İsviçre’de kadın olmak

Kadife bir perde düşünün. Yumuşak. Hem tok, hem tiril tiril. Perdenin önüne şahane bir sahne koyun: Gölleri pırıl pırıl, dağları karlı. Doğası korunuyor, hayvanları seviliyor, “bonjurlu”, “mösyölü” kibar kibar konuşuyor insanları...

Yayınlanma: 19.06.2022 - 04:00
İsviçre’de kadın olmak
Abone Ol google-news

Çok uluslu bir ülke. Para pul, huzur, güven var. Truman gelse kıskanır, o derece. Neredeyse cennet. Neredeyse... Perdeyi kaldırmayın yeter. Perdeyi kaldırdınız mı süpürülmüş ayıpların arkada uçuştuğunu görürsünüz. Kadın hakları gibi. Şimdi “İsviçre’de kadın hakları ne kadar kötü olabilir ki, bolluk bereket mi battı” diye soranlarınız olabilir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinde İsviçre dünya 10. iken, Türkiye 130. Peki o zaman kadınlar neden şikâyetçiler? Ve neden 14 Haziranlarda kendilerini sokağa atıp, “kadın grevi” yapıyorlar? Hem de ta 1991’den beri. İsviçre perdesinin arkasındaki en büyük ayıplardan biri kadına seçme seçilme hakkını 1971’de, yani Türkiye’den 37 sene sonra vermiş olması. “Sokma akıl on adım gider” derler. İsviçre’nin anayasada “kadın-erkek eşittir” diyebilmesi için 10 yıl geçmesi gerekti. 1981’in 14 Haziran’ında topu topu yüzde 60.3 lehte kabul oyu alan “eşitlik” anayasaya girdi. Bu anayasal haklar da tıpkı bizim İstanbul Sözleşmesi gibi lafta kaldı. Nihayet 14 Haziran 1991’de İsviçre Sendikası, 1981 yasasının uygulanması için ulusal bir kadın grevi başlattı. Tek amaçları vardı: “Eşitlik.” Ailede ve iş hayatında tam eşitlik. O günün üstünden de 28 yıl geçti. Eşitlik hâlâ sağlanamamıştı. 14 Haziran 2019’da mega bir grev yapıldı. Yüzbinlerce kadın sokakları mora boyadı.. ‘Eşit işe eşit ücret’, ‘Evdeki emeklerimiz tanınsın’  ‘Kadına yönelik şiddet sona ersin’. Lakin kadın hak mücadelesinin kilit noktası yasa yapıcıların ve politik liderlerin arasında kadın sayısının artmasıdır. Neyse ki 2019’daki grev, “Me too” ve Covid etkisiyle daha hızlı karşılık buldu. Ulusal ve Eyaletler Konseyi’nde kadınların oranı birkaç ay içinde yüzde 42’ye ulaştı. 2020 Schiling Report’a göre İsviçre’de iş dünyasının liderlerinin yüzde 10’u artık kadın. Tarihi bir ilk. 1 Temmuz 2020’de yenilenmiş İsviçre Cinsiyet Eşitliği yasası yürürlüğe girdi ve 100 veya daha fazla çalışanı olan işverenlerin eşit ücret analizi yapmalarını ve bağımsız bir kuruluş tarafından doğrulamalarını şart koydu. 2021’den itibaren birçok kantonda devlet okullarının tuvaletlerinde kız çocuklarının kullanımı için ücretsiz sıhhi koruma konmaya başlandı. Ülkemizdeki “regl yoksulluğunu” düşününce, hijyenik pedin bir hak olarak görülmesi için acaba bizde ne gerekecek diye sormadan edemiyorum. 

Tüm bunlara rağmen hâlâ eşitlik için gidilecek yol var. Bu yüzden geçtiğimiz hafta 14 Haziran’da,  kendimi yüz binlerce kadınla birlikte tekrar sokakta buldum. Dünyanın en demokratik ülkesinde yaşıyoruz  sözde ama kadınlar hâlâ yüzde 19 daha az maaş alıyorlar. Ev ve çocukların bakım işlerinin çoğunu ücretsiz olarak üstleniyorlar. Emeklilik maaşları, erkeklerinkinden ortalamada yüzde 37 daha düşük. Yıllar önce doğma büyüme İsviçreli iş arkadaşım Beatrice, “Emekli olunca Fransa’ya yerleşeceğim” dediğinde anlam verememiştim. İyi kazanan dul bir kadındı. “Geçinmem mümkün değil” sözüyle benim gözümdeki İsviçre perdesini de kaldırdı.  

MORA DEVAM

Bu haftaki grev, yeni bir tehlikeye de dikkat çekti: 25 Eylül’de yapılacak referandumda, kadınların emeklilik yaşı 63’ten 65 yaşa çıkarılmak isteniyor. Bu, hükümetin kadınların üstünden yaklaşık 7 milyar İsviçre Frangı kazanması demek. Acı gerçek ise şu: Dünyanın en zengin ülkelerinden İsviçre’de kadınların yaklaşık yüzde 11’i emeklilikten sonra geçinebilmek için ek yardım almak zorunda. En çok etkilenenler de dul ve boşanmış olanlar. 2019’da 140 binden fazla kadın ek yardım almış. Yani huzur ülkesinde emekçi bir kadınsanız yaşlılıkta bile huzur yok size.

En “ileri” demokrasiler de bile demokrasinin rengi beyaz, cinsiyeti erkek. Bu değişene kadar sokakları dünyanın her yerinde mora boyamaya devam.

[email protected]


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler