İnançlar ve özgürlükler

İnançlar ve özgürlükler

3.12.2025 16:04:00
Güncellenme:
Ümit Orman
Takip Et:
İnançlar ve özgürlükler

İnançların ve ritüellerin çeşitliliği, farklı kültürler arasında köprüler kuran güçlü bir ortak payda sunuyor.

2025’e girerken, hem tarihsel hem de kültürel önemi nedeniyle uzun zamandır görmek istediğim İznik’i ziyaret ettim. Hristiyan dünyasında büyük bir anlam taşıyan bu kadim şehir, Anadolu’nun köklü mirasının da önemli bir parçası. İznik Ayasofyası’nda bir süre vakit geçirip dua ettim; yaşadığım topraklar için iyi dileklerde bulunmak her zaman içimde yer eden bir alışkanlık. Dualarımın hemen karşılık bulmadığını hissettiğimde ise tasavvuf geleneğine inanan biri olarak kısa bir hayal kırıklığı yaşadığımı söylemeliyim.

Ziyaret sırasında, Hristiyan dünyasının önemli isimlerinin katılımıyla geniş çaplı bir ayinin düzenlendiğine tanık oldum. İncil’den bölümler okunuyor, inananlar kendilerine göre oldukça anlamlı bir ritüeli paylaşıyordu. Bu sahne bana, dünyanın başka yerlerinde benzer durumların nasıl karşılanacağına dair doğal bir merak uyandırdı.

Düşünmeden edemedim: Bizler de bir gün Vatikan’da, Köln Katedrali’nde ya da İspanya ve Yunanistan’daki büyük kiliselerde toplu şekilde ibadet etmek istesek nasıl karşılanırdı? Avrupa’nın farklı ülkelerinde uzun yıllar yaşamış biri olarak, farklı inançların mekânlarında ibadet etme fikrinin pratikte ne kadar hassas bir konu olduğunu biliyorum.

Benzer bir örneği İstanbul’daki Saint Antuan Bazilikası üzerinden de düşünebiliriz. Bir ibadethanenin, kendi inanç topluluğunun ritüellerine saygı duyularak varlığını sürdürmesi, kültürel çoğulculuğun temel koşullarından biri. Dünyanın farklı ülkelerinde de genellikle benzer bir anlayış hâkim: Her dinin kendi mekânında özgürce yaşatılması, karşılıklı saygının en temel göstergesi.

Tarihimizde hem Osmanlı döneminde hem Cumhuriyet yıllarında, inanç özgürlüğü ve kamusal düzen arasında bir denge arayışı olduğunu biliyoruz. Farklı dönemlerde farklı uygulamalar görülse de, temel amaç toplumdaki huzurun ve karşılıklı saygının korunmasıydı. Bugün de mesele aslında aynı: Herkesin kendi inancını özgürce yaşayabilmesi, ancak bunu yaparken ortak yaşam alanlarında dengeli bir sınır gözetilmesi.

Sonuç olarak, ziyaretim bana bir kez daha şunu hatırlattı: İnançlar, kültürler ve ritüeller çeşitlilik gösterse de saygı, her toplumun en çok ihtiyacı olan ortak payda. Birbirimizin kutsal alanlarını anlamak ve korumak, birlikte yaşamanın temel koşulu.