Kültürde ‘Geri Kalan’ kavramı üzerine (1)

Kültürde ‘Geri Kalan’ kavramı üzerine (1)

24.04.2017 06:00
Güncellenme:
Takip Et:

Geçenlerde rastlantı sonucu TV’de peş peşe birkaç program izledim. İlki, tiryakisi olduğum İz TV yapımı ‘İkinci Yeni’ programı. Kim bilir kaçıncı kez izledim. Turgut Uyar ve Edip Cansever ağırlıklı bir şiir şöleni. İki şairin yaratıları konu alan bir belgesel. O şairlerden ‘geri kalan’lar temeline oturtulmuş bir dönem öyküsü. İnsan, böyle bir programı izleyince -ve elbette, üzerinde yeterince düşününce!-‘Geri Kalan’ söyleminin rehberliği bir yana bırakıldığında adına ‘kültür’ dediğimiz olgunun ne kadar acınası bir sığlığı sergileyebileceğini çok daha iyi anlıyor. Zaten, sanırım bu yüzden, İz TV de ‘her şey iz bırakır...’ söylemini kendine slogan edinmiş.
 
‘Kültür’ün hammaddesi nedir?
Beğendiğim tanımlarından birine göre kültür, bir insanın/toplumun tüm öğrendiklerini unuttuktan sonra, adına bireysel/toplumsal bellek denilen hazinesinde kalanların tamamıdır. Ama bu tanımdan yana çıkarken, biraz dikkat etmek gerekiyor. Çünkü ‘kültür’, tüm olup bitenlerin, yaşananların ve yaşanmışlıkların rastgele içine tıkıldığı bir tür yamalı bohça sayılamaz.
Daha doğrusu, kültür olgusuna öyle bakılmamalıdır.
Şöyle de denilebilir: Tarih bağlamında nasıl geçmişte kalan her şey kendiliğinden tarihe dönüşmez ise, başka deyişle, nasıl ancak kendisiyle irade düzleminde ve neden-sonuç ilişkileri temelinde hesaplaşılmış bir geçmiş ‘tarih’ olabilirse, kültür olgusu da bugünden geriye tüm yaşananlar ve olup bitenler arasından iyisi ve kötüsü, olumlusu ve olumsuzu ile insanın ve toplumun kültüründen saymamız gerekenler ile ortaya çıkar.
(Meraklısı için: Edebiyatımızda böyle bir çabanın eşsiz örneklerinden biri, Leyla Erbil’in “Kalan” adlı romanıdır.)
İz TV’nin sözünü ettiğim ‘İkinci Yeni’ yapımından hemen sonra bir başka kanalda sanırım ABD yapımı ve ‘Hazine Avcıları’ adlı, daha önce görmüş olduğum bir filmi izledim. Filmin konusu, kendi ceplerini doldurmak için olası hazineler arayanların öyküsü değil. İkinci Dünya Savaşı’nda, artık savaşın sonunu getirecek olan Normandiya Çıkartması’ndan hemen sonra, Nazilerin işgali altında kalmış bölgelerdeki sanat hazinelerini yağmadan ve yakılmaktan kurtarmak için oluşturulmuş küçük bir askeri birliğin öyküsü.
 
Sanat eserleri neden kurtarılmalı?
Bilindiği üzere Naziler, bütün Avrupa’yı işgal ettikten sonra tarihte eşi görülmemiş bir sanat eserleri yağmasını da gerçekleştirmişler ve hem müzelerden hem de özel koleksiyonlardan çaldıkları bütün eserleri Nazi Almanyası’na taşımışlardı. Bu eserlerden Führer’in, yani Adolf Hitler’in ‘yoz sanat’ diye nitelendirdikleri -başta örneğin Picasso’nun resimleri olmak üzere- yakılmış, geri kalanlar ise depolanmıştı.
Öte yandan, Hitler’in savaşın sonuna doğru yayımladığı yazılı bir emir gereği, Nazi orduları çekilmek zorunda kaldıkları bütün bölgelerdeki tesisleri, anıtları ve sanat eserlerinin tamamını yok edeceklerdi.
Biraz yukarıda sözünü ettiğim ve üyelerinin çoğunun sanat eğitiminden de geçmiş olan küçük birliğin görevi, gerekirse canları pahasına sanat eserlerini böyle bir yıkımdan kurtarmaktı.
Bu birliğin kurulmasına neden olan temel düşünce üzerinde önümüzdeki hafta, yazımın son bölümünde duracağım.

Yazarın Son Yazıları

Papa Francis’in yeni misyonu…

Papa Francis’in yeni misyonu…

Devamını Oku
12.06.2017
‘ne garip federico adında olmak…’

‘ne garip federico adında olmak…’

Devamını Oku
05.06.2017
‘Sessiz savaşçı’lığın gürültülü yollarında…

‘Sessiz savaşçı’lığın gürültülü yollarında…

Devamını Oku
08.05.2017
Kültürde ‘geri kalan’ kavramı üzerine (2)

Kültürde ‘geri kalan’ kavramı üzerine (2)

Devamını Oku
01.05.2017
Kültürde ‘Geri Kalan’ kavramı üzerine (1)

Kültürde ‘Geri Kalan’ kavramı üzerine (1)

Devamını Oku
24.04.2017
Sermet Yeşil’den barış çağrıları…

Sermet Yeşil’den barış çağrıları…

Devamını Oku
17.04.2017
‘Evet’ ile ‘Hayır’ arasında bir sahaf turu …

‘Evet’ ile ‘Hayır’ arasında bir sahaf turu …

Devamını Oku
10.04.2017
Bir tiyatro açmak…

Bir tiyatro açmak…

Devamını Oku
03.04.2017
Tiyatron, düşleyebildiğin kadardır…

Tiyatron, düşleyebildiğin kadardır…

Devamını Oku
27.03.2017
‘Acil’de sabah saatleri…

‘Acil’de sabah saatleri…

Devamını Oku
20.03.2017
‘Belki biraz sevgi verebilirsin …’

‘Belki biraz sevgi verebilirsin …’

Devamını Oku
13.03.2017
Müjdat Gezen’in yaktığı göz ışıkları...

Müjdat Gezen’in yaktığı göz ışıkları...

Devamını Oku
27.02.2017
Kirletilmemiş bir zaman parçası aramak…

Kirletilmemiş bir zaman parçası aramak…

Devamını Oku
20.02.2017
Kediler tekin değildir…

Kediler tekin değildir…

Devamını Oku
13.02.2017
Onat Kutlar’ın düşündürdükleri...

Onat Kutlar’ın düşündürdükleri...

Devamını Oku
06.02.2017
Engin Cezzar da yok artık!

Engin Cezzar da yok artık!

Devamını Oku
30.01.2017
Çevirmenin yalnızlığı…

Çevirmenin yalnızlığı…

Devamını Oku
23.01.2017
Erhan Ünal, Köy Enstitüleri ve ‘küresel finans oligarşisi’ (2)

Erhan Ünal, Köy Enstitüleri ve ‘küresel finans oligarşisi’ (2)

Devamını Oku
16.01.2017
Erhan Ünal, Köy Enstitüleri ve ‘Küresel Finans Oligarşisi’ (1)

Erhan Ünal, Köy Enstitüleri ve ‘Küresel Finans Oligarşisi’ (1)

Devamını Oku
09.01.2017
Ressam Sadi Bey’in Son Tablosu…

Ressam Sadi Bey’in Son Tablosu…

Devamını Oku
02.01.2017
Bir aydın: Bertan Onaran

Bir aydın: Bertan Onaran

Devamını Oku
26.12.2016
İçimden yine tarih yazmak geldi de…

İçimden yine tarih yazmak geldi de…

Devamını Oku
19.12.2016
‘Ben’in sorumluluğu (2)

‘Ben’in sorumluluğu (2)

Devamını Oku
12.12.2016
‘Ben’in sorumluluğu -1

‘Ben’in sorumluluğu -1

Devamını Oku
05.12.2016
Bendeki Fidel Castro…

Bendeki Fidel Castro…

Devamını Oku
28.11.2016
Ataol’un çocukları...

Ataol’un çocukları...

Devamını Oku
21.11.2016
Cumhuriyetin çizgileri…

Cumhuriyetin çizgileri…

Devamını Oku
14.11.2016
Şu uğursuz ‘Biz, olduk!’ C yanılsaması (2)

Şu uğursuz ‘Biz, olduk!’ C yanılsaması (2)

Devamını Oku
07.11.2016
Şu uğursuz ‘Biz, olduk!’ yanılsaması…

Şu uğursuz ‘Biz, olduk!’ yanılsaması…

Devamını Oku
31.10.2016
‘Hiç kimsenin kenti’nde yaşamak…

‘Hiç kimsenin kenti’nde yaşamak…

Devamını Oku
24.10.2016
Akademisyenlik üzerine bir tartışma...

Akademisyenlik üzerine bir tartışma...

Devamını Oku
17.10.2016
Göçmüş bir kültürün simgesi: Giovanni Scognamillo

Göçmüş bir kültürün simgesi: Giovanni Scognamillo

Devamını Oku
10.10.2016
‘Fırıldaklar Festivali’ne hoş geldiniz!

‘Fırıldaklar Festivali’ne hoş geldiniz!

Devamını Oku
03.10.2016
Deneme üzerine birkaç not…

Deneme üzerine birkaç not…

Devamını Oku
26.09.2016
Evet, Tarık Akan da Türkiye’dir…

Evet, Tarık Akan da Türkiye’dir…

Devamını Oku
19.09.2016
Gündüz Vassaf’tan yarına atıflar...

Gündüz Vassaf’tan yarına atıflar...

Devamını Oku
12.09.2016
‘Paylaşılmış yalnızlık’lara sığınmak…

‘Paylaşılmış yalnızlık’lara sığınmak…

Devamını Oku
05.09.2016
Bir kez daha: Anayasa kültürü…

Bir kez daha: Anayasa kültürü…

Devamını Oku
29.08.2016
Sorun ‘Avrupalılık’ değil, uygar olmak...

Sorun ‘Avrupalılık’ değil, uygar olmak...

Devamını Oku
22.08.2016
Biz nasıl bu kadar cahil kalabildik?

Biz nasıl bu kadar cahil kalabildik?

Devamını Oku
15.08.2016