Türkiye’nin ilk güzel sanatlar lisesi Pera Güzel Sanatlar, İstanbul Beşiktaş’ta açılan yeni yerleşkesiyle sanat eğitimine devam ediyor. Kurum, lisenin yanında bir de kültür merkezi ile sanatseverlere yeni etkinliklerin kapılarını aralıyor.
Kültür merkezi olarak ilk sanat etkinliğini 13 Aralık’ta İspanyol Kültür Merkezi (Institute Cervantes de Estambul) ve İspanyol Kültür Ajansı (Accion Cultural Espanola) ortaklığında düzenliyor. Flamenko şarkıcısı ve eğitmeni Ana Mar Garcia de Quero, bir günlük bir Flamenko çalışması yapacak. Şiirin müzikalitesi, Flamenko ritimleri ve şarkılarındaki Seferad Yahudilerinin yankılarını bir araya getiren “Gezgin Sesler” adlı bir atölye çalışması yapılacak.

Ana Mar Garcia de Quero
Pera Güzel Sanatlar kurumu kurucusu, yaşamını sanat eğitimine adayan Sabahattin Özbakır ile sanat üzerine konuştuk.
‘BİR EKOL VAR’
- Türkiye’nin ilk ve tek dört bölümlü lisesinin kurucusu olmak zor mu? Ülkemizde eğitim kurumu kurmak bir de sanat eğitimi olunca nasıl gidiyor?
Evet, okulumuz özel açılan ilk güzel sanatlar lisesi. Akademik olarak dört bölümlü tek okul. Tiyatro bölümü ve bale bölümü devlette olmayan programlar. Tiyatro bölümünü Nesrin Kazankaya ile birlikte kurduk. Bale ve dans bölümünü de Sonya Aslan ile kurduk. Tüm bunları yapmak, başarmak birikim ve deneyim istiyor. Müzik ve resim gibi değil. Onlarda eğitim fakültesi olduğu için öğretmen yetişebiliyor. Ama bu bölümlerde öğretmen yetiştirmeyi sizin kendiniz yapmanız gerekiyor bizde öyle bir ekol var. Yani tiyatro ve operanın ekolü öyle dönüyor. Öğretmen yetiştiriyor öğrenciyi. İşte usta çırak ilişkisi...
- Büyük sabır gerekiyor. Zaten sanat da zanaattan geliyor.
Evet, uzun yıllara yayılan bir şey olduğu zaman işte o öğrenciyi bekliyorsunuz, mezun oluyor, kalitesiyle, bilgisiyle geliyor. Kendimizi, kendimiz yetiştiriyoruz. Leonardo Vinci okulları da öyle öğrenci yetiştiriyor. Ondan sonra yetişenler sanatçısı oluyor, eğitmeni oluyor.
YOĞUN PROGRAM
- Anadolu lisesi mantığında mı ilerliyor peki sanat eğitimi?
Anadolu lisesi mantığının biraz daha üstüne çıkıyoruz. İngilizceye çok yoğunlaşıyoruz ve tabii İtalyanca eğitimi de veriyoruz. Çünkü yabancı dil bilmediği zaman öğrencinin sanatla ilgili bir şey yapması da kısıtlı bir yerde kalıyor. Araştırma yapacak. Kendisini geliştirecek, deneyimlerini tazeleyecek ya da uluslararası ilişkilere girecek ama yabancı dil olmayınca bunların hiçbirini yapma imkânı yok. Bir yerde sıkışıyor. Bu sefer sanatçılığıda geriye doğru düşmüş oluyor. Dünyayla entegre olmadığınız zaman güncel bir sanatçı olamıyorsunuz. Öğrencilerimiz İtalya’ya gidiyor. Sabahtan öğleye kadar bir okulumuz var orada. Orada ders alıyorlar. Öğleden sonra müzeleri geziyorlar. Akşamüstü konserlere gidiyorlar. Böyle yoğun bir program. Bu şekilde İtalyan şehirlerini, İtalyan kültürünü öğrenmiş oluyorlar. Hem oranın sanat anlayışını görüyorlar. Mimarisi de sanat. Hiçbir yeri yıkmamışlar. Yani rezidans yapmıyorlar.
- Eğitim sanat pratiği ile buluşuyor. Tiyatro oyunları, sergiler ve dans gösterilerini de yılsonunda öğrenciler sergiliyor. Bir de orkestranız var.
Evet orkestramız var. Ayrıca Nesrin Kazankaya 24 yıldır tiyatroyu öğretiyor okulumuzda. Profesyonel dansçılık yapan öğrencilerimiz var.
Mesela AKM’de bir oyun olduğu zaman oradaki yönetmenler, koreograflar öğrencilerin altyapıları olmadığı için bizden alıyorlar. Diyorlar ki işte 10 tane öğrenci gelsin şu oyunda oynasın. Çocuklar hem pratiği hem uygulamayı hepsini beraber görüyor ve yaşıyorlar. Yıl içinde ciddi festivaller yapıyoruz.
FESTİVAL DEVAM EDİYOR
- Uluslararası Piyano Festivali’niz köklü ve tek festival. Peki devam edecek mi?
Tabii devam edecek. Dünyada örneği yok. 20. festivali yapıyoruz. Bunun içinde ustalık sınıfları, atölyeler var. Öğretmenlerin ve jüri üyelerinin konserleri var. Yarışmalar var. Bir de katılımcılar var. Bunların hepsinin bir arada olduğu dünyada örneği olmayan bir çalışma bu. Ve binlerce de katılımcı var. Hem Türkiye’den hem de yurtdışından katılıyorlar. Jüri üyeleri de öyle hem Türkiye’den gelenler var, hem yurtdışından gelenler var.
- Hangi ülkelerden geliyorlar?
İtalya’dan, Moskova’dan, Romanya’dan, Fransa’dan, İngiltere’den, Azerbaycan’dan, İran’dan piyanoyla ilgili olanlar geliyorlar burada kendilerini gösteriyorlar. Yani bu çok değerli ve çok önemli. Mesela biz 27 Avrupa ülkesindeki bütün müzik ve dans okullarıyla aynı platformdayız.
Yani bizdeki bütün haberler onların tarafından biliniyor. Biz de ne yapıyorsak onlar tarafından biliniyor. Bir öğrenciyi bir yere göndereceksek buradan diyoruz şuraya git şu hoca ile çalış... Bu da tabii çok önemli bir şey çocuklar için. Ulaşabilirlik adına O neden kaynaklanıyor? Çünkü bölüm başkanlarının hepsi profesyonel. Bu hayatın içinde hem aktif sanatçı olarak rol alıyorlar hem aynı zamanda da öğretmen olarak görevlerini sürdürüyorlar. Bu da tabii ne yapıyor? Kurumsal olarak bizi başka bir tarafa taşımış oluyor. Yani diğer kurumlardan farkımızı biraz burada biz göstermiş oluyoruz. Uygulama alanıyla beraber olduğumuz için.
YENİ KÜLTÜR MERKEZİ
- Okulun binası değişti, okulun üst katına da büyük bir kültür merkezi kuruyorsunuz. Tiyatro Pera’nın da sahnesi burada olacak. Ülkemizde bu ekonomik koşullarda büyük riskte alıyorsunuz aslında. Bu riski niçin alıyorsunuz?
Evet, kurumu tekrar genişletiyoruz. Ama doğrusu olması gereken bu. Aslında en büyük cevap orada. Aslında riski almıyorum. Çocuklara doğru bir yol ve yöntem göstermeye çalışıyoruz. Yaptığımız şey bu. Yoksa normali yapıyoruz biz. Yani evet dışarıdan risk gibi görünen şey aslında yapılması gereken ve olması gereken bir şey.
Özel eğitim kurumları neye bakar? Aslında bir ticarethane mantığında düşünür. Kaç öğrenci gelecek, kaç para harcayacağız, yılın sonu ne kazanacağız? Biz öyle bakmıyoruz ki. Biz yılın sonunda acaba kaç düzgün çocuk çıkarırız buradan, sanata katkı verirler, sanatçı olurlar, o mantıkla düşünürler, üniversitelere böyle giderler ve gelecekte de ülkeyi iyi bir şekilde sanatla ifade ederler. Bizim baktığımız nokta bu.
- Bir de müzik enstrümanları müzesi kuruyorsunuz. Sizden dinleyebilir miyiz ne aşamada?
Şimdi enstrümanları topluyoruz. Muhtemelen bir sene içinde açarız. Edward Arris’in de bütün akordiyonları burada.
- Neler olacak kültür merkezinde?
Tiyatro, dinleti salonu. Bir sergi salonu, kayıt stüdyosu olacak. Dışarıya da açık olacak.
- Nesrin Hoca’m, Tiyatro Pera sonunda salonuna kavuşuyor.
Nesrin Kazankaya: Yaklaşık 200 kişilik bir salonumuz olacak. konser salonu gibi bir aktivite ile de karşı karşıya kalacağız. Uzun ve sancılı bir süreç geçirdik sahnemizi kaybedince ama hiç yılmadan, bıkmadan çalışmaya ayakta kalmaya devam ettik. Şimdi yeni oyunumuz “Martı”nın prömiyerini yaptık. Sahnemize kavuşunca oyunlarımızı sahnelemeye devam edeceğiz, seyircimizle buluşacağız.

‘Martı’