Ülkenin Manzarası

Ülkenin Manzarası
Abone Ol google-news
Yayınlanma: 19.10.2010 - 06:18

Siz genç fidanları yükseköğretimde öğrenci olmak için kaç kez yarıştırıyorsunuz? Bu, insaf ölçülerini aşan sayılara ulaşıyor. Unutmayın ki bir dünya şampiyonu atlet bile üst üste aynı dereceyi ve başarıyı tekrarlayamaz.

Zaman zaman ülkenin nabzını tutmaya çalışıyorum. Güncellik taşıyan konularda fikir yürütüyorum. Bunu, ülkenin bir aydını olarak, aydın sorumluluğu çizgisinde yerine getirmeye çabalıyorum. Bir nokta benim açımdan çok açıktır: Ben politikacı değilim, politikayla hiç uğraşmadım. Hukukçu olarak bu bilim dalına politika da karıştırmadım. Bilimsel, objektif gerçeklere dayanarak değerlendirmeler yaptım. Bunu sürdürüyorum.

Bugün için ülkemizi ilgilendiren ve güncellik taşıyan konular nelerdir?


Çok öncelerden gelen bir tartışma konusu, elbette kimilerine göre türban, kimilerine göre başın bağlanması. Ne derseniz deyin, bu konu artık noktalanmalıdır. Hukuk normları ile bir çözüm üretilmelidir. Bu çözüm herkes için bağlayıcı olacaktır. Bu çözümü üretme yeri elbette TBMM’dir. Tüm partilerin uyuşacağı bir sonuç hukuka geçirildiğinde, bu çıban başı ortadan kalkacaktır. Bu konuya doğrultu verilirken, üretilecek olan sonucun ilkin anayasaya uygun olması gerekir. Anayasanın laik yapısını zedeleyecek olan bir çözüm üzerinde bir uzlaşma olmayacağı bir yana, bu konudaki normların Anayasa Mahkemesi’nin süzgecinden geçirilmesinde de, bu yeni normların pozitif hukukta yer almayacağını düşünmek uygun olur.

Sonraki konu: Anayasa değişikliği yürürlüğe girdikten sonra, yeni normların gereği yapılarak, bazı kurumların gösterdikleri adaylar arasından TBMM’de üyeler seçilecektir. Süreç başlamıştır. Son yaşanan örnek, Sayıştay’ın gösterdiği adaylar arasından bir üye Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçilmiştir. Sonradan anlaşılmıştır ki, bu kişinin yaşı 45’in altındadır.

Anayasanın ilgili maddesini okuduğunuzda, Anayasa Mahkemesi’ne üye olabilmek için 45 yaşın tamamlanması öngörülmüştür. Bu, tüm üyeler için bağlayıcı temel bir kuraldır. Siz bunu adayın geldiği kuruma göre çekip çevirirseniz, hata edersiniz. Anayasa koyucunun farklı kurumlardan gelen adaylar için farklı yaş sınırı öngörmüş olduğunu ileri sürmek kabul edilemez. Bu yaş sınırı bağlayıcıdır. Aksine bir düşünce, hukukta karmaşa yaratır. Oysa hukuk karmaşa yaratmak için değil, karmaşaları yok etmek ya da hiç yaratmamak için vardır. Hukukun iddiası bu noktadadır.

Yapılacak olan, yapılmış olan seçimi, anayasaya aykırılıktan ötürü iptal etmek, yeni bir seçim yapmaktır. Bu yetki TBMM Başkanlık Divanı’nındır.

Sonraki konu: YÖK düzeni. 6 Kasım 1981 ülkemizde bir milattır. Bu tarihte YÖK kurulmuştur ve ülkenin yükseköğretiminde koordinasyonu sağlayacak olan YÖK, bırakınız koordinasyonu sağlamayı, tam anlamıyla bir çökertme yaşatmıştır. Bu çöküntü halen sürmektedir. Ülkede akademik kariyerin yerle bir olduğunu ileri sürmek için o kadar haklı nedenler var ki. Yüksek lisans ve doktora çalışmalarının düzenine ve düzeyine bakınız.

Doçentlik unvanının kazanılması ve üniversite öğretim üyesi olunmasında uygulanan kuralları ve yapılan göstermelik sınavları bir süzgeçten geçiriniz. Bunun böyle mi olması gerekirdi? Elbette hayır. YÖK öncesi dönemde, eski yazı sınavını başaramamaktan, yabancı dil sınavından en az iyi derece alamamaktan, deneme dersini tam tamına 50 dakikada bitirememekten ötürü doçent olamayanlar, yeni düzeni ve -terimi bağışlayınız- peynir ekmek gibi dağıtılan doçent ve profesör unvanlarına hayıflanmazlar mı? Elbette hayıflanırlar.

Dillere yerleşmiş güzel bir söz var: Herkes kendi evinin önünü süpürürse şehir tertemiz olur. Ne kadar doğru. Şimdi kendi evimin önünü süpürüyorum ve soruyorum: Bu ülkede 55 adet hukuk fakültesi olur mu? Elbette olmaz, ama var. Bu fakültelerde ders verecek, akademik unvana sahip, yabancı dilde araştırma ve inceleme yapacak ve bunun sonuçlarını öğrencilerine aktaracak yeterli öğretim elemanı var mı? Elbette yok.

YÖK Başkanı’nın dünkü açıklamasına göre, yeni YÖK Yasası taslağı birkaç gün içinde Milli Eğitim Bakanlığı’na sunuluyor. Bu taslak hangi sorunlara çözüm üretiyor? Yukarıda kısaca sıraladığım satır başlarını yeniden düzenleyip düzeltiyor mu? Bekleyelim görelim.

YÖK içinde bir kilometre taşı da yükseköğretim kurumlarına öğrenci almak için yapılan sınavlardır. Son yıl yaşananlar bu ülke insanına bir işkence değil miydi? Elbette öyleydi. Siz genç fidanları yükseköğretimde öğrenci olmak için kaç kez yarıştırıyorsunuz? Bu, insaf ölçülerini aşan sayılara ulaşıyor. Unutmayın ki bir dünya şampiyonu atlet bile üst üste aynı dereceyi ve başarıyı tekrarlayamaz. Bu insanın doğasına aykırıdır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler