Türk yatırımcıların yeni yolu, gümrük duvarlarını aşan akılcı M&A hamleleri

Türk yatırımcıların yeni yolu, gümrük duvarlarını aşan akılcı M&A hamleleri

4.11.2025 13:46:00
Güncellenme:
Haber Merkezi
Takip Et:
Türk yatırımcıların yeni yolu, gümrük duvarlarını aşan akılcı M&A hamleleri

Türkiye ile ABD arasında artan diplomatik temaslar, özel sektörde de farklı bir stratejik dalga yarattı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Washington ziyaretinde yeniden vurgulanan 100 milyar dolarlık ticaret hacmi hedefi, devletler düzeyinde olduğu kadar özel sektörde de yeni bir dönemin kapısını araladı.

Ancak bu defa Türk yatırımcılar klasik ihracat rotasını izlemiyor. Yeni uygulanmaya başlayan gümrük vergileri, lojistik maliyetleri ve kota sınırlamaları, yatırımcıları ürün satmak yerine şirket satın almaya yöneltti. Böylece Türk iş dünyası, “gümrük duvarlarını aşmanın” en akıllıca yolunu buldu: M&A (birleşme ve devralma) stratejileriyle doğrudan pazara girmek.

‘Ürün yerine şirket ihracatı’ dönemi başladı'

Son beş yılda Türkiye’den ABD’ye yapılan doğrudan yatırımlar 13 milyar doları aşarken, Amerikalı şirketlerle gerçekleştirilen M&A işlemleri rekor seviyeye ulaştı. 

Uzmanlara göre bu, sadece bir finansal yönelim değil, Türkiye’nin ticaret anlayışında yapısal bir dönüşümün işareti. ABD'de Siyaset Bilimi üzerine eğitim alan Barış Güler, Merrill Lynch’deki profesyonel tecrübesinin ardından Broker ve M&A (Birleşme ve Devralma) uzmanı olarak kendi danışmanlık şirketini kurdu. 

Güler, uzun yıllardır hem Türkiye’de hem ABD’de çok sayıda şirketin birleşme, devralma ve uluslararası ortaklık süreçlerinde liderlik eden bir uzman olarak görev alıyor. Yüksek hacimli işlemlerdeki yetkinliği ve iki ülke arasındaki ticari ilişkideki konumu ile adından soz ettiren Güler, bu yeni modeli şöyle tanımlıyor:

“Gümrük vergilerini aşmanın en stratejik yolu, artık ürün göndermek değil; o ürünü satan şirketin ortağı olmaktır.  Türk yatırımcı bugün sadece mal değil, fikir ve yönetim anlayışı ihraç ediyor.”

Başarılarla pekişen kariyer

Barış Güler kariyeri boyunca sayisiz basarili birleştirme ve devralma projesini yönetmiş, uluslararası platformlarda önemli ödüller kazanmış ve başarılı danışmanlık yönetimi ile uluslararası arenada adından soz ettiren şirketler için karlı projeler geliştirmiştir. Güler’in vizyoner yaklaşımı, Türk iş dünyasının küresel arenadaki güvenilirliğini artıran örnek bir başarı hikayesi olarak görülüyor.

Devlet ve piyasa el ele

Bu dönüşümün arkasında devletin sağladığı teşvikler de önemli rol oynuyor.  T.C. Ticaret Bakanlığı, yurt dışı şirket alımı ve marka yatırımı süreçlerinde danışmanlık ve finansman destekleri sağlarken;  Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı üretim yatırımlarına, Dışişleri Bakanlığı ise uluslararası koruma anlaşmalarıyla Türk sermayesinin güvenliğini pekiştiriyor.  Bu sayede özel sektör, diplomasiyle eşgüdümlü bir biçimde küresel pazarlarda yerini sağlamlaştırıyor.

Aynı zamanda bu eğilim, ABD’nin de sermaye girişi, istihdam artışı ve yeni iş alanları yaratma politikalarıyla birebir örtüşüyor.  Türk yatırımcıların doğrudan şirket satın alarak pazara girmesi, yalnızca Türkiye’nin ticaret stratejisine değil,  Amerika’nın ekonomik büyüme ve üretim tabanını güçlendirme hedeflerine de katkı sağlıyor.  Bu nedenle iki ülke arasındaki M&A hareketleri, hem diplomatik hem ekonomik açıdan kazan-kazan niteliği taşıyor.

Yeni dönemin mottosu: Akıl, cesaret, ortaklık

Ekonomi çevrelerine göre, bu stratejik kayma Türk iş dünyasının olgunlaşmasının bir göstergesi.  Sıfırdan iş kurmak yerine mevcut işletmeleri devralmak, hem riskleri azaltıyor hem de hızlı entegrasyon sağlıyor. “Bugün Türk yatırımcıların başarısı, yalnızca sermayelerinde değil; zekâlarında, stratejilerinde ve dünyayı okuma biçimlerinde gizli” diyor Barış Güler.

Böylece Türkiye, artık sadece ihracatçı değil, küresel pazarlarda akılcı M&A stratejileriyle duvarları aşan, ABD’nin yatırım ve istihdam vizyonuyla da uyumlu aktif bir yatırımcı ülke konumuna yükseldi.

İlgili Konular: #Kurumsal Haber