Kanada’da yaşamın güvenli olduğuna ait algı için Descartes’ın “En iyi bildiğinden şüphe et” sözü söylenmeli. İşin aslı pek öyle değil! “Kapımız açık yatarız” lafı eskide kaldı.
Konut ihlalinin artış gösterdiği şu son zamanlarda meşru müdafaa kavramı kamu vicdanını rahatsız eden yasal kısıtlamayla karşılaşıyor. Gece yarısı eve giren silahlı biriyle burun buruna geldiğinizde kendinizi nasıl savunacağınız yasalara göre belirsiz. Orantılı-makul karşılıktan söz ediliyor ama nasıl ve ne kadar! Size tokat atan birini tabancayla vurursanız orantısızdır, kendinizi tutamayıp şarjörü boşaltırsanız suçlu olursunuz. Belalı iş, hiç karşılaşmamak en iyisi.
ZAVALLI HIRSIZ
Ontario eyaletinde bu durumda kalmış mağdur bir ev sahibi cinayet suçuyla şimdilerde yargıya çıkıyor. Jeremy McDonald’ın, sabah üçte evine girmiş hırsız karşısında paniğe kapılıp “zavallıyı” bıçakladığı için ceza alması bekleniyor. Bay Hırsız neyse ki hayatta ve davayı kazanırsa yüklü tazminat da alacak görünüyor.
TARTIŞMALAR BÜYÜYOR
Bu olay kamu vicdanında “E, peki nasıl olacak, sessiz kalıp uyur gibi mi yapmalı” diye tartışmaya yol açtı. Uyur numarasına yatan bir başkası ise Alberta kırsalındaki evinde sopalarla dövülerek öldürülmüştü dört yıl önce. Cinayet anlaşılmasın diye evi kundaklayan saldırganlar, 83 yaşındaki Clifford Stauffer’ın tamamen yanmış bedeninde kafatası kırıkları otopsiyle bulununca yakayı ele verdi. Birkaç yıllık cezayla paçayı kurtardılar, şimdi dışarıdalar.
‘ORANTISIZ BİR YASA’
Kamuoyu bundan da rahatsız, “Silahı olsaydı, çekseydi, vursaydı!” diyenlere ne demeli! Fakat Ceza Yasası’nın 34. maddesi sopayla saldırana silah çekmeyi suç görüyor, zira orantılı değil. Kamuoyu sormaz mı seksenlik adam beş kişilik saldırganlara eline bir sopa geçirip karşılık mı vermeliydi diye, sorar elbette. Kısaca bu yasadan kamuoyu memnun değil. Makul olmanın bir standardı yok, sorun burada. Mesela hırsız, diyelim ki ayağı kayıp merdivenden düşüp ölse ne olacak! Polis ev sahibinden arkadan itmiştir diye şüpheleniyor. Asıl adaletsizlik mahkemede savunmak için para ve zaman harcayacak, hapse girme riskiyle yüzleşen ev sahibinin suçlanmasında. Savcı suçlamasa o da olmaz!
Ontario’daki bir başka olayda ise Peter Hill, geceleyin J. Styres adlı hırsızı arabasının kapısını açmaya çalışırken silahıyla öldürmüştü. Maktulün üstünde sadece bıçak bulundu. Adam, “Zifiri karanlıktı, göremedim” dediyse de hâkime anlatamadı. Altı yıl ceza aldı, karar hükmünde, “Başka çareler yerine silaha müracaat edildi” diye yazıyor. O günlerde polis araç anahtarını eve almayın, üstünde bırakın ki hırsız rahatça çalsın, böylece savunuya gerek kalmaz gibi tuhaf uyarılarda bulundu. Bu ikazı dinleyenler oldu mu, bilmiyoruz ama polisin tavsiyesi şaka gibi kayıtlarda kaldı.
2016’da Manitoba’da Dakota Pratt, hırsızıyla boğuşurken Vincent adındaki saldırganın elindeki bıçağı kapıp onu öldürmesi önce savunu sayıldı ama birden fazla bıçak sapladığı için sonra cinayet davası açıldı, ceza aldı. Ne kadar bıçak saplayacağı yasada belirtilmemişti!
‘TAM BİR BAŞYAPIT’
Bu gazetelik haberlerden güzel film çıkar! Sinemalardan hatırlarsınız, ünlü yönetmen Sam Peckinpah’ın 1971’de çektiği “Straw Dog” filmi böylesi bir olayın nefes nefese macerasıdır. Dustin Hoffman’ın ustaca canlandırdığı matematik hocası, eşiyle kır evinde geçirdiği bir hafta sonu yakındaki köyün gençleri tarafından saldırıya uğrar, eşine tecavüz edilir. Salt ev mekânında kurduğu tuzaklı savunmayı izlediğimiz gerilim filmi bir başyapıttır. Saldırganlara karşı hocanın kurduğu “meşru müdafaa hattı” unutulmaz. Sinema salonundan iyinin kötüye karşı zaferiyle ferahlayıp çıkmıştık, kötülere oh olsun dedik. Filmin adı “Straw Dog” zaten gözden çıkarılmış köpekler anlamına geliyordu.