Saraydan çıkma tatlılar

Ramazan ayına özgü tatlılar da var. Nasıl pide sadece ramazan ayında çıkan bir ağız tadı ise tatlıların da bu aya özel bir mönüsü var. Biz de merak ettik.

Yayınlanma: 08.05.2021 - 15:59
Saraydan çıkma tatlılar
Abone Ol google-news

Güllaç;

Hafif bir tatlıdır, evde de yapılabilir. Tatlıcılar fıstıklısını, cevizlisini de yaparlar. Sütle yapılır, mideyi yormaz, sindirimi kolaydır. Ama tatlı düşkünleri için hamur tatlılarının yerini tutmaz.

Saray Sarması;

İşte tatlı diye buna denir. Saray Sarması, adı üstünde saraylara mahsus özel bir tatlıdır. Sarmanın içi sürprizlerle doludur. Ballı kaymaklar, ince kıyılmış fıstıklar, birbirinden lezzetli meyve özleri, tadına varanları bir daha ayrılamaz derecede tatlı bağımlısı kılar.

Saray Sarmasına bakınca, sarayın sardığı dolgun maaşlar akla geliyor. O Sarmanın içindeki “huzur hakları” nasıl da bu ziyafete nail olanları huzurlu kılıyor.

Sarmanın içindeki hizmet ödemeleri, lüks araçlar, tahsis edilen lojmanlar, her şeyi ödenen rahat hayatlar nasıl da insanı “Saray Bağımlısı” kılmaz?

Saray Sarması’nı bir kez tadanlar artık oradan ayrılamaz, her şeye razı olur, el etek öpmenin müptelası olur.

Bu gözde tatlı sardı mı sarar, içine aldığını alır götürür.

Saray Lokması;

Bu tatlı da özellikleri olan bir tatlıdır, ayrıca ramazan ayı dışında da yenilir, yenmesine doyum olmaz.

“Saray Lokması”nı bir yutan artık bundan ayrılamaz. Nice Saray muhaliflerinin bu lokmayı yutar yutmaz nasıl yandaş kesildiği hayretle açılan gözlerin önünde yaşanmış bir U dönüşüdür.

Saraya atıp tutan, meydanlarda bağırıp çağıran nice ademin bu lokmayı yuttuktan sonra Saray’ın kapılarına koşup “Aman bre, gözlerimiz açıldı, efendimizin büyüklüğünü gördük, tövbe ettik, bizi kabul buyura” deyip aman dilediği görülmüştür.

Efendinin büyüklüğü de oradadır ki, bu gafillerin hidayete erip imana geldiklerini gördükçe, onları kabul etmekle kalmayıp ihsanlara boğması, mevkiler verip yetkilerle donatması da hayretlerle görülmüştür.

İşte bu mucize değişimleri yapan da bu sihirli “Saray Lokması”dır. Lokmayı yutanların ağzı açık kalır, tadını bilen bilir.

Padişah Yastığı;

İşte bir tatlı ki yapması gayetle zor ama yemesi o kadar lezzetlidir.

Yastık biçimindeki bu tatlının içinde akıllara seza baharat çeşitleri bulunur. Hindistan’dan gelme türlü çeşitli baharat, kuşüzümü, Antep fıstığı, zahter yaprağı, kişniş, sumak, beyaz biber, karabiber, arı sütü gibi nice şifalı tohumlar, yapraklar bu yastığın içine konur.

Kem niyetliler Padişah Yastığı’nın altında çil çil Reşat altınları olduğunu, kesenin içinde de baharatın yanında gavur paralarının bulunduğunu söylerlerse de bunlara inanmak caiz değildir.

Hele de son zamanlarda yayılmasına çalışılan “128 Milyar Dolar Nerede?” sorusu münafıklığın ta kendisidir.

Elbette onun cevabı da verilmiştir: “Nerede ise orada.”

Aldınız mı cevabı, fitneciler?

“Padişah Yastığı” milletin huzurunu kaçırmaya çalışanlara karşı ağız tadını yerine getiren bir lezzet kesesidir.

İster afiyetle yiyin, ister başınızı koyup huzurla uyuyun.

Padişah efendimize hayır dualar etmeyi de unutmayın.

Sarığı Burma;

İşte size bir sarıklı tatlı. Ramazan aylarında özel bir yeri vardır.

Zira, “sarık” dedin mi duracaksın, tarihimiz boyunca “sarık” olayının özel bir yeri vardır:

Sarık ilimdir, irfandır. Sarık fetvadır. Sarıklı fetva verdi mi akan sular durur. Onun dediği artık Tanrı’nın buyruğu yerindedir. Ona karşı çıkan dine karşı çıkmıştır. Dine karşı çıkanın da katli vaciptir. 

Nice “Sarıklı isyanları” vardır ki Padişahın karşısına dikilmiş, vezir kellesi istemiştir. Nice “Sarıklı ayaklanması” vardır ki Padişahı tahtından indirmiş, başkasını o tahta oturtmuştur.

Kimi zaman da Sultan karşısına dikilen sarıklının sarığını boynuna geçirtip boğdurmuştur.

Onun için “Sarık” biraz netameli bir başlıktır.

İyisi mi biz tatlısından söz edelim, “Sarığı Burma” özenle hazırlanmış bir tatlıdır ki yemesi gayet lezzetlidir. 

Ama tepside kalması herkes için daha hayırlıdır.

Vezir Parmağı;

Tuhaf çağrışımlara yol açan bir tatlıdır.

Gerçekten de parmak biçiminde bir hamur tatlısıdır.

Adını kadınlar koymuş olmalı. Artık vezir hazretleri haremde gezerken parmağıyla işaret mi buyurdu, yoksa parmak gezdirerek keşifler mi yaptı, bilinmez ama parmağın özel bir yeri olduğu aşikar. 

Parmak, elimizin ucunda her işe yarar organımız. 

“Bal tutan parmak yalar” atasözümüz gibi “parmak basmak”, bir konunun önemini vurgulamak anlamına gelir. Ama “parmaklamak” konuyu araştırmak da olur, kötü niyetle yapılan bir girişim de.

“Parmak izi” herkesin kendine özgü olduğu için de bir kimlik saptanması yöntemi olmuştur.

Ama “vezir parmağı” tatlısının sözü edilince herkesin bir gülümsemesi kaçınılmazdır.

Tıpkı, “dilber Dudağı” gibi, tıpkı “hanım göbeği” gibi tatlı isimlerinin de tebessümlere yol açmasına benzer.

Bu tatlılar bu isimlerle orucu sakatlama olasılığına karşı ramazanda pek anılmazlar. 

Saray Lokumu;

Sarayın bu tatlısı da özel yapılan bir lokum tatlısıdır.

Ağızda eriyen, dil üzerinde kayarken tadını da ağza yayan bir lezzeti vardır.

Güllüsü, kavunlusu, şeftalilisi, çileklisi ağızda bu meyvelerin tadını verdiği için daha da özel bir tatlı olur.

Görenlerin söylediğine göre “saray lokumu” yiyenlerin gözleri yumulur, ağızları kapanırmış.

Sofraya davet edilip de bu tatlıyı tadanların artık hiçbir aksaklığı görmediği, görseler bile ağızlarını açmadığı, eğer açarlarsa bile ağızlarından “Padişahım çok yaşa” sözlerinin çıktığı anlatılır.

Söyleyenin günahı boynuna olsun, güya bu lokum dökülürken özel bir dua okunup sihir yapılırmış.

Kimileri de “Bunlar uydurma laflardır, asıl gözleri yumdurup ağızları kapatan lokumların içine konan sarı altın liralardır” derler.

Artık neyin doğru neyin uydurma olduğunu bilen olmadığından biz de söylenenlerin yalancısı oluyoruz.

Yiyene afiyet olsun, söyleyenin günahı boynuna olsun diyelim. 

Baba Tatlısı;

Kimi zaman “Şambaba tatlısı” diye de anılır, pek makbul bir tatlıdır.

Şöyle yuvarlak gövdesi, üzerine kaymak konan göbek çukuru ile göz de doldurur, gönül de okşar.

“Baba” deyince bizde herkesin aklına Süleyman Demirel gelir mi bilinmez ama bu sıfat en çok ona yakıştırılmıştır.

Babanın şapkası da çok ünlüydü, herkes onu kapmaya çalışırdı ama o da şapkasını dikkatle korurdu.

Hey gidi Süleyman Demirel hey.

Zamanında ona çok karşı çıktık da, sonradan gelenler ona rahmet okutunca “demokrasi babası” sayıldı.

Günümüzün “Baba”ları artık sadece mafya babası olarak tanınıyor. Onlar da “Baba” filminin ünlü karakteri, Don Corleone gibi kendi ailesine çalışmıyor.

Bizim “Babalar”, arkasını siyasete vermiş, siyasilerin tetikçileri gibi geziniyorlar ki bu da “Baba” raconuna pek uymaz.

Neyse ki entrikasında olsun, gaddarlığında olsun siyasetin içinde bunları aratmayacak yetki sahiplerimiz var.

Baba tatlısı bunlardan haberi yokmuş gibi tepsiye kurulur, ortasına da kaymak yerleştirilince pek güzel günün tatlısı olur.

Biz yine de afiyet olsun diyelim.

Tatlılar listesini de hatime çekelim.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler