Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Kültürde ‘Geri Kalan’ kavramı üzerine (1)
Geçenlerde rastlantı sonucu TV’de peş peşe birkaç program izledim. İlki, tiryakisi olduğum İz TV yapımı ‘İkinci Yeni’ programı. Kim bilir kaçıncı kez izledim. Turgut Uyar ve Edip Cansever ağırlıklı bir şiir şöleni. İki şairin yaratıları konu alan bir belgesel. O şairlerden ‘geri kalan’lar temeline oturtulmuş bir dönem öyküsü. İnsan, böyle bir programı izleyince -ve elbette, üzerinde yeterince düşününce!-‘Geri Kalan’ söyleminin rehberliği bir yana bırakıldığında adına ‘kültür’ dediğimiz olgunun ne kadar acınası bir sığlığı sergileyebileceğini çok daha iyi anlıyor. Zaten, sanırım bu yüzden, İz TV de ‘her şey iz bırakır...’ söylemini kendine slogan edinmiş.
‘Kültür’ün hammaddesi nedir?
Beğendiğim tanımlarından birine göre kültür, bir insanın/toplumun tüm öğrendiklerini unuttuktan sonra, adına bireysel/toplumsal bellek denilen hazinesinde kalanların tamamıdır. Ama bu tanımdan yana çıkarken, biraz dikkat etmek gerekiyor. Çünkü ‘kültür’, tüm olup bitenlerin, yaşananların ve yaşanmışlıkların rastgele içine tıkıldığı bir tür yamalı bohça sayılamaz.
Daha doğrusu, kültür olgusuna öyle bakılmamalıdır.
Şöyle de denilebilir: Tarih bağlamında nasıl geçmişte kalan her şey kendiliğinden tarihe dönüşmez ise, başka deyişle, nasıl ancak kendisiyle irade düzleminde ve neden-sonuç ilişkileri temelinde hesaplaşılmış bir geçmiş ‘tarih’ olabilirse, kültür olgusu da bugünden geriye tüm yaşananlar ve olup bitenler arasından iyisi ve kötüsü, olumlusu ve olumsuzu ile insanın ve toplumun kültüründen saymamız gerekenler ile ortaya çıkar.
(Meraklısı için: Edebiyatımızda böyle bir çabanın eşsiz örneklerinden biri, Leyla Erbil’in “Kalan” adlı romanıdır.)
İz TV’nin sözünü ettiğim ‘İkinci Yeni’ yapımından hemen sonra bir başka kanalda sanırım ABD yapımı ve ‘Hazine Avcıları’ adlı, daha önce görmüş olduğum bir filmi izledim. Filmin konusu, kendi ceplerini doldurmak için olası hazineler arayanların öyküsü değil. İkinci Dünya Savaşı’nda, artık savaşın sonunu getirecek olan Normandiya Çıkartması’ndan hemen sonra, Nazilerin işgali altında kalmış bölgelerdeki sanat hazinelerini yağmadan ve yakılmaktan kurtarmak için oluşturulmuş küçük bir askeri birliğin öyküsü.
Sanat eserleri neden kurtarılmalı?
Bilindiği üzere Naziler, bütün Avrupa’yı işgal ettikten sonra tarihte eşi görülmemiş bir sanat eserleri yağmasını da gerçekleştirmişler ve hem müzelerden hem de özel koleksiyonlardan çaldıkları bütün eserleri Nazi Almanyası’na taşımışlardı. Bu eserlerden Führer’in, yani Adolf Hitler’in ‘yoz sanat’ diye nitelendirdikleri -başta örneğin Picasso’nun resimleri olmak üzere- yakılmış, geri kalanlar ise depolanmıştı.
Öte yandan, Hitler’in savaşın sonuna doğru yayımladığı yazılı bir emir gereği, Nazi orduları çekilmek zorunda kaldıkları bütün bölgelerdeki tesisleri, anıtları ve sanat eserlerinin tamamını yok edeceklerdi.
Biraz yukarıda sözünü ettiğim ve üyelerinin çoğunun sanat eğitiminden de geçmiş olan küçük birliğin görevi, gerekirse canları pahasına sanat eserlerini böyle bir yıkımdan kurtarmaktı.
Bu birliğin kurulmasına neden olan temel düşünce üzerinde önümüzdeki hafta, yazımın son bölümünde duracağım.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Çorlu tren faciası davasında 6 yıl sonra karar çıktı!
- Beslenme çantalarının içi boş kaldı...
- Böylesi görülmedi: Tavuk mu horoz mu?
- Özel yeni üye kampanyasını başlattı
- Bugün 23 Nisan! Arşiv görüntüleriyle Meclis'in açılışı..
- Erdal Sağlam'dan ekonomi analizi!
- Belediye başkanı 'sıkıntı olmayan belediyemiz yok' dedi
- Özdağ'dan hükümete Dünya Bankası tepkisi
- Meclis'te gerilim
- Tarım Bakanlığı'nda 'Suriyelilere kadro' iddiası
En Çok Okunan Haberler
- Kepez Belediyesi'nde yeni başkan belli oldu
- Şu pişkinliğe bakar mısınız!
- AKP'li isimden istifa çağrısı!
- Dilan ve Engin Polat çiftinin yargılandığı davada karar
- Milletvekili sayısı artacak
- Öğrenilmesi en zor dili açıkladı
- 'Kapıdan içeri sokmayın'
- Soylu geri mi dönüyor?
- Okyanus kadar derin 4 burç
- Eski çağ heykellerindeki penisler neden bu kadar küçük?