Türkiye’nin tekstil sektörü ihracatta liderliğini korurken, üretimin merkezinde yer alan kadın işçiler sömürünün en ağır yükünü taşıyor.
Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN) tarafından yayımlanan “Güneydoğu Anadolu Bölgesinde Tekstil Sektöründe Kadın Emeği ve Sendikal Algı Raporu” bu tabloyu sahadan gözlemlere ortaya koydu.
Rapor 2025 Mart–Haziran döneminde; 116 yüz yüze anket ve 9 derinlemesine görüşme ve uzman katkılarıyla Güneydoğu’da tekstil fabrikalarındaki kadınların yaşamını mercek altına alıyor. Görüşmeler, Şanlıurfa, Malatya, Adıyaman, Adana ve Gaziantep gibi şehirlerdeki fabrika işçileriyle yapılmış.
FAZLA MESAİNİN BEDELİ: ÇOCUKLARININ BÜYÜDÜĞÜNÜ GÖREMİYORLAR
Rapor, Türkiye’nin Avrupa’nın 3., dünyanın ise 7. büyük tekstil tedarikçisi olduğunu ve bu konumun ucuz, örgütsüz ve güvencesiz kadın emeği sayesinde sağlandığını belirterek kadınların büyük bir kısmının sigortasız veya eksik sigortalı çalıştırıldığına dikkat çekiyor.
Fazla mesai ve uzun çalışma saatleri ise kadınların yaşamını alt üst etmiş görünüyor. Görüşülen kadınların %62’si zorla fazla mesaiye kalıyor, %54,5’i asgari ücret veya altında maaş alıyor.
Bir kadın işçi yaşadığı fazla mesai baskısının evliliğini etkilediğini şöyle anlatıyor:
"O kadar çok mesaiye kalıyordum ki.. Hep kötü anne ve eş oldum. Ne patrona yarandım ne aileme. En sonunda boşanmak zorunda kaldım. Çocuklarım benimle görüşmeyi bile istemiyor”
Malatya’dan işçi Adile ise, *Sabah 8’de başladık, gece 4’e kadar çalıştık. Servisle eve gidiyorsun, uyuyorsun, tekrar aynı döngü. Ne zaman yemek, ne zaman hayat?" diye soruyor.
Şu çarpıcı sözler de Gaziantep’ten Beyhan’a ait: “Mesaiye kalmadıysan ertesi gün daha fazla üretim isteniyor. Hatta bir kadının yüzüne kumaş fırlatıldı, ‘dün (mesaiye) kalmadın, bugün çıkamayacaksın’ diyerek."
Bazen işçiler fabrika üretiminden sonra kendilerine temizlik yaptırıldığını da söylüyor. Şanlıurfa’dan Cemile, “Fazla mesaiye kalmazsan bedelini ödüyorsun. Bandı bıraktırıp temizliğe gönderiyorlar bazen. Ya da ütü gibi en ağır işlere gönderiyorlar. Dersini almazsan da işten kovuyorlar.”
Fazla mesai her ne kadar “gönüllü” olsa da işçiler fazla mesaiye kalmak istemediklerinde türlü hakaretlere maruz kaldığını aktarıyor: “Üretim hızına yetişemezsen fazla mesaiye kalmadığın için, hemen ‘tembelsin’ yaftası yapıştırılıyor. Sonra da çıkış veriliyor. Yani fazla mesaiye kalmamak bile bir ‘yetersizlik’ bahanesi olabiliyor." diyor Şanlıurfa’dan Fidan.
Bircan ise, “Mesainin sonunda artık elimi kapatamıyorum sinir sıkıştığı için. Eve gittiğim zaman dinlenemiyorum. İşe gitmek için uyandığımda hala önceki günden ağrılarım devam ediyor.” diyor.
Malatya’dan Adile ve Fatma’nın şu sözleri oldukça çarpıcı: “Çocuklarımı sabah görmeden çıkıyorum, akşam geldiğimde uyumuş oluyorlar.” “Geçen gün kızımın saçlarının uzadığını fark ettim. Uzun zamandır görememişim, karşıma alıp saçını örme zamanım olmamış.”
Uzun çalışma saatleri meslek hastalıklarını da beraberinde getiriyor… Fidan, “Günde 12 saat ayakta duruyoruz. Sırtımda fıtık çıktı, ama hastaneye gitmeye bile vaktim yok.” derken Fatma, “Topuk dikeni oldu bende raporum da var. Hatta raporumun olmasına rağmen koltukta oturmayı yasakladılar. Bıraktım koltuğu, masaya yaslanmamıza bile izin vermiyorlar” diyor.
Hamile olmak da patronların acımasızlığını değiştirmiyor, Şanlıurfa’dan Ayşe, “Hamileyim dedim, kaldıramıyorum bu yükleri. ‘O zaman ne iş yapabiliyorsun sen?’ dediler. Sonra da işten çıkardılar.” diyerek yaşadığı haksızlığı anlatıyor.
TUVALET BİLE YASAK
Rapor işçi kadınlara “Tuvalete gidişleriniz sınırlı mı?” sorusunu da soruyor. İşçiler %74 oranında “Evet” yanıtı veriyor…
BİRTEK-SEN İl Temsilcisi Şanlıurfa İl Temsilcisi Funda Bakış, “Kadın işçiler regl olduklarında bile zorlanıyorlar. Regl oldum demek istemiyor, utanıyor. Ama başka türlü tuvalete gidemiyor” diyor. Malatya temsilcisi Halime Sancak ise, “Regl döneminde tuvalete gitmek için bile ustabaşına açıklama yapman gerekiyor. Her seferinde ‘neden’ soruluyor. Kadınlar olarak bazen gerçekten utanıyoruz. O kadar doğallaşmış bir şeyin bile açıklamasını yapmak zorundayız” diye özetliyor durumu.
GENÇ KADINLAR UCUZ İŞ GÜCÜ KAYNAĞI
TÜİK verileri ve saha gözlemleri ışığında rapor, 40 yaş üstü kadınların sektörde neredeyse tamamen dışlandığını vurguluyor. Fabrikalar, “itaatkâr ve hızlı çalıştığı” varsayılan genç kadın işçileri özellikle tercih ediyor.

ÜCRET UÇURUMU: “ÜRETTİĞİMİZ KOTU ALAMIYORUZ”
Raporda; ünlü markaların bölgede fabrikalara üretim yaptırdığı belirtilirken aynı markaya üretim yapan iki fabrika arasında ücret farkı %50’ye kadar çıkabildiği vurgulanıyor. Anket çalışmasına göre kadın işçilerin %95,7’si kendi ürettikleri ürünü satın alamıyor.
Bir kadın işçi, ““Bir markanın güneş desenli bir kotu vardı. O kadar beğenmiştim ki kalitesini yaparken sürekli okşuyordum. Paramı biriktirip satın almaya karar verdim. Ancak Türkiye’de satışı yoktu.” diyor.
GECE VARDİYASINDA SOKAK ORTASINDA...
Kadınların %62’si gece 22.00’den sonra işten çıkıyor. Ancak yalnızca %14,3’ü evine kadar servisle ulaşabiliyor. Çoğu organize sanayi bölgelerinde karanlıkta yürümek ya da sabaha kadar fabrikada beklemek zorunda kalıyor.
*“Saat gece 2'de çıktım. Servis beni organize sanayide indirdi. Oradan evime kadar tek başıma yürüdüm. Güvende hissetmediğimi şoföre söyledim, ‘Sen erkek gibi kadınsın zaten, sana bir şey olmaz’ dedi.” (Kadın işçi, Malatya)
*“Gece vardiyasından sonra servis gelmedi. Müdür ‘Taksiyle git’ dedi. Param yoktu. Üç saat fabrikada bekledim, sabah mesaisiyle birlikte döndüm.” (Beyhan,Gaziantep)
TACİZ VE MOBBİNG YAYGIN, ŞİKAYET MEKANİZMASI YOK
Kadınların %42,2’si tacize maruz kaldığını belirtiyor. Ancak bu vakaların yalnızca %45,8’i şikayet ediliyor.
Kadınların sessiz kalma nedenleri arasında damgalanma korkusu (%33,7), işten atılma korkusu (%24,2) ve şikayet merci eksikliği (%8,4) öne çıkıyor.
Bir kadın işçi, “Kimseyle konuşmamaya çalışıyorum. Bir şey paylaşırsam dedikodu olur, kulağı amire gider diye korkuyorum.” diyor.
BİRTEK-SEN Malatya temsilcisi Halime Sancak bu durumu şöyle özetliyor: “Tekstilde işe başlamak için herhangi bir tecrübeye gerek yok. Genç kadınlar İŞ-KUR aracılığyla hemen işe alınıyor. Zaten bütün fabrikalardaki koşullar aynı. Birini bıraksan başka birisinde işe başlayabilirsin. Genç kadınları yönetmek daha kolay. Sömürüldüğünü, ayrımcılığa uğradığını bile bilmiyor. Hatta kimi zaman yaşadıklarının taciz olduğunu bile ayırt edemiyor. Bazen ustabaşları bu genç kadınlara sarılıyor, dokunuyor. Kadınlar rahatsız oluyor ve bunun rahatsız edici davranış olduğunu anlamıyor”
DENETİM Mİ? O DA NE ?
Devlet ya da markalar tarafından yapılan denetimlerin haberinin önceden fabrikaya ulaştığını söylüyor işçiler, “Üretim yapılan markaların ne zaman denetime geleceği fabrika yönetimi tarafından biliniyor… Temizliği düzeltiyorlar, görüşülecek işçileri önceden ayarlıyorlar. Bir liste hazırlıyorlar… yalaka ya da korkan işçilerle görüşülüyor; asıl problemler anlatılmıyor… mesela ben o fabrikada 5 yıl çalıştım, bir denetime hiç çağrılmadım”

SENDİKA KOŞULLARIN DEĞİŞMESİ İÇİN ÖNERİLERİNİ SUNDU
Rapor, örgütsüz emeğin markalar için “rekabet avantajı” olarak sunulduğunu, sendikal girişimlerin ise baskı ve işten çıkarmalarla engellendiğini vurguluyor.

Rapor Şanlıurfa’da sendika temsilcilerinin düzenlediği basın toplantısıyla kamuoyuna açıklandı
BİRTEK-SEN’in, markalara ve kamuya önerileri ise şöyle:
- Markaların tedarikçi ve taşeron listelerini yayımlaması; işçiyle doğrudan görüşmeye dayalı, önceden habersiz ve yaptırım içeren denetim modellerine geçmesi gerekmektedir.
- Bu rapora konu olan başlıklar için 6–12–18 aylık hedef ve göstergelerin (OT saatlerinde azalma, ücret–yaşam maliyeti açığında daralma, İSG olay sıklığında düşüş, şikâyetlerin sonuçlanma oranı, kreş kapsama oranı, kadın temsili artışı vb.) belirlenmesi ve düzenli raporlanması gerekmektedir.
- Asgari ücretin yasal sınır olmaktan çıkarılması, gerçek yaşam maliyetlerini esas alan "insan onuruna yakışan ücret” seviyesine çekilmesi talep edilmelidir. Markaların maliyetlendirmelerini bu eşiği karşılayacak biçimde revize etmeleri gerekmektedir.
- Keyfî kesintilerin yasaklanması ve zaman-ücret kayıtlarının dijital, erişilebilir ve denetime açık hâle getirilmesi gerekli görülmektedir.
- Küresel tedarik zincirlerinin başat markaları, adil ücret ilkeleri doğrultusunda tedarikçilerini denetlemekle yükümlüdür. Asgari ücretin altında maaş ödeyen fabrikalarla ya iş birliği sonlandırılmalı; ya da asgari ücretin işçiye ulaşması garanti altına alınmalı, denetim süreçlerine sendikalar ve bağımsız emek örgütleri dahil edilmelidir.
- 150 kadın eşiği dâhil kreş yükümlülüğünün etkin denetlenmesi ve eşiğin etrafından dolaşan uygulamaların idari yaptırımla engellenmesi gerekmektedir.
- Geç saatlerde kapıdan kapıya güvenli servis sağlanması ve güzergâhların kadınların ihtiyaçlarına göre planlanması zorunlu görülmektedir.
- İşverenler, afet durumlarında çalışanlarına yönelik destek planları oluşturmakla yükümlü kılınmalıdır.
- Kadın işçiler için regl izni tanınmalı ve bu hak toplu iş sözleşmelerine ya da protokollere eklenmelidir.
- Risk değerlendirmesi, ergonomi, toz–kimyasal kontrolü ve acil tahliye protokollerini içeren kalıcı İSG programlarının uygulanması; KKE temininin sürekliliğinin denetlenmesi gerekmektedir.
- Meslek hastalığı izleminin cinsiyete duyarlı göstergelerle düzenli raporlanması önerilmektedir.
- Hamilelikten kaynaklı görev değişikliği, kadının onurunu zedelemeyecek biçimde düzenlenmeli; işten çıkarma kesinlikle yasaklanmalıdır.
- Taciz ve ayrımcılığa sıfır tolerans politikalarının bağlayıcı prosedür ve yaptırımlarla işletilmesi; gizli–güvenli başvuru kanallarının kurulması ve mahremiyeti ihlal eden uygulamaların sonlandırılması gerekmektedir.
- Taciz ve ayrımcılık vakalarında “şikayet yoksa sorun yok” yaklaşımından vazgeçilmeli, yerinde gözlem ve gizli denetim yöntemleri kullanılmalıdır.
- Çalışma otoritesi bünyesinde toplumsal cinsiyet eşitliğine odaklı denetim kapasitesinin güçlendirilmesi gerekli görülmektedir *Denetimlerde yalnızca SGK değil, aynı zamanda psikolojik ve fiziksel güvenlik koşulları da kontrol edilmelidir.
- Kadın işçilerin güvensizliğini aşmak için sendikanın karar alma, mali süreçler ve temsil mekanizmaları düzenli aralıklarla tüm üyelerle paylaşılmalı; böylece sendika içi demokrasi görünür hale getirilmeli.
- Kadın işçilerin “sendikada sözümüz yok” algısını değiştirmek için işyerlerinde kadın komiteleri kurulmalı ve sendikanın yönetim kademelerine kadınların adaylıkları ve yönetime gelmeleri için uygun koşullar sağlanmalı.
- Kreş hakkı, bakım yükümlülükleri, taciz ve mobbing gibi kadınların çalışma yaşamında sıkça karşılaştığı eşitsizlikler sendikanın toplu sözleşme gündeminin ayrılmaz bir parçası haline getirilmeli; ayrıca, özellikle taciz vakaları için bağımsız ve güvenli şikâyet mekanizmaları kurulmalı.
- Kadın işçilerin en büyük kaygısı olan işten atılma tehlikesi, sendikalaşma hakkının devlet güvencesi altına alınmasıyla ortadan kaldırılmalı; sendikalaşma karşıtı girişimlerde bulunan tedarikçi ve taşeron işverenlerle küresel markalar iş ilişkisini sonlandırmalıdır