İki ay önce yayımlanan bir çalışma, Cumhuriyet’te Çiğdem Toker’in sebatla izlediği ve teşhir ettiği, kamu alımlarının yarattığı kurumsallaşmış kayırmacılığı toplu biçimde gözler önüne seriyor. AKP döneminde kamu ihalelerini inceleyen Esra Çeviker Gürakar’ın Kayırma Ekonomisi başlıklı kitabı (İletişim Yayınları) bu konuda temel bir eser. Kamu İhale Kurumu’nun verilerini kullanarak, değeri bir milyon TL üzeri 49 bin 355 ihaleyi kazanan şirketleri, ihale türleri, sektörler, siyasal ilişkiler gibi veriler ışığında incelemiş. 2016’da toplam tutarı 120 milyar lirayı aşan bir milyon TL üstü ihaleler, aynı yıl ihalelere ayrılan toplam kamu kaynaklarının yüzde 70’ini oluşturuyor. AKP hükümetleri döneminde hem kamu ihalelerinin sayısında hem de kamu alımlarına ayılan kaynakların miktarında çok büyük bir artış gerçekleşti.
Sadece kamu ihale sayısı ve bütçesi artmamış. Açık ihale usulü ile yapılan kamu alımlarının sayısı 2005’ten 2016’ya kadar kademe kademe azalmış. 2005’te 100 bin 820 açık ihale sayısı, 2016’da 65 bin 437’ye düşmüş. Buna karşılık pazarlık, istisna ve diğer gerekçelerle yapılan “kapalı ihaleler”in payı artmış. Açık ihalelerde de kayırma yapmak mümkün olsa da, kapalı ihalelerin kayırmacılığa çok daha uygun bir yöntem olduğu malum.
Esra Gürakar, 1983’le 2003 arasında yürürlükte olan Devlet İhale Kanunu çerçevesinde de yolsuzluk ve kayırmacılığın yaygın biçimde uygulandığına ama bunların daha çok kişisel düzeyde, belli siyasiler ve bürokratların yasadaki boşluklardan faydalanmak suretiyle kendi çevrelerine rant aktarımı şeklinde gerçekleştiğine işaret ediyor. Ocak 2002’de Meclis’te oylanıp, bir yıl sonra yürürlüğe giren Kamu İhale Kanunu’nun ilk hali bu boşlukları büyük ölçüde ortadan kaldırıyordu. Kendinden önceki hükümetin yasalaştırdığı ve iktidara gelince uygulamak zorunda kaldığı bu kanundan, başta Tayyip Erdoğan olmak üzere, çoğu AKP yöneticisi hep şikâyetçi oldu. Nitekim yasa yürürlüğe girdiğinden beri yüz elliden fazla değişikliğe maruz kaldı.
Değişim hep istisnalar ve muafiyetlerin alanının genişletilmesi yönünde yapıldı. Yeni ihale sistemi, birkaç yıl içinde, kayırmacılığa uygunluk ve yolsuzluğa açıklık açısından eski sisteme benzedi. Hatta onun gerisine düştü. Dolayısıyla eski tas, eski hamam mı? Hayır. Gürakar son derece önemli bir farka işaret ediyor: AKP hükümetleri, önceki hükümetlerden farklı olarak, kanuni boşluklardan yararlanmak suretiyle değil, kanun yaparak kayırmacılığı ve yolsuzluğu merkezileştirip genel bir uygulamaya dönüştürdüler. Bu yasal yolsuzluk ve kayırmacılığın yarattığı rantı, doğrudan siyasi bağlantılarına veya dolaylı ilişkileri olan firma ve şahıslara dağıtıyorlar. Seçmen memnuniyetinin sağlanması için de “kayırılmış ama hayır işleri ile kamufle olmuş firmalar üzerinden” seçmene ‘süratle hizmet’ götürülmesinin bu düzenin önemli bir unsuru haline geldiğini Gürakar belirtiyor.
Timur Kuran ve Dani Rodrik, birkaç gün önce Project Syndicate internet sitesinde yayımladıkları İngilizce makalede, “Erdoğan’ın Ekonomik Maliyeti”ni sorguluyorlar. Bir rant emme-basma tulumbası gibi çalışan AKP’nin yıllardır başında, bu yapının kilit taşı konumunda Erdoğan. Rodrik ve Kuran, Çin ve başka Asya ülkelerinde otokrasilerin etkin iktisadi politikalara öncelik vererek başarılı olabildiklerini belirtiyor. Buna karşılık iktisat politikası başkanın şahsi gücü ve yakın çevresinin servetini artırmayı hedefleyen bir ahbap çavuş kapitalizmi aracına dönüştüğünde, ekonominin ağır bir bedel ödediğine işaret ediyorlar.
Ağır bedel ödeyen sadece ekonomi değil. Temel hak ve özgürlükler de. Democratization dergisinde geçen haziranda yayımlanan “2017’de dünyada durum: Otoriterleşme ve dışlama” başlıklı ortak makalede, 2007 ile 2017 arasında temel hak ve özgürlüklere saygı açısında dünya demokrasi sıralamasında açık ara en çok gerileyen ülkenin Türkiye olduğu görülüyordu. Kanuni kayırma ve yolsuzluk ekonomisini yürütmek zorlaştıkça, havuzun suyu azalınca, böyle olması doğal değil mi?
Kayırma ekonomisinin bedeli
Yazarın Son Yazıları
Hınç politikaları ve nihilizm
Bir otokrat prototipi
Kayırma ekonomisinin bedeli
Üzerine suç atmanın dayanılmaz hafifliği
Trump ve yeni otoriterizm
Büyük kriz gözüktü
İş Allah’a kalınca....
Anti-konformist gericilik ve yavaşlayan küreselleşme
Yeni-patrimonyalizm üzerine
Liberalizmden doğan otoriter kapitalizm
Erdoğanizm Türkiyesi
Post-komünist otoriter kapitalizm
Otoriter kapitalizmin geleceği
Kindar nesil böyle yetiştirilir
Durum budur…
Yarın ve ötesi
Paçalardan akan ne?
Kibrin otokrat hali
Siyasette yalan ve yanlış
Tayyip Erdoğan pişman mıdır?
Gazeteci istihbaratçıyla işbirliği yapınca...
Dindaş/ırktaş demokrasisi
Cumhurbaşkanı koruması PÖH’e teslim
Üfürükçü hoca analizleriyle ekonomiyi yönetmek
HDP’nin alacağı oyun önemi
AB Sayıştayı’ndan YİP uyarısı
Enkaza işaret etmek yeterli değil
Diktatörler seçimle gider mi?
HDP kilit parti olabilir
Seçim öncesi 1 Mayıs
Uzatmalı iktidar Ermenistan’da beş gün sürdü
Ahlak düşkünlüğü siyaseti ve huzur ihtiyacı
Başkanlığı bir türlü bırakamayanlar
Trump’ın kuyruğundaki Macron
Fransa’da yeniden laiklik tartışması
Satranççıya karşı tavlacı
Seçimli tek adam olmanın bazı zorlukları
Sessiz devrimden kültürel karşıdevrime
Macron SDG’ye hangi vaatte bulundu?
Irkçılığı besleyen yalan haberler