Kongre binasına yönelik saldırının olası yansımalarını Dr. Ataç yorumladı: ABD artık istisna değil
ABD Kongresi’nin basılması, darağacı görüntüleri, Başkan Yardımcısı Mike Pence ve diğer yasama üyelerinin yerleşkeden kaçırılması dikkatleri bu ülkeye yöneltti.
Gelişmeleri değerlendiren Uluslararası Gevenlik Analisti Dr. Kaan Kutlu Ataç, ABD’nin tarihsel olarak kendisini konumlandırdığı istisnai noktada artık bulunmadığını söyledi. Ataç’ın, Cumhuriyet’in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
- Kongre baskınına hangi gözle bakmamız lazım?
Amerikan toplumu, 11 Eylül travmasının ardından, “dünyanın en eski ve büyük demokrasisinin” nasıl kırılgan bir zemin üzerinde olduğunu gördü. Amerikan hayat tarzının ve değerlerinin simgesi olan Capitol Hill’de (Kongre) 6 Ocak’ta 7 saat boyunca terör hüküm sürdü.
- Olayları tarihsel açıdan nasıl değerlendirmek gerekir?
Amerika’nın kuruluşunun en temel nitelikleri, İngiliz Puriten anlayışının temsilcisi John Winthrop’un 1630’da verdiği bir dini hutbeye dayanır. Baskın sırasında çekilen ve “Kongre’nin ateşe verildiği” hissi uyandıran fotoğraf, göstericilerin bayrakları, Amerikan iç savaşını akla getirdi. Bu görüntüler de dini hutbenin tam tersinin yaşam bulmuş haliydi. Yaklaşık 400 yıldır Amerikan idealinin teolojik simgesi olan ve İncil’de bahsi geçen “tepenin üzerindeki şehir” analojisiyle özdeşleşen Capitol Hill’in (Mabed Tepesi) kendi vatandaşları tarafından kanlı bir işgale sahne olmasının Winthrop’un düşlerini de bir kâbusa döndürdüğüne kuşku yok. Kongre’deki kanlı baskın, ABD’nin kendisini konumlandırdığı tanrılar katındaki biriciklik statüsünden, diğer ölümlülerin kategorisine indirilmesine neden oldu. Amerika’nın, temsil etmekten gurur duyduğu liberal demokratik düzen, bizzat kendi başkanlarının teşvik ettiği anti-demokratik ve popülist ötekileştirici siyasetin kurbanı olmuştur.
- Biden’ı neler bekliyor?
Biden yönetiminin iç siyasette karşılaşacağı en büyük sorun, toplumunda yaşanan ve artık literatüre giren Trumpizmin bir özelliği olan derin kutuplaşmanın ortadan nasıl kaldırılacağıdır. Biden, başkanlığının ilk döneminde enerjisini iç siyasetteki bu derin ayrımlaşmaya, etkisini gün geçtikçe artıran ekonomik sorunlara yönlendirecek. Artık bir gelenek olan “ilk 100 gün”lük icraatların siyasetin nasıl şekilleneceğine dair işaretler vermesini bekleyebiliriz.
- Yaşananlar Amerikan siyasetini nasıl etkiler?
Siyasi yelpazenin en azından etkin bir kısmı, milis grupların Amerikanın bir parçası olmasından memnun. Trump’ın başkanlık seçimini oylarını büyük oranda artırarak seçimi kaybetmiş olması, gelecek seçimlerde kimi siyasetçilerin Trumpizmin bu kazanımından yararlanma ihtimalini güçlendiriyor. Silahlı gruplar-milislerin bundan sonraki Amerikan siyasetinde cazibesi yüksek stratejik bir araç olarak kullanıldığını görmek şaşırtıcı olmayacaktır. Biden’ın aşırı sağ grupların bu kazanımını tamamen geriye döndürmesi en azından yeni Amerikan normalinde güç bir iş.
- Biden dış ilişkiler ve Türkiye’ye nasıl bakıyor?
Özellikle NATO ittifakının varlığının ve gücünün bizzat Trump tarafından sorgulanmış olması, Biden’ın, uluslararası güvenlikte ABD’nin müttefiklerinin güvenini yeniden nasıl geri kazanabileceği konusunu önemli kılıyor. Nitekim Trump döneminde Türkiye ile ilişkilerin “tarihi dip” noktasında olması Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceği açısından yaşamsaldır. Washington’da gerek resmi gerekse akademik / entelektüel çevrelerde Türkiye’ye bakışın ciddi olumsuzluklar içerdiği bir sır değil. Yakın geçmişte Türkiye’nin milli çıkarlarının korunması yönünde Ankara’nın politikasının tersi bir çizgide olan IŞİD ile mücadelede terör örgütü YPG/DYP ile yakın işbirliği sergileyen Brett McGurk’ün Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan sorumlu pozisyona atanmış olması da önemli bir göstergedir.
Bu arada medyada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın seçim sonrası telefonuna Biden’ın henüz dönüş yapmadığı yönünde haberler olduğunu belirtmek gerekir. Biden’in, ABD’nin güçlü ittifak ilişkileri içerisinde olduğu ülke liderlerinin tebrik telefonlarına karşılık verdiği biliniyor. Üst düzey Türk yetkililerin özellikle son haftalarda ABD’ye yönelik sorunların diyalog ve işbirliğine yönelik çağrılarına net bir karşılık alınamadığı da gözden kaçırılmaması gereken bir husus.
En Çok Okunan Haberler
- Nevşin Mengü hakkında karar
- Colani'den İsrail hakkında ilk açıklama
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu
- Emekliye iyi haber yok!
- Fidan'dan 'Suriye Kürtleri' ve 'İsrail' açıklaması
- MHP'den 'asgari ücret' önerisi
- AKP’nin tabutu CHP sıralarına kondu
- Adnan Kale'nin ölümüne ilişkin peş peşe açıklamalar!
- 'Kayyuma değil, halka bütçe'
- Arda Güler'in 2 asisti Madrid'e yetmedi