Özgürlüğün soyutluğu ve somutluğu üzerine...

29 Şubat 2016 Pazartesi

Can Dündar ve Erdem Gül’ün
Silivri’den çıktıkları gece televizyonun karşısında otururken tek bir görüntü, kafamın içerisindeki sürekli akış boyunca hep ötekilerin önüne çıktı. O gece gösterilenlerin tümünü gölgede bıraktı.
İşin tuhaf olan yanı, bu kare o geceye ait değildi. O gecenin doksan gün öncesinden kalmaydı.
Bir mahkeme salonu ve haber yapma suçundan sanık (!) iki gazeteci...
Sanıklar sakin, telaşsız...
Hiçbir yere kaçmaya davranır gibi değiller. Sanki buradaki habercilikleri bitince bir başka haberin peşine düşecekler.
Ama bu sakin akış ansızın kesintiye uğruyor. Çünkü sahneye koşarak giren biri var.
Bir YARGIÇ!
Sanıkların yanından seğirtirken, temposunu düşürmüyor... “Tutuklandınız...”
İyi de, yargıca ne oluyor?
Sanıklarda bir irkilme falan yok. Aceleleri de yok. Herhangi bir şeyden kaçma gibi bir niyetleri ise hiç yok.
Peki, o halde nasıl yorumlanmalı bu kare, bu sahne? Altyazısı ne olmalı?
Şöyle mi denmeli örneğin: “Yargıç, kararından kaçarken!”
Ya da belki: “Mülkün adaletin tokadını yediği an!
Şu anda aklıma geldi.
Resimde olup bitenler, bir bilmece söylemi ile de dile getirilebilir: “Yukarıdaki resimde gördüğünüz kişilerden hangilerinin sanık, hangilerinin yargıç olduğunu söyleyebilir misiniz?”
 
Yarının tarihçiliğine bir miras...
Fotoğrafın tarihinde, ileride ne kadar önemli bir tanıklığa belge olacağı bilinmeden gerçekleştirilmiş çekimlerin sayısı epey kabarıktır. Deklanşöre peş peşe basılır. Görüntüler görüntüleri izler. Gerçeklerin dünyasındaki anaforun içerisinden görüntü adına ne kapılırsa kâr kalacaktır. O gün için. Sadece “bugün” ile sınırlı. Bugünün son dakikası gelip çattığında, çoğunlukla silik, adsız bir görüntüye dönüşmeye yargılı.
Görüntüleri biriktirme peşinde olan bunun öylesine telaşındadır ki, çektiklerinin arasından bir tarihin de sızıp gelebileceğini çoğu kez aklının kenarından bile geçirmez.
Gelgelelim onun böyle bir şeyi aklının kenarından bile geçirmemesi, tarih diye adlandırılan öncesiz ve sonrasız akışın başına buyruk doğasını zincire vuramaz. Çünkü Alman yazarı Georg Büchner’in (18131837) dediği gibi tarih, çoğu zaman kendi bağımsız yasaları doğrultusunda yolunu çizer.
Ve böyle bir yol haritasında bir bakarsınız yarının tarihçiliğinden bir alıntı, canlı bir görüntü, yargıçların kararlarından kaçtıkları bir bugün’ün dokusunu oluşturuvermiş!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları