Rektörler 'rektatör' oldu
46 üniversiteden 76 akademisyen üniversitelerde yaşanan hak ihlallerini raporlaştırdı. Raporda, rektörlerin geniş yetkilerle ‘rektatörlere’ dönüştüğünü dile getirildi. Akademisyenler, kadroların eşi dosta dağıtıldığını, e-posta gruplarının kapatıldığını, taciz ve tecavüz olaylarının üzerinin örtüldüğünü söyledi.
Eğitim-Sen üyesi bir grup akademisyen, bilim üretmek üzere çalıştıkları üniversitelerde yaşanan hak ihlallerini ve sorunları raporlaştırdı. Rektörlerin kullandıkları geniş yetki ile “rektatörlere” dönüştüğü ve atama süreci nedeniyle rektörlerin “Cumhurbaşkanı’na karşı sorumlu” olduğu görüşünü dile getiren akademisyenler, kadroların eşe, dosta dağıtıldığını, bu yüzden tarih alanı akademisyenlerinin bilgisayar dersine girmek zorunda kaldıklarını bildirdi.
Rapora göre, akademisyenlerin aralarında iletişim için kurdukları e-posta grupları uygunsuz içerik gerekçesiyle kapatılıyor, derslerde anlattıkları aynı gün rektörlere ulaştırılıyor, imzasız yazılarla kovuluyorlar, “taciz ve tecavüz vakalarının üzeri örtülüyor”, şikâyetler baskı ile geri çektiriliyor, özel güvenlik birimleri bulundukları mekânları karakol gibi kullanıyor.
47 üniversiteden 76 Eğitim-Sen üyesi akademisyen Ankara’da bir araya geldi ve üniversitelerde yaşanan hak ihlallerinin nedenlerini tartıştı. “Rektatörlük” başlıklı raporda, öğretim üyelerinin bilim üretmeye çalıştıkları üniversitelerde yaşadıkları hak ihlallerinden bazıları şöyle:
Rektatörler Cumhurbaşkanı’na karşı sorumlu: Mevzuat rektörlere aşırı yetkiler veriyor. Rektörün; YÖK kararlarını uygulamak, üniversitenin yatırım programlarını, bütçesini ve kadro ihtiyaçlarını hazırlamak, öğretim elemanlarının ve diğer personelin görev yerlerini değiştirebilmek, güvenlik önlemlerini almak, bilimsel ve idari gözetim ve denetim yapmak gibi çok geniş yetkileri var. Cumhurbaşkanı’nın, seçimlerde kaçıncı sırada olduğuna bakmaksızın kendi rektör adayını keyfi biçimde atayabilmesi de eklendiğinde durumun vahameti derinleşiyor. Çünkü Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen rektör, öncelikle üniversite bileşenlerine karşı değil, Cumhurbaşkanı ve dolayısıyla siyasal iktidara karşı sorumluluk hissediyor.
Eş, dost, akraba kadrolara: Rektörle iyi geçinemeyen çalışanlar hak ihlallerine maruz kalıyor. Rektörler üniversitelerin gerçek kadro ihtiyaçlarını göz ardı ederek eş, dost, akraba gibi yakın çevrelerini ve siyasal iktidarın önerdiği kişileri üniversite kadrolarına dahil ediyor.
E-posta gruplarına bile sansür: Öğretim elemanlarının oluşturdukları e-posta iletişim grupları, üniversite yönetimleri tarafından uygunsuz içerikler paylaşıldığı öne sürülerek engelleniyor ve öğretim elemanları hakkında soruşturmalar açılıyor.
İmzasız sarı zarflar: Bazı üniversitelerde öğretim elemanlarının görevlerine keyfi kararlar sonucu ve “imzasız mektuplar” aracılığı ile son verilmiştir.
Derste anlatılan aynı gün rektörde: Kıdemli öğretim üyesinden bölüm başkanına, rektör ve yardımcılarına kadar üstün astı uyardığı, odasına çağırıp azarladığı, aba altından sopa göstererek tehdit ettiği durumlar bildiriliyor. Öğretim elemanlarının her faaliyetinin rektörlüğe ihbar edildiği, ders içeriklerinin bile aynı gün rektörlüğe ulaştırıldığı, akademik kurul toplantılarının tehdit ve had bildirme toplantılarına dönüştürülerek çalışanların itibarsızlaştırılmaya ve yalnızlaştırılmaya çalışıldığı bir ortamda bilimsel özgürlükten bahsedilemiyor.
Kampus içi karakollar
Özel Güvenlik Birimleri (ÖGB), sivil polisler ve çevik kuvvet üniversitede kurumsallaştırılıyor, ÖGB’lere ait fiziksel mekânlar, kampus içi karakollara dönüştürülerek akademinin kalıcı birimleri haline getiriliyor. Sivil polis, özel güvenlik birimleri ve diğer güvenlik tedbirleri, üniversitelerde öğrenme ve öğretme özgürlüklerini, güvenlik gerekçesiyle baskılıyor.
Tacizlerin üzeri örtülüyor
Bazı üniversitelerde taciz ve tecavüz vakalarının yaşandığı, fakat mağdurların şikâyet etmekten çekindikleri, baskı ile şikâyetlerini geri çektikleri, bazı durumlarda ise bilinmesine rağmen deşifre edilemediği, yöneticiler tarafından üstünün örtüldüğü bildiriliyor. İşe alımlarda ve çalışma ortamında cinsiyete dayalı ayrımcılığın yapıldığı, kadınların kimi zaman tehditkar, kimi zaman aşağılayıcı bir şekilde sık sık kılık-kıyafetleri nedeniyle ve kapılarını açık tutmaları konusunda uyarıldıkları bildiriliyor.
Bilgisayar dersine tarihçi
Atama süreçlerinde rektör, dekan, bölüm başkanı gibi iktidarı ellerinde bulunan kişilerin keyfiliği nedeniyle, matematik veya tarih alanındaki bir akademisyen bilgisayar dersine; Fransız dili alanındaki bir akademisyen ise İngilizce dersine giriyor. Daha kötüsü, açık ve faal olan pek çok bilim dalında, ciddi anlamda öğretim elemanına ihtiyaç varken belirli birimlerde daha ders veya bölüm açılması ile ilgili bir süreç bile yaşanmadan belli pozisyonlar dolduruluyor.
Yurda değil camiye para
Üniversitede olmazsa olmaz yurt, lojman, kütüphane, laboratuvar, çalışma odası gibi fiziki ve teknik altyapı eksikliğine rağmen kaynaklar öncelikle mescit, cami yapımına ayrılmakta, böylelikle adeta siyasal iktidarın gözüne girme yarışı sürdürülmektedir... Üniversite bileşenlerinin tamamı üzerinde ibadet ve inanç konusu bir denetim, ayrımcılık ve baskı unsuru olarak kullanılıyor.
En Çok Okunan Haberler
- Türkiye'nin 'konumu' hakkında açıklama
- Son anket: AKP eridi, fark kapanıyor
- Adliyede silahlı saldırı: Ölü ve yaralılar var!
- Kalın Colani'nin yolcusu!
- Çanakkale'de korkutan deprem!
- 35 milyon TL değerinde altın sikke ele geçirildi
- Naci Görür'den korkutan uyarı
- Erdoğan'a kendi sözleriyle yanıt verdi
- Türkiye'den Şam Büyükelçiliği'ne atama!
- Kurum, şişeyi elinin tersiyle fırlattı