80. Yunus Nadi Ödülleri Sosyal Bilimler Araştırması dalında 24 yapıtın değerlendirildiği ve Seçici Kurulu Dr. Alev Coşkun, Prof. Dr. Emre Kongar, Prof. Dr. Örsan Kunter Öymen, Prof. Dr. Şaduman Halıcı ve Osman Selim Kocahanoğlu’ndan oluşan “Sosyal Bilimler Araştırması” ödülünü kazanan yapıtlardan biri Cemil Baskın imzalı "21 Aydınlanma Yuvasından Biri: Ladik Akpınar Köy Enstitüsü" isimli kitap oldu. Cemil Baskın, otuz yılı aşkın bir çabanın ve birikimin ürünü olan kitabında, Anadolu’da 21 eğitim cennetinden biri olan, 1 Haziran 1940 tarihinde 3803 sayılı kanunla kurulan ve kapatılışına kadar toplam 828 öğretmen yetiştiren Samsun Ladik Akpınar Köy Enstitüsü’nün öyküsünü, belgeler ve tanıklıklarla kaleme alıyor. Kitabı, Baskın'dan dinledik.
‘KÖY ENSTİTÜLÜLER EN BAŞTA EKONOMİK CANLANMAYA YOL AÇIYORDU!’
- Köy enstitüleri sisteminin özgün özellikleri nelerdi?
Köy Enstitüsü mezunları sayesinde köylerde yapılanlar en başta ekonomik canlanmaya yol açıyordu. Okulun ve öğretmenin gösterdiği örnek ve sağladığı olanakla halk, modern tarıma ve tekniğe özenmeye, öğretmenin yaptığını yapmaya başlamıştı. Enstitü ya da köy okulu, bölge okulu, onlara fidan, fide, tohumluk buğday, damızlık hayvan, araç gereç ve eleman vererek yardımcı oluyordu. Örneğin traktör, biçerdöver gibi araçlar köye girmemişse öğretmen bu araçları köylülerin ortak alması için gerekli öncülüğü yapıyordu. Ya da enstitüden yararlanmalarını sağlıyordu. Arıcılığı geliştirmek isteyen bir köye enstitü tarım öğretmeni bir iki günlüğüne gidip oranın öğretmeniyle birlikte köylüye arıcılık semineri ve uygulaması yaptırıyordu. Köylerde kendini gösteren etkilerden biri de enstitülerde yaratılan yeni kültürün kabul görmesiydi. Onlar bu kültüre yabancı değildi. Ancak bunu köylü ile birlikte yaşayabilmek önemliydi. İşte Köy Enstitüsünden mezun olup köyüne gelen bu öğretmenler ile Anadolu köylüsü artık karşı karşıyaydı.
‘ENSTİTÜ ÇIKIŞLI KÖY ÇOCUKLARI, ÜLKELERİNİN DEMOKRATİKLEŞMESİ VE ÇAĞDAŞLAŞMASI İÇİN MÜCADELE VERDİLER!’
Kendi bağrından çıkan bu öğretmenlere bir zaman sonra köylü alışır ve Köy Enstitülü öğretmenin çabaları ile köylerde eğitimin gelişmesi ve sosyal dengelerin değişimi görülmeye başlar. Bu nedenle Köy Enstitüleri sisteminden uzaklaşmanın Türkiye’ye etkisi çok ağır oldu. Dün köylerinden yalınayak, yamalı, yırtık urbalarıyla gelen enstitü çıkışlı köy çocukları, ülkelerinin demokratikleşmesi ve çağdaşlaşması için mücadele verdiler.
‘KÖY ENSTİTÜLERİ SİSTEMİNDEN VAZGEÇİŞİN FATURASI ÜLKEMİZ İÇİN AĞIR OLDU!’
- Bu sistemden uzaklaşmanın Türkiye’ye etkisi nasıl oldu?
Köy Enstitüleri sisteminden vazgeçişin faturası ülkemiz için ağır oldu. Ezberci ve tüketici eğitime dönüşün yaşandığı günümüzde, her düzeydeki eğitim kurumlarımızda başlıca eğitim yöntemi olarak yerini aldı. Ülkemizin bu büyük atılımını yıkmayı başaran tutucu çevreler, karanlıktan medet umanlar, çıkarları bozulanlar, ışık ve aydınlık yerine Türk insanını cehalet, sefalet ve karanlıkta bırakacak eğitimin temellerini attılar. Günümüzde öğretmen yetiştiren kurumlar işlevinden uzaklaştırılmış, “Öğretmen ol da, nasıl olursan ol” anlayışı ile öğretmen yetiştirilmiş, bunun sonucunda düşünme, sorgulama, yaratma gibi eğitimin ana hedefi devre dışı bırakılmıştır. Böylece nitelikli öğretmen yetiştirilmesi, Atatürk ilke ve devrimlerinin ödünsüz uygulanması hedeflerinden sapılmıştır.
‘ENSTİTÜLER OLGUSU DÜNYA EĞİTİM SİSTEMİNE ÖNEMLİ KATKI SAĞLAYABİLECEK KADAR LAİK VE DEMOKRATİK BİR SİSTEMDİ!’
- Köy enstitüleri arkasında nasıl bir iz bıraktı?
Köy Enstitülerinin gerçek ömrü altı yıldır: 1940-1946. Bunun 4 yıl öncesi hazırlık, sonradaki 8 yılı ise asıl işlevinden saptırılmış dönemdir. Köy Enstitüleri Cumhuriyet’in çağdaş eğitim kurumlarından sadece biriydi. Dünyanın hiçbir yerinde, ömrü bu kadar kısa, tartışması böylesine uzun, yetiştirdikleri, bütün horlanmalara karşın diri kalabilmiş, edebiyatı, sanatı etkilemiş, sosyal yaşamda canlılığını sürdürmüş bir eğitim yoktur. Kemalist dönem Türkiye’sinin en önemli kuruluşları olan “Halk Evleri ve Köy Enstitüleri”, dünyaca tanınmış birçok eğitimci ve bilim adamını da derinden etkilemiştir. Köy Enstitüleri olgusu, gerçek amacına ulaşmaksızın kısa sürede işlevine son verildi. Ancak, enstitülerde var olan sosyalist ve katılımcı eğitim anlayışı yok olmadı. Bu anlayış, günümüz Türkiye’sinde de geçerliliğini halen daha korumaktadır. Çünkü Enstitüler olgusu dünya eğitim sistemine önemli “katkı” sağlayabilecek kadar laik ve demokratik bir sistemdi.
‘KÖY ENSTİTÜLERİ YÜZYILLAR DA GEÇSE ASLA UNUTULMAYACAKTIR!’
- Sizce bu model ilerleyen dönemlerde de anımsanmaya devam edecek mi?
Eğitimde bölgeler, kadın-erkek ve köy-kent arasındaki eşitsizlik sürüyorsa, okul yaş çağında olup da insan temel hak ve özgürlüklerinden biri olan eğitim hakkından yararlanamıyorsa, eğitim ve bilim emekçileri açlık sınırında yaşamaya terk edilmiş, onların sosyo-ekonomik ve demokratik yönlü sorunları güncelliğini koruyorsa Köy Enstitüleri yüzyıllar da geçse asla unutulmayacaktır. Ülkemizin geçmişteki saygınlığına göre yönetilmediği, yönetim kadrolarında gerici ve çağdışı bir zihniyetin egemen olduğu, eğitim ve öğretimin “Türk İslam Sentezi”nin sultası altında olduğu, ülkemizin çeşitli bölgelerinde ve yurtdışında yaşamak zorunda kalan göçmenler arasında halen “töre cinayetleri”nin işlendiği, “okuma-yazma seferberliği”nin, eğitim ve öğretimde şans, olanak ve fırsat eşitsizliğinin yaşandığı ve en önemlisi de devrimci öğretmen yetiştirme sorununun gündemde olduğu günümüz Türkiye’sinde, Kemalist eğitim anlayışının özünü oluşturan Köy Enstitülerinin değeri ve işlevi her geçen gün giderek daha da artmaktadır. İşte bu nedenle günümüzde Köy Enstitüleri gündemden düşmüyor, hep tartışıldı ve tartışılacaktır.
