Jean Baudrillard, Kötülüğün Şeffaflığı’na başlamadan önce, şu sözlerle selamlar okuru: “Dünya çılgın bir seyir aldığına göre biz de dünyaya ilişkin çılgın bir bakış açısı edinmeliyiz. Uçlardan yola çıkmaktansa aşırılıklarda telef olmak yeğdir.” (Çev.: Işık Ergüden, Ayrıntı Yayınları) Yazar, ressam, senarist ve yönetmen Tayfun Pirselimoğlu, sinemalarda gösterime giren yeni filmi İdea’da, “aşırılıklarda telef olmadan” çılgın bir seyir alan dünyaya ilişkin çılgın bir bakış açısıyla söz söyleme girişiminde bulunuyor.
TUHAF ZAMANLARIN ANLATILARI
Pirselimoğlu, “tuhaf zamanlar”ın “tuhaf olgu ve olayları”nı, “tuhaf anlatıları” ile romanlarına, tuvallerine ve beyazperdeye taşır. Bu, Pirselimoğlu’nun alametifarikasıdır. Dayım, Hiçbiryerde, Rıza, Pus, Saç, Ben O Değilim, Yol Kenarı, Kerr ve son kertede İdea’ya bakıldığında onun sinemasına ilişkin şu çıkarım yapılabilir: Gerçeğin kurguyu dahi yıkıp geçtiği fakat gerçekçilik kavramının çevresinde yaşamın tam göbeğindeki sıradan insanların hikâyelerin ölüm, vicdan, ötekileşme, yalnızlık, aidiyetsizlik, kimliksizlik ve kimlik değişimi gibi kavramlarla; puslu, izbe, soğuk, karanlık ve tedirgin edici mekânların zamanı silikleştirdiği bir evrende anlatmak. İdea özelinde bakarsak Pirselimoğlu, yine Baudrillard’dan çıkarımla, “gerçeklikten kurtulup gerçeklikten daha gerçek bir dünya yaratmayı” deneyimliyor.
DÖNÜŞME HİKÂYESİ
Şehirden uzakta, karanlık bir iş insanına (Ercan Kesal) ait boş bir villada bekçi olarak çalışan, şehre gitmek için bindiği otobüste, kapağında “İdea” yazısı olan bir kitaba bakmasının ardından açıklanmayan bir suçla itham edilen, gizli bir örgütün lideri konumuna evrilen ve devletin karanlık mekânlarında, karanlık fedaileri tarafından sorgulanan ve fakat yaşadıklarından hiçbir şey anlamayan Kemal’in (Tarhan Karagöz) başkasına dönüşme hikâyesini izlerken şunu düşünüyorsunuz: Yaratılan bu “hiper-gerçekçi” evrenden “gerçek” dünyaya başınızı çevirip baktığınızda sizin de başınıza böyle bir şey gelebilme ihtimalinin çok uzakta olmadığı. İdea, tam da Pirselimoğlu’ndan beklendiği gibi distopik, politik ve alegorik anlatımıyla “görsel şiir”in muntazam bir örneği. Şunu söylüyor İdea’da Pirsemiloğlu: Dokunma, işitme, konuşma, yanarsın!
Film, ekip katılımlı gösterim ve söyleşiyle, 7 Aralık saat 16.30’da Ankara Büyülü Fener Kızılay’da sinemaseverlerle buluşacak.
‘ANLAŞILMAZ HACİM İÇİNDE YAŞAMAK’
Atlas Sineması’ndaki ekip katılımlı söyleşide (2 Aralık) Pirselimoğlu, içinde bulunduğumuz durumu tanımlarken “anlaşılmaz hacim içinde yaşadığımızı” belirtiyor. Pirselimoğlu tam olarak bu noktada şunları söylüyor:
“O kadar saçma ve anlaşılmaz bir hacim içerisinde yaşıyoruz ve yuvarlanıp gidiyoruz ki anlamlandırmanın, herhangi bir şeye bir mana vermenin çok zor olduğu zamanlar. Ve bir yanıyla da beni buraya doğru iten motivasyonumun nedeni de bu. Hakikat dediğimiz, gerçek dediğimiz şeyin tanımlamasının artık elimizden çıkıp gittiğini görüyoruz, ama niye böyle olduğunu ve nereye doğru gittiğini de bilemiyoruz. Bunu şaşkınlıkla karşılıyorum. Ve insanların buna adapte olup bunu yaşıyor olması bana daha da çok şaşırtıcı geliyor. Akıl dışı birçok şeyi üst üste yaşıyoruz ve bu hayatımızın normali olmuş vaziyette. Nasıl olabilir diyorum? Öyle bir şey olabilir mi diyorum ama öyle bir şey daha çok oluyor. Dolayısıyla ben elimden geldiğince bu şaşkınlığımı ifade edecek şeyler yazıp onların filmlerini çekmeye çalışıyorum."