Ahmet İnsel

‘Faydalı hukuksuzluk’ bezirgânları

22 Aralık 2015 Salı

Gezi protestoları iktidara karşı darbe girişimi olarak damgalandığında, kuyruklu yalanlarla muhafazakâr kesimin sol ve laik nefreti tetiklendiğinde işin rengi iyice ortaya çıktı. 17-25 Aralık yolsuzluk soruşturmalarının kriminalize edilmesi bunu izledi. Soruşturmaları hazırlayan ekip, çok güçlü bir ihtimalle, Tayyip Erdoğan’ı istifa etmek zorunda bırakmak üzere hareket etmişti. Yasal ve yasal olmayan yollarla ama güçlü delillere dayanarak hazırlanmış iddialarla harekete geçmişti. İktidar yargının ve polisin, adaleti ve kamu düzenini koruma aygıtları olması dışında bir işlevi olmasını kabul etmiyordu ve bunda kararlıydı.
Bu işin başı Ergenekon davalarıyla başladı. Adil yargılanma ilkelerinin hemen hepsinin çiğnendiği bu dava silsilesi, önce gerçekten derin devletin eli kanlı silahşörleri ve suça doğrudan bulaşmış ara kademe yöneticilerini hedefliyordu. Ya da hedefler gibi yapıyordu. Sonra fahri savcısı Tayyip Erdoğan olan bu soruşturma ve tutuklama dalgaları dipsiz bir suç torbasına dönüştürüldü. Cemaatin ve AKP iktidarının kendi özel amaçları için engel olarak gördükleri ya da onlara bazı alanlarda rakip olan kişi ve kurumları tasfiye etmek için kullanıldı. İçine sahte belgeler ilave etme pratiği, daha önce polisin tutuklatmak istediği kimsenin cebinde bir torba toz buluvermesi uygulamasından esinlenen yöntemlerle sistemli hale getirildi. Bütün bunlar iktidarın gözü önünde ve bilgisi dahilinde gerçekleşti.
Bugün, kendi cemaat ve çevrelerinden kişilerin göreve gelmesini ya da ilerlemesini sağlamak amacıyla sahte delil üretme suçunu işlemiş oldukları için hâkim, savcı ve polislerin yargılanmaları ve suçları kanıtlanırsa ağır cezalara çarptırılmaları demokratik ilkeler içinde olmazsa olmaz bir gerekliliktir. Kendilerine kamu düzenini koruma, adaleti uygulama görevi verilmiş kamu görevlilerinin yetkilerini suiistimal ederek, masum kişileri özgürlüklerinden alıkoymaları çok ağır bir suçtur.
17-25 Aralık soruşturmalarında amaç muhtemelen Tayyip Erdoğan’ı istifa etmek zorunda bırakmaktı. Hükümetin içinde bazı isimler, iktidarın yakın çevresindeki işadamlarından bazıları iş üstünde yakalanmışlardı. Delillerin elde edilme yöntemlerinin bazıları yasadışıydı. Ama yasadışı elde edilen deliller yasal yöntemlerle elde edilen delilleri yok hükmünde kılamazdı. Ayrıca cezai sorumluluklar kadar ahlaki sorumlulukların devreye girmesi gerekirdi. Tam tersi oldu. Türkiye’de hiçbir zaman adaletin gerçekten bağımsız savunucusu olamamış, AKP iktidarında Gülen Cemaati polisi ve yargıçlarının marifetiyle ahı gitmiş vahı kalmış yargıya, AKP hükümeti daha ağır bir darbe vurdu. AKP özel yargısı kuruldu.
Bugün Fethullah Gülen Cemaati çevresinde yer alıp, yetki suiistimali, sahtecilik, yalancılık, kasıtlı iftira, örgütlü biçimde adam kayırma gibi suçlara karışmış kamu görevlilerinin üzerine gitmek yerine, bir bütün halinde terör örgütü suçlamasıyla bu cemaatin varlığı kazınmaya çalışılıyor. 1990’ların ortasında, Birikim dergisinde yayımlanan yazılarda, Gülen Cemaati’nin Opus Dei türü güç merkezleri odaklı bir örgütlenme ve demokrasi açısından tehlikeli bir yapılanma olduğu, hayırseverliği güç biriktirme için kullandığı birçok yazıda iddia edilmişti. Bu iddialar Ergenekon davalarının belli bir aşamasında somutlaşmaya başladı ama AKP yönetimi ve onun destekçi çevresi için bunlar “faydalı hukuksuzluklar”dı.
İlginçtir, Ergenekon davalarının zihniyet polisliğine dönüştüğünü, cemaatin polis ve yargı içinde son derece tehlikeli bir güç odağı haline geldiğini belirttiğimizde, hatta 1990’ların ortasında Fethullah Gülen’in Altın Nesil projesini eleştirdiğimizde bizi bağnaz solculukla eleştirenlerin çoğu, bugün 17-25 Aralık soruşturmalarını darbe olarak nitelemekte ısrar edip, Gülen Cemaati’nin terör örgütü olduğu iddialarını ya açıkça ya sessiz kalarak onaylıyorlar. Hükümet gazeteciliği yapmayanlara karşı yürütülen sindirme ve susturma operasyonlarına karşı aldıkları tavır da farklı değil. “Faydalı hukuksuzlukları” dün olduğu gibi, bugün de onaylarlarken ağızlarından demokrasi kavramını da hiç düşürmüyorlar. İnsanı belki en çok öfkelendiren bu bezirgân sahtekârlıkları.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Bir otokrat prototipi 1 Eylül 2018
Kayırma ekonomisinin bedeli 28 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları