersem kavga ederim.









 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler