Prof. Başlevent: Vatandaş dövizini satmıyor çünkü…

Dövizdeki artış gerçekten söylendiği gibi 'dış güçlerin' bir oyunu mu, yoksa ekonomideki mikro ve makro dengeler döviz artışını kamçılıyor mu? İktidarın 'TL'ye güvenin, dövize yönelmeyin' çağrılarına rağmen, vatandaş neden tasarruflarını dövizde tutmaya devam ediyor? Tüm bu soruların yanıtları için Prof. Cem Başlevent'in kapısını çaldık.

Yayınlanma: 29.05.2018 - 09:02
Abone Ol google-news

Dış Ticaret İstatistikleri, Ocak 2018

İhracat %10,7, ithalat %38 arttı

 Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre; ihracat 2018 yılı Ocak ayında, 2017 yılının aynı ayına göre %10,7 artarak 12 milyar 457 milyon dolar, ithalat %38 artarak 21 milyar 524 milyon dolar olarak gerçekleşti.

 Dış ticaret açığı %108,8 arttı

 Ocak ayında dış ticaret açığı %108,8 artarak 9 milyar 67 milyon dolara yükseldi.

 İhracatın ithalatı karşılama oranı 2017 Ocak ayında %72,1 iken, 2018 Ocak ayında %57,9'a düştü.

 Avrupa Birliği’ne ihracat %23,1 arttı
 
AB’ye yapılan ihracat, 2017 yılının aynı ayına göre %23,1 artarak 6 milyar 514 milyon dolar olarak gerçekleşti. Avrupa Birliği’nin (AB-28) ihracattaki payı 2017 Ocak ayında %47 iken, 2018 Ocak ayında %52,3 oldu.
 
En fazla ihracat yapılan ülke Almanya oldu
 
Almanya'ya yapılan  ihracat 2018 Ocak ayında 1 milyar 343 milyon dolar olurken, bu ülkeyi sırasıyla 747 milyon dolar ile İngiltere, 742 milyon dolar ile İtalya ve 639 milyon dolar ile Irak takip etti.
 
İthalatta ilk sırayı Çin aldı
 
Çin'den  yapılan ithalat, 2018 yılı  Ocak  ayında  2 milyar  176 milyon  dolar  oldu.  Bu  ülkeyi  sırasıyla 2 milyar 49 milyon dolar ile Rusya, 1 milyar 629 milyon dolar ile Almanya ve 1 milyar 120 milyon dolar ile ABD  izledi.

Dış Ticaret İstatistikleri, Mart 2018
 
 
Yukarıdaki bilgilerin tamamı, Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verileri ile 3 ayda bir hazırlanan dış ticaret bülteninde yer alan rakamlar. Ocak 2018 ve Mart 2018'de açıklanan  veriler, Türkiye'nin dış ticaretteki rakamlarını, ihracatın ithalatı karşılama oranlarını, ihracatve ithalattaki öncelikli ülkeleri gösteriyor. Verilere göre son 6 aylık dönemde ihracatın en fazla yapıldığı ülke Almanya olurken, AB ülkelerine yapılan ihracatta da istikrarlı bir artış gözlemleniyor.
 
Öte yandan ithalatta ise Ocak  ayında ilk sırayı Çin alırken, Mart ayında ise Rusya 2 milyar 147 milyon  dolar ile ilk sırayı aldı.
 
Dış ticarette ithalatta ilk sıralardayer alan  Rusya ve Çin'e yapılan ihracatın düşük olması, ihracatın ithalatı karşılama oranını her geçen gün artırırken dış ticaret açığını da büyütüyor.
 
Almanya ile Ocak ayında 300 milyon doların altına düşen ithalat-ihracat dengesinin (1 milyar 343 milyon dolar ihracat-1 milyar 629 milyon dolar ithalat), Mart ayında ise Almanya lehine bozulduğu ve 600 milyon dolara yaklaştığı görülüyor. (1 milyar 511 milyon dolar ihracat-2 milyar 101 milyon dolar ithalat)
 
Cumhuraşkanı Erdoğan'ın "Yok kurmuş, murmuş. Ne kuru ya. Hepsi hikaye bunların" demesi üzerine hem Türkiye'nin dış ticaret rakamlarına bakıp kur artışlarının Türkiye ekonomisine etkilerine hem de 2018 yılı içinde yaklaşık 238 milyardolar dış borç ödemesi olan özel sektörün kur artışından nasıl etkileneceğine bir projeksiyon tutarken, iktidar tarafından ifade edildiği gibi kur artışında 'dış güçlerin' payı nedir, dövizdeki artış bizim ilişkili olduğumuz ülkeleri nasıl etkiler gibi soruların yanıtları içinde Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Ekonmist Prof. Dr. Cem Başlevent'e başvurduk. 
 
Prof. Dr. Cem Başlevent
 
Dövizdeki artışın alınan tedbirlere rağmen beklendiği kadar gerilememesini  "Bankalarda ve yastık altında önemli miktarda döviz birikimi olan halkımız henüz kaydadeğer bir “döviz bozdurma” operasyonuna girişmediği için, geçmişte zaman zaman yaptığı dengeleme görevini pek yerine getirmiş değil" diyerek açıklayan Prof. Başlevent'in sorularımıza verdiği yanıtlar şöyle:

Dövizdeki tırmanmanın nedenleri nelerdir?

2009 krizi sonrası dönemde global şartlar bizim gibi ekonomisinin çarklarını dış kaynaklarla döndüren ülkeler lehineydi. Bu dönemde Türk lirası aşırı derecede değerlenmişti. 2013 yılından itibaren ise rüzgar tersine dönmeye başladı. Bugünlerde olanları daha da erken yaşayabilirdik ama ABD ve AB ekonomilerindeki sorunların aşılamaması bize ek süre verdi. Aslında bu bizim için olumlu bir gelişme olmadı, çünkü borç yükümüz, yani bugün ve gelecekte ödememiz gereken bedel artmış oldu.

 Finansal piyasalar genel seçimlerin erken alınmasını önce olumlu karşılamıştı. Muhtemelen “2019 yılının sonuna kadar populist ekonomik politikalar uygulanmayacak, belirsizlikler ortadan daha erken kalkacak” diye düşünülmüştü.

 Ancak ilerleyen günlerde, erken seçim kararının, patlamak üzere olan bir ekonomik krizi seçimden önce yaşamamak için alınmış olduğu algısı ağır basmaya başladı.

 İktidar ve muhalefetin seçim vaatlerinin bütçe açıklarını iyice büyüteceğinin ve ekonomik sorunları derinleştireceğinin görülmesi de olumsuz etki yaptı. Muhalefetin Cumhurbaşkanlığı için güçlü adaylar göstermesi ve kurduğu Millet İttifakı’yla Meclis çoğunluğunu (HDP’nin de desteğiyle) elde etme ihtimalinin ortaya çıkmış olması da yabancı yatırımcıların kafasını karıştırmış olabilir.

 Daha önce dile çokça getirildiği üzere, Merkez Bankası’nın bazı kararları gecikmeli olarak alabilmesi ve seçim sonrasında Türkiye ekonomisinin hangi prensip ve teoriler çerçevesinde yönetileceğine dair belirsizlikler de piyasalardaki paniği artırdı.

 Bu belirsizliklere bir örnek vermek gerekirse, mevcut ekonomi yönetimindeki bakanların milletvekili adayı olarak gösterilmemiş olmasının, bu kişilerin tekrar bakan yapılacakları anlamına mı, yoksa emekli edilecekleri anlamına mı geldiğini bilemiyoruz.

 Tüm bunlara ek olarak, Türkiye’deki mevcut iktidarın seçim öncesi başarısız görünmesini isteyen kimi küresel güç odaklarının çeşitli hamleler yapıyor olmaları da gerçekten söz konusu olabilir.

 `Paranoyak olmanız, takip edilmediğiniz anlamına gelmez` sözünün içinde bulunduğumuz süreç için geçerli olması da ihtimal dahilinde.

"BİRAZ DA KARA MİZAH İÇEREN BİR DURUMLA KARŞI KARŞIYAYIZ"

 -Bu artışta dış ticaret açığının payı nedir?

 Dış ticaret açığı vermek, ihraç ettiğin mal ve hizmetlerden kazandığın dövizin, ithal ettiklerin için gerekli olan paradan az olması anlamına geliyor. Her ne kadar gazete manşetlerinde ihracat rekorlarını görüyor olsak da, ithalatımız daha da hızlı artıyor. Bu da dövize olan talebi artırıyor.

 Aslında kur artışı yabancı malları pahalı hale getirdiği için, orta vadede dış ticaret açığının küçülmesi beklenir. Ancak bizim ihraç ürünlerimizde ithal girdi oranı yüksek olduğu için bu etkiyi çok fazla göremiyoruz. Hatta kur artışından ihracatçıların dahi mutsuz olması gibi, kitaplarda öğretilenlere uymayan, ve maalesef biraz da kara mizah içeren bir durumla da karşı karşıyayız. Merkez Bankası geçtiğimiz günlerde ihracat kredisi almış olan firmalara “sen borcunu dolar kuru 4,20’ymiş gibi, istersen de TL vererek de ödeyebilirsin” dedi. Bu durumda “Peki, ihracatçının cebinde de döviz yoksa, kimde olacak? Kur artışına bağlı hayat pahalılığını yaşayan, ihracatçılara yapılan iyiliğin bedelini dolaylı olarak ödeyecek olan sıradan vatandaşların günahı ne?” diye düşünmemek elde değil.

 - Türkiye'de bir kur krizinin yaşanması en çok hangi ülkelerin içine yarar?

 Türkiye ya da herhangi bir ülkenin yaşadığı bir kur krizi, başka bir ülkenin ekonomisine doğrudan fayda sağlamaz. Hatta alacaklı konumdaysalar, uykuları kaçabilir. Ancak, ekonomik destek verme karşılığında siyasi ödünler almayı uman ülkelerin varlığından söz edilebilir. Ayrıca, ekonomik zorluklar bir ülkenin altyapı yatırımlarına ve askeri harcamalarına etki edecek noktaya gelirse, bu durum ilişkilerinin iyi olmadığı bölge ülkelerine çeşitli avantajlar sağlayabilir.

 - AB'nin dış ticaretteki payı dikkate alındığında dövizdeki belirsizlik AB'deki ihracatçı firmaları nasıl etkiler?

 80 milyonu aşkın nüfusuyla Türkiye elbette AB için önemli bir pazar. Türk halkının alım gücünün düşmesi, AB reel sektörü için kötü bir haber olur. Türkiye ekonomik bir krize girmesi, halihazırda burada fiziki ve finansal yatırımları olan yabancılar için de, mevcut varlıklarının değeri düşeceği için, olumsuz bir gelişme. Bundan sonra Türkiye’ye daha yüksek faiz oranlarıyla borç verebilecek olsalar da, aynı zamanda risklerin de arttığını, örneğin verecekleri borçları temerrüt riskine karşı sigortalatmak için ödeyecekleri primin de artacağını hesaba katmak gerek.

"VATANDAŞ DÖVİZDEN ÇIKMIYOR"

 - Ayrıca dış ticaret açığı dışında kur artışının nedenleri nelerdir?

 Yüksek miktarda döviz borcu olan şirketlerimizin döviz pozisyonlarını iyileştirme çabası dövize olan talebi artırıyor.

 Buna karşılık, bankalarda ve yastık altında önemli miktarda döviz birikimi olan halkımız henüz kaydadeğer bir “döviz bozdurma” operasyonuna girişmediği için, geçmişte zaman zaman yaptığı dengeleme görevini pek yerine getirmiş değil.

 Konut piyasındaki olumsuz gidiş ve fiyatların daha da düşeceği beklentisi, gayrimenkulün alternatif bir yatırım aracı olmaktan çıkmasına neden oluyor. Bu da halkın dövizden çıkışını yavaşlatıyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler