Taşra Üniversiteleri...
İktidarın siyasal çizgisine göre üniversiteler şekillendirilirse cumhuriyetin kazanımlarını koruyamayız. Yüksek Öğretim Yasası ivedilikle demokratikleştirilmelidir. Yeni yasada “kardeş üniversite” uygulaması getirilmelidir.
Dünyada bilgi çok hızlı üretiliyor ve tüketiliyor. Bir ülke bilgiyi ne kadar fazla üretir, kontrol ederse dünyaya o kadar egemen olabiliyor. Dünya bilimine ve teknolojisine katkı yapmayan ülkeler gelişmemiş/azgelişmiş olarak tanımlanıyor. Ülkemizi gelişmiş ülkeler arasında görmek istiyorsak yarışa bir yerden katılmak zorundayız. Yarışa katılmak sanıldığı kadar kolay değil. Sayısal olarak bakarsak dünyadaki toplam bilgi üç yılda bir ikiye katlanıyor, üretilen bilgilerin tamamına yakını dijital kayda geçiyor. Üretilen bilgiye ulaşmak ve kullanmak da kolaylaştı, 1992 yılında dünyada internet kullanıcısı yalnızca 300 (üç yüz) kişi iken, bugün 1.5 milyar insanı geçti. Toplam internet sayfası 100 milyar sayfayı aştı. İnternetteki bilgi miktarı her dört ayda bir ikiye katlanıyor. Dünyada günde 400 bin kitap yayımlanıyor. Kısacası, tarihin hiçbir döneminde bilgi üretimi, paylaşımı ve kullanımı bu kadar hızlı/yaygın olmadı.
Ülkemizde bilgi üretmek için değişik kurumlar var. Bunların en başında üniversiteler gelmektedir. Üniversitelerin temel görevi bilim üretmek ve kullanıcı insan yetiştirmektir. Bu amaçla ülkemizde 94’ü kamu, 33’ü vakıf üniversitesi olmak üzere toplam 122 adet üniversite vardır. Üniversitelerimiz akademik kadrosu, bilim üretim düzeylerine göre farklı düzeylerde değerlendirilmektedir. Genel olarak büyük kent merkezleri ve kuruluş tarihi eski olan üniversiteler dışında kalanları “taşra üniversiteleri” olarak isimlendiriyoruz. Taşra üniversiteleri yalnızca eğitim veren kurumlardır. Zaman zaman da verdikleri eğitim, nitelik ve nicelik olarak tartışılmaktadır.
Taşra üniversitelerinin fiziki (yerleşke), akademik ve idari (yönetim çalışanı) yönünden büyük boyutta sıkıntıları var. Fiziki sorunlar bir şekilde aşılabiliyor. Üniversiteye anlam yükleyen akademik kadroların oluşturulması, özgün duruma getirilmesi zaman alıyor. Üniversitelerin ana omurgasını oluşturan akademik kadroların deneyimsizliği, akademik yaşamı özümseyememiş genç insanlardan oluşması, kurumlarda akademik atmosferin oluşmasına engel oluyor. Kırılgan, kıskanç ve bencil olmaları nedeniyle birlikte çalışma kültürü gelişemediğinden üniversitenin gelişmesine katkı yapamıyorlar. Kuruldukları kentlerde üretici güçlerle ve sivil toplum örgütleriyle bütünleşemediklerinden saygın konuma gelemiyorlar.
Taşra üniversitelerinde akademik atmosferin oluşumunda, toplam kalitenin arttırılmasında idari personelin katkısı azımsanmamalıdır. İdari kadrolar toplamadır. Özelleştirilen bankalar, kamu şirketleri, belediyeler, özel idare vb. kurumlardan geliyor. Kimi iş yaşamının sonuna gelmiş, önceki çalıştıkları kurumda edindikleri alışkanlıkları sürdürüyor. Akademik atmosfer olmadığından bilim kurumundan çok, sıradan hizmet sunan kamu kurumunda çalışılıyor anlayışındalar. Genel ve işle ilgili bilgilerini artırmaya uğraşmıyorlar. Örneğin üniversite kütüphanesinden yararlanmıyorlar. Çalışanlar mutlu olmadıkları gibi çalıştıkları kurumun özel nitelikleri olduğunun farkında değiller. Verimlilik düşük olduğundan üniversitelerin tanımından gelen görevleri yerine getirme uğraşına katkı koymadıkları gibi kolaylaştırmıyorlar.
Taşra üniversitelerinin kuruldukları illerde ve ülkede saygın hale gelmeleri için insan unsuru (akademik ve idari) ciddi olarak ele alınmalıdır. Sorunun iki çözüm yolu vardır. Birincisi gelişimini tamamlamış ana üniversitelerle taşra üniversitelerini kardeş yapmaktır. İki üniversitenin öğretim elemanları ve çalışanları sıklıkla bir araya getirilmelidir. Ana üniversite öğretim üyeleri ders vermeye gelmeli. İki üniversitenin öğrencileri kısa aralıklarla iki üniversitede de öğretim görebilmeliler. Zor değil. Üniversitelerin olanakları arttı. Ulaşım hızlandı. Ülkemizin her noktasına günlük gidip geliniyor. Bu çözümün getirisi çok fazladır. Genç akademisyenlerin gelişme süreci devam edecek. İdari personelin bilgisi ve görgüsü artacak. Öğrencilerin moralleri yükselecek. İkinci çözüm yolu rektörlerin niteliğidir. Yüksek Öğretim Yasası’na göre üniversitelerin tek yetkilisi rektörlerdir. Özellikle taşra üniversitelerinde rektörlerin kişiliği, düşünce yapısı önemlidir. Akademik ve idari kadronun oluşturulması rektörün elindedir. Bir rektörün gerici, irticai görüşlere sahip olması üniversitenin gelişim çizgisini doğrudan etkilediği gibi, kuruldukları kentleri de gericileştirmektedir. Üniversitede demokratik, katılımcı yönetim anlayışı yerine baskıcı yönetimler oluşturularak bilim üretimi/bilim insanları örselenmektedir. Sanayi-üniversite işbirliği, sivil toplum örgütleri ile ilişkiler, kent insanının üniversiteye bakışı tarikat-ticaret-siyaset üçgeni içinde gelişmektedir. Cumhurbaşkanı’nın atadığı yeni rektörlerle anılan anlayış hızla üniversitelere yerleşecektir.
Rektörlerin ne kadar önemli olduğunun tipik öyküsü 1992 yılında kurulan Mustafa Kemal Üniversitesi örneğinde gösterilebilir. Aynı dönemde kurulan Kocatepe, Pamukkale, Adnan Menderes, Yüzüncü Yıl, Mersin üniversitelerine göre gelişme geriliği içindedir. Geçen on dört yıl içinde rektörler olanı koruma uğraşı vermiş. Yasal yapılanmada; araştırma merkezlerinin kurulması, kütüphanenin oluşturulması, yeni okulların açılması yapılmış. Fakat bilimsel çalışma ortamı oluşturulmamış, kentle üniversite ilişkisi bakkal ve taşımacılar boyutunu aşamamıştır. 2006 yılında, yeni rektörle birlikte akademik kadro ciddi boyutta arttı. Bilimsel çalışma sayısında artış var. Tipik göstergesi, üniversite kütüphanesinden yararlananların sayısı iki katına çıkmıştır. 2008’de öğrenci sayısı 20 bine yükselecektir.
Üniversite-sanayi işbirliğinin gelişmesi için bir ilk olan Tarım Teknolojisi Geliştirme Bölgesi (Tarım Teknokent) kurma çalışması yapılıyor. Kentin düşünce dağarcığını geliştirmek için çok sayıda panel, konferans düzenleniyor. Büyük emekler sonunda üniversitede akademik atmosfer oluşturulmuştur.
Öğrencilerin moral değerleri yükseltici çalışmalar yapılmaktadır. Gelinen noktada katılımcı, demokratik üniversite yönetimi oluşturulmaya çalışıldığından akademisyenler, çalışanlar ve öğrenciler geleceğe umutla bakmaktadırlar.
Üniversiteler ya da diğer kurumların bireysel başarılarla bir yerlere çıkması kalıcı olmayacağı gibi sınırlıdır. Bilim kurumu olan üniversitelerin ortak akılla yönetilmesinde yarar vardır. İktidarın siyasal çizgisine göre üniversiteler şekillendirilirse cumhuriyetin kazanımlarını koruyamayız. Yüksek Öğretim Yasası ivedilikle demokratikleştirilmelidir. Yeni yasada “kardeş üniversite” uygulaması getirilmelidir. Bu, taşra üniversitelerinin akademik, idari personel ve öğrencileri açısından zorunluluktur. Küskün, kırgın ve eğitim eksikliği olan insanların ülkesine katkısının olamayacağı bilinmelidir.
İrfan O. Hatipoğlu
Mustafa Kemal Üniversitesi
En Çok Okunan Haberler
- Korgeneral Pekin'den çarpıcı yorum
- Suriye'yi nasıl terk ettiğinin ayrıntıları ortaya çıktı!
- Petlas'tan o yönetici hakkında açıklama
- Colani’nin arabası
- Nevşin Mengü hakkında karar
- 3 zincir market şubesi mühürlendi
- Geri dönüş gerçekten 'akın akın' mı?
- Komutanları olumsuz görüş vermedi, görevlerinden oldu
- 148 bin metrekarelik alan daha!
- Eski futbolcu yeni cumhurbaşkanı oldu