Yolu Londra’ya düşenler bilir, metro istasyonlarında sürekli anonslar yapılır. “Please mind the gap” (Lütfen tren ile platform arasındaki boşluğa dikkat ediniz) diye yolcuları uyaran bir anonstur bu.
Bunlar arasında özellikle bir istasyonda yapılan anonsun çok özel bir hikâyesi olduğunu öğrendim. İnsanın içini ısıtan bu sevgi, vefa öyküsüne başlamadan önce dünyanın en eski metro tarihine bir göz atalım.
Dünyanın ilk yeraltı metrosu 10 Ocak 1863’te caddelerdeki trafik yoğunluğunu azaltmak üzere Londra da açılmış. İlk kullanılan trenler başarılı olsa da buharlı olup çok pratik değilmiş, 1870’lerden itibaren daha geliştirilmiş teknoloji ile trenler elektrikle çalıştırılmaya başlanmış. Asansörlerin güvenli ve mükemmel hale getirilmesi 1880’leri bulmuş. Sonrasında yeni hatlar açılmaya devam etmiş ve 1906’da bugünkü modern metro hatları sisteminin çekirdeği tamamlanmış. 1933’te Londra’nın toplu taşıma sistemi kamu mülkiyetine geçmiş. Heatrow Havalimanı’na giden hat 1977’de kullanıma açılmış.
2013’te 150. yıldönümü çeşitli etkinliklerle kutlanan Londra metrosunda, 402 kilometreyi kapsayan 11 hat, 272 istasyonla günde yaklaşık 5 milyon yolcuya hizmet veriyor.
Londra Transport Müzesi’nde kentin toplu taşıma tarihine ilişkin geçmişten günümüze bir yolculuk yapmak mümkün. Müzeye giriş ücretsiz olsa da sergi ve galeriler ayrı bir ücrete tabi.
1969’DA BAŞLADI
İşte bu istasyonlarda “Mind the gap” anonsu ilk kez 1969’da yapılmaya başlamış. Ses mühendisi Peter Lodge bunun için ilk etapta bir aktör bulmuş ve ses kaydını yapmış. Ancak gün içinde bu anons defalarca yapılacağı için telif açısından pahalıya patladığı anlaşılınca mühendis bu defa kendi sesiyle kaydı yapmış.

Zaman içinde farklı kişiler seslendirmiş anonsu, ta ki 1970’lerde Oswald Laurance bulununcaya kadar. Kendisi bir aktör olan Alman asıllı Oswald’un anonsu, metro istasyonlarında 40 yıl boyunca yankılanırken oyunucu eşi doktor Margaret McCollum ile 2007’de 78 yaşında yaşamını yitirene kadar mutlu mesut Londra’da yaşadı.
Eşi öldükten sonra yalnız kalan Margaret’in tek tesellisi Embankment İstasyonu’na düzenli olarak gelip ordaki banklardan birine oturup kocasının anonsunu dinlemekmiş. Tesadüfen yanına oturanlara, anonsların hikâyesini anlattığı bile olurmuş. Bu yazıyı yazarken okuduğum bir haberin altına yapılan yorumların birisinde, bir kadın, “küçük oğluna Margaret’in tüm hikâyeyi anlattığını, kendisini tanıdıkları için şanslı olduklarını” ifade etmişti.
ARŞİVLERİ TARADILAR
Gel zaman git zaman derken Margaret, 2012’de istasyona rutin ziyaretlerinin birinde rahmetli kocasının sesini duymamış, istasyon başına çökecek sanmış, çok üzülmüş. Artık anonsta farklı bir ses varmış. Kocası ikinci kez öldü gibi hissetmiş.
Telaş ve üzüntüyle istasyon görevlilerini bulmuş ve durumu anlatmış. Görevliler, sistemin değiştiğini, kasetleri korumak zor olduğundan dijital sisteme geçildiğini söylemiş, ve kadının durumuna üzülerek derdine çare bulmak için işe koyulmuşlar. İstasyon ekibi, arşivleri tarayıp eski anons kayıtlarını bulmuş bir CD’ye yükleyip vefalı eşe vermiş. Zaman içinde de Embankment İstasyonu’na Oscar’ın sesinden anonsu tekrar koymayı başarmışlar. Mutlu sonla Margaret de istasyona, banktaki yerine dönmüş. Margaret ermiş muradına darısı başımıza, ne diyelim!