Dünya Gülme Şampiyonası’nı bu yıl Vancouver kentinde Kelly Podlubyn adında bir belediye otobüs şoförü kazandı. Mevzu gülme olunca gayrı ciddi yarışma sanılmasın, bayağı ciddidir. Kazanmak için yarışmacının kendisiyle dalga geçebilmesi, katıla katıla gülerken bir yandan kahkaha krizi yaratıp izleyenlere bulaştırması şart. Bu yılki şampiyon Kelly, dokuz ayrı kategoriye giren beceriyle farklı kahkahalar atmıştı. Bunlar arasında şeytani kahkaha, seksi kahkaha, ağlarken gülmek, kıkırdamak ve dünyanın haline üzülüp kahkahayı basmak gibi kategoriler vardı. Yarışmayı 2009’dan beri, Kanadalı bağımsız film yapımcısı, 1962 doğumlu Albert Nerenberg düzenliyor.
KAHKAHA KULÜPLERİ
Albert de enteresan adamdır; yönetmen, gazeteci, şovmen, hipnotist ve gülme yogacısıdır. Gülmenin faydasını saya saya bitiremeyenlerin katıldığı kahkaha kulüplerine, gülme yogalarına gidip ders alanların, “Dünya para verip psikiyatriste gideceğime güle oynaya kendi psikoloğum olurum” diyenlerin çoğaldığı bir dünyada, bu bayrağın liderliğini Kanada yapıyor.
“Vahşi modernite” altında inim inim inleyen insanlığın gülmeye sığınması çok doğal. Ne var ki abartılı bir iştahla önce tebessüm etmek, ardında kıkırdamak, sonra kahkahayı basıp makaraları koyvermek de ayrıca gülünecek bir şey! Şöyle yapıyorlar: Ağızın tam ortasına bir kurşun kalemi yassılama yerleştiriyorlar, dişleriyle hafifçe ısırıp sabitliyorlar. Zaten dik olursa hiç olmaz, damağa batar; sonra konuşmaya zorluyorlar kendilerini, ardından kahkaha geliyor.
Balona doldurulmuş helyum gazını soluduktan sonra insan sesinin komikleşmesi gibi, bu kalem de işe yarıyor olmalı! Fakat şampiyonada kalem tarzı araçlar kullanılmıyor; kahkahasına güvenen katılıyor.
Şampiyon Kelly sık sık basına çıkmasıyla da meşhur aslında. Şoförü olduğu otobüste şakalarıyla yolcuları kırıp geçiren Kelly, o kadar dışa dönük birisi ki mesela beş yıl önce, park gibi bir karayolunda karşısına kaz sürüsü çıkınca araçtan inip kazları kışkışlayarak onları öte tarafa taşımıştır, sanki kırk yıldır kaz yetiştirmiş gibi, kısa süre internette meşhur bile olmuştu.
Haber kıtlığındaki Kanada’da, eğer güneydeki eski dost ABD’nin Trump’ından dökülmüş inciler yetmezse buncacık olay dahi tuhaf haber olup manşete çıkıyor.
DAMAT ÇİÇEĞİ YEDİ
Tuhaflık hiç olmaz mı, olur! Şaka gibi bir tuhaflık Toronto’dan geldi. Haziran ayı ortalarıydı; Highland adını alan bodur, sevimli İskoç sığırları besleyen bir çiftliğin sahipleri çiftleşme zamanı gelmiş boğayla dişisine nikâh kıymaya kalkınca bu acayipliği izlemek isteyenler 95 Kanada Doları bastırıp törene katıldı.
Rhett adındaki damat boğayı süsleyip püslemişlerdi. Çitlerin ardında, gelin hanım Muriel çiçeklerden başına taç yapılmış halde nikâha hazırdı. “Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine” misali mutluluk fotoğrafları çekildi. Çiftlik sahibi Cheryl ile eşi Greg Haskett de bolca poz verdi; ayaklarının altında tavuklar dolaşıyordu. Nikâhtan sonra karnı açıkmış damat düğün çiçeğini afiyetle yedi, eşine yaprağını dahi bırakmadı. Bu olay kahkahalık değildir, tebessüm yeterli, gülmekten ölmeye gerek yok!
Zaten, “Gülmekten öldük vallahi” denecek tarzda kahkahanın pek samimi olmadığı, ruhsal bir sıkıntıya eşlik ettiği söyleniyor. Kahkahadan ölene rast gelindiğini de eklemeliyiz. Oksijen yetersizliğine bağlı asfiksi denilen kalp sıkışmasıyla gülerken ölene rast gelindiği tıp literatüründe epeyi seyrek olmakla beraber görülmüş vakadır.
Bunlardan biri, 1975’te İngiltere’de televizyon komedi dizisini seyrederken katılarak gülen Alex Mitchell’in kahkahanın arkasını getiremeyip yaşamını yitirmesine ilişkin talihsizliktir.
Her şeyin azı karar, çoğu zarar! Kanadalılar bu deyişi “Too much anything is a bad thing” diye söylerler; bizden de söylemesi.