Kültürel mirasın korunması yuvarlak masada

Sakıp Sabancı Müzesi'nin işbirliğiyle başlayan 23. Uluslararası Tarih ve Sanat Eserlerini Koruma Enstitüsü'nün iki yılda bir düzenlediği "Kültürel Mirası Koruma ve Doğu Akdeniz" (Conservation and the Eastern Mediterranean) başlıklı kongre 20-24 Eylül 2010 tarihleri arasında Sabancı Center'da gerçekleşiyor.

Kültürel mirasın korunması yuvarlak masada
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 22.09.2010 - 10:10

Kongrenin 2.gününde oturumların ardından SSM içindeki The Speed’de, IIC’nin Orhan Pamuk’la yaptığı söyleşinin izlenmesiyle başlayan yuvarlak masaya Forbes Ödüllü konuk konuşmacı Emeritus Profesör David Lowenthal da katıldı. Gün içindeki oturumlarda çok çeşitli arka planlardan gelen uzmanlar, konservasyon öncesinde ve ilerleyen safhalarında iyi bir analizin önemi, sel, savaş gibi zamanlarda objelerin nasıl toplanılacağı, internetten ve de arşivlerden nasıl faydalanabileceği, önemli arşivler, gençlere eğitim vererek koruma faaliyetine kazandırma, kendi koruma teknikleri gibi konuları örnekler üzerinde slaytlar yardımıyla ortaya koydular.

Aynı akşam The Seed’de gerçekleşen, “Ev ve Tarih Arasında” başlıklı Dr. Neil A.Silberman’ın moderatör görevini üstlendiği yuvarlak masaya Dr. David Lowenthal (Tarihçi,yazar), Prof. Dr. Leyla Neyzi (antropolog), Dr. Stephen Bond (Koruma uzmanı mimar), Prof. Dr. Ayfer Bartu Candan (Antropolog), Dr. Francesco Siravo (Koruma uzmanı mimar) ve Aslı Kıyak İngin (Mimar, Aktivist) katıldı.
 

'Sorumluluğumuz değişimi yönetmektir'

Orhan Pamuk’un; “Evrensel bir mekan olan evde objeler ve duygular vardır. Duyguların muhafazası ise çok daha güçtür” görüşünü dile getirdiği söyleşinin ilgiyle izlenmesinin ardından başlayan yuvarlak masada; tarihi değere sahip ancak içinde yaşamın sürdüğü semt ve mekanların nasıl korunabileceğini tartışıldı. Politikacılar erken zaferler peşinde göz boyamayla uğraşırken dozerlerin hızlı çalıştığı tespitinden yola çıkarak; “Bütün şehirde yaşayanların kendini evinde hissetmesi gerektiğini onlara nasıl anlatabiliriz?” sorusuna cevap arandı. “Sürdürülebilirlik”, “katılımcılık” gibi yeni liberal terminolojiyi hem koruma uzmanları ve sivil toplum örgütleri hem de tarihsel dokuyu hesaba katmayan yap-satcı yerel yönetimlerin kullandığını hatırlatan Candan; “Bu ironiden kurtulmak lazım, yeni kritik bir dile ihtiyaç var” dedi. “Soyut değerler fanuslarda değil kentsel mekanlarda yaşar” diyen Siravo ise, değişmenin patlamaya dönüşmemesi gerektiğinin altını çizdi, korumada hükümetin yanı sıra kamu sorumluluğuna da dikkat çekti.

Bond’un; “Koruma kanunları değerleri değil, yapıları koruyor. Üstelik kanunla sosyal değişme arasında büyük fark oluyor. Günlük yaşam mirasını korumak sarayları korumaktan çok daha komplekstir. Çünkü politikacıların, yerel yöneticilerin, koruyanların amaçları çelişir” görüşüne “Toplum homojen bir grup olmadığına göre kimin değerleri korunacak?” sorusu yöneltildi. Neyzi , İstanbul’un modernizme açık olduğunu belirtirken, Kıyak’ın gösterdiği koruma adına ucube haline getirilen Sulukule belgeseli ve açıklamaları dikkatle izlendi.

Dr. David Lowenthal; “Topluma ve dokuya duyulan koruma kaygısı var. Bu iki kaygıyı bir araya getirmek gerekiyor. Önümüzde bir fil var “genişlenme”. Sürekli devam eden bir tarihsel doku içinde topluluklar yeni ile eskinin bir karışımı, hepimiz aslında göçmeniz ve bu karışmayı becermemiz lazım” sözleriyle toplantıya son noktayı koydu.  IIC Başkanı Jerry Podany ise; “Daha çok tarihi değerleri ve dokuyu koruma üzerinde duruldu. Sorumluluğumuz değişimi yönetmektir” sözleriyle yuvarlak masayı özetledi. Bugün kongre kapsamında İstanbul’un tarihi mekânlarına farklı içeriklerde geziler yapılıyor. Yarın ki oturumlar ve sohbetlerde bu gezilerin değerlendirilmesi bekleniyor.
 

'İstanbul’a geç bile geldik'
 
SSM laboratuvarı konservasyon uzmanı  Nurçin Kural Özgörüş; “Katılımcıların organizasyondan çok memnun kaldıklarını belirterek; “Kongreye farklı ülkelerden gelen ve aynı alanda çalıştıkları için birbirini tanıyan uzmanlar görüşme, bilgi birikimini paylaşma imkanı buluyorlar. Katılım yüksek, bunda şehrin jeopolitik durumu kadar 2010 Avrupa Kültür Başkenti olmasının da rolü va.” tespitini paylaştı. Yabancı katılımcılar ise; “Avrupa ve Amerika’da yapılan kongrelere azalan ilgi, Asya ile Avrupa arasında çok önemli bir köprü İstanbul’da düzenlenmesiyle çok arttı. Gelmekte geç bile kalındı” dediler. 

Teknik komitede yer alan, Ankara Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Hande Kökten; “Kongre,  geniş bir yelpazede konunun uzmanlarıyla Doğu Akdeniz’in taşınabilen ve yerinde korunabilen kültürel mirasın korunmasına yönelik görüş, deneyim ve problemleri ve çözüm yollarını paylaşılmasını sağlıyor.  Bildiriler, hem dönemsel, hem de malzeme çeşitliliği gösteriyor. Uzmanlar arasında yeni sıcak temaslar, ortak projeler, işbirliği fırsatları yaratıyor. Bakış açımız genişliyor” sözleriyle kongrenin kazanımlarını özetledi. 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler