Bir konferansın hikâyesi
Yaklaşık son iki yılda biz (um:ag) 150’ye yakın STK’ya gazetecilik eğitimi verdik. Bir eğitim modülü altyapısı oluşturarak Gazetecilik Okulu’nu çevrimiçi kurmaya başladık, medyada söylem analizi yaptığımız raporları yayımladık ve de Gazetecilik Okulu için vakıf çatısı altında bir stüdyo kurduk.
2018’in
ilkbahar aylarında, vakfın (um:ag) aldığı “STK’lara Yönelik
Hak Odaklı Gazetecilik Eğitimi” projesi kapsamında Avrupa’daki
farklı ülkelerdeki gazetecilik eğitimi veren kurumları ziyaret
ediyorduk. Oslo’daki gazetecilik kuruluşlarını ziyaret ettikten
sonra rotamızı Londra’ya çevirmiştik. Ethical Journalism
Network (EJN) o dönemki başkanı Aidan White ile görüşmelerimizi
gerçekleştiriyorduk. Gazetecilik eğitimi veren kurumların
eğitimlerinin içeriği ve nitelikleri, yeni oluşan konu bazlı
çalışan araştırmacı gazetecilik kurumlarıyla, farklı
gazetecilerle görüşüyorduk. Londra’da savaş muhabirlerinin
kurduğu bir lokal olan The Frontline Club’da, savaş
muhabirlerinin çatışma alanlarından topladıkları hatıra
objeler ayrı camekanlarda sergileniyordu, toplantı aralarında, o
objeleri inceliyorduk.
The
Guardian’ın anımsattıkları...
Çocukluk
hafızamdaki gazete büroları telefon seslerinin daktilo seslerine
karıştığı, çalışma masalarının arkasında teleks
makinesinden
taşan kağıtların biriktiği, bolca çay içilen, sürekli telefon
çalan, polis telsizi dinlenilen, sigara dumanıyla muhabir ve editör
seslerinin birbirine karıştığı yerlerdi. Uzunca zamandır böyle
değil. Gazete büroları artık gazetecilerin birbirini rahatsız
etmeyeceği kadar sessiz, belki klavyelerin tuşlarının sesinin
duyulabileceği belki de arada telefon çalınca yanıtları herkesin
dinleyeceği bir izole ortam. Görüşmelerin bir ayağı The
Guardian’daydı. Büroyu görünce, aklıma o zamanki bürolar
gelip aradaki değişimi biraz hayretle biraz da tebessümle
karşıladığımı hatırlıyorum. Mac bilgisayarlar, izole bir ofis
ortamı… Oradaki randevumuz gazeteci Ewen MacAskill ileydi.
MacAskill, The Guardian'ın başmuhabiri olmadan önce altı yıl
boyunca (1990-96) için siyasi bir editörlük yapıyor. 2007 yılında
Washington DC bürosu şefi görevini üstleniyor.
Assange
ile Snowden
Julian
Assange ve Edward Snowden isimleri tanıdık geliyor mu? Wikileaks
mesela… Edward Snowden, 5 Haziran 2013'te başlayan bir süreç
ile PRISM, XKeyscore ve Tempora gibi internet izleme programlarının
yanında ABD ve Avrupa'nın telefon metadatalarının alıkonulmasını
ortaya çıkardı. Raporlar, Snowden'in NSA çalışanı Booz Allen
Hamilton için çalışırken The Guardian ve The
Washington Post’a sızdırdığı belgelere dayanıyor. Gazetelere
yapılan siyasi baskılar sebebiyle The Guardian Kasım 2013'e kadar
belgelerin yüzde birini yayımlayabiliyor. Yaptığı haberlerle
kurumuna George Polk ve Pulitzer ödülü getiren MacAskill’in
kartında ise sadece Reporter -muhabir- yazıyordu. Julian Assange,
Wikileaks’te yer alan tüm belgeleri bir gece The Guardian’ın
serverına yüklüyor. GB’larca bilgi, belge, dosya yüklenen
sistem neredeyse kilitlenme boyutuna geliyor. Server’lara
istihbarat örgütleri el koyuyor.
MacAskill ile veri gazeteciliği
Sızıntı
haberciliğinin kilit isimlerinden biri olan Assange’ın
belgelerinden haber yapmak için The Guardian’da bir gazeteci ekibi
oluşturuluyor. MacAskill bunları anlatırken, arada sorularımızla
anlatısı bölünüyor, ekipçe her anlattığı konuda başka bir
soru soruyorduk: Assange ile yüz yüze görüşmüş müydü mesela?
“Hayır” diyor, “onunla tüm irtibatım e-posta üzerinden
oldu.” Peki, Snowden? “Evet, haberi yayınladıktan sonra bir
kere görüştük” diyor. “Ama Assange ile Snowden arasında bir
fark vardı” diyor, “İlkinin belgelerdeki herkes ismi tehlikeye
atacak kadar bir yaklaşımı vardı, diğeri ise gözetlemenin
sınırları ve insanların kişisel bilgilerini korumak gerektiğini
düşünüyordu. Konu gazetecilik etiğinin sınırları üzerine bir
noktaya evriliyordu.” Peki, diye sorduğumu hatırlıyorum, yüz
binlerce bilgi arasında, olan haberleri çıkarıp onları nasıl
dosya habere döndürdünüz? Klasik araştırmacı gazetecilik ile
veri gazeteciliği arasındaki farkı detaylıca konuşuyorduk,
kahvemizi bitirip, konunun heyecanına kendimizi kaptırıp.
Yakında
vakfın YouTube kanalında
Aradan
2 yılı aşkın bir zaman aralığı geçti. Biz 150’ye yakın
STK’ya gazetecilik eğitimi verdik. Bir eğitim modülü altyapısı
oluşturarak Gazetecilik Okulu’nu çevrimiçi kurmaya başladık,
medyada söylem analizi yaptığımız raporları yayımladık ve de
Gazetecilik Okulu için vakıf çatısı altında bir stüdyo kurduk.
Pandemi ilanı nedeniyle çekimleri son aşamaya bıraktıksa, kalan
tüm çalışmaları çevrimiçi yapmaya başladık.
Tüm bunları neden yazdım? Çünkü Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (um:ag), Avrupa Birliği'nin finansal desteğiyle yürüttüğü proje kapsamında 6 Haziran 2020’de, "Demokrasiyi Güçlendirmede Medyanın Rolü" başlıklı uluslararası bir çevrimiçi konferans düzenledi. Aidan White, Ewen MacAskill, Hannah Storm, Kadri Gürsel ve Prof. Dr. Yasemin Giritli İnceoğlu'nun konuşmalarıyla yer alacağı konferans, um:ag YouTube kanalından (Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik) canlı takip edilebildi. Konferans dili İngilizce'ydi, simültane tercüme yapılmadı. Konferans kaydı Türkçe alt yazılarla birlikte ilerleyen günlerde um:ag YouTube kanalından izlenebilecek.
İyi seyirler.
En Çok Okunan Haberler
- Bankalardan limit düşürmek isteyenlere uyarı
- Helal Akreditasyon Kurumu'ndan Köfteci Yusuf açıklaması
- Hizbullah'ın İsrail'e saldırısında onlarca yaralı!
- İlber Ortaylı 'Milli bir felaket' diyerek herkesi uyardı
- En güvenilir 20 milletvekili kim?
- Daron Acemoğlu'na 'Nobel'
- 35 sene sonra ilk kez 'plütonyum çekirdeği' ürettiler
- İzlanda maçı için resmi açıklama!
- 'Öcalan için ev hazırlandı' iddiası
- Tepkilere 'algı' yanıtını verdi