Ahmet Saltık

‘Ulusal egemenlik’ ne demek?

25 Nisan 2024 Perşembe

23-30 Nisan Ulusal Egemenlik haftasındayız. Önceki gün coşku ile bu büyük bayramı kutladık. AKP yıllarca engelledi, kutlu doğum haftası dayatıldı. Oysa ta 1921’de başlanmıştı bu bayram kutlaması. 1933’te Atatürk, 23 Nisan’da çocukları makamında ağırlayıp sohbet etme geleneği başlattı. 11 yıl süren acımasız savaşlarda (1911- 22) en ağır bedeli belki de çocuklar ödedi. Babalarından ayrı, yoksun kaldılar, yoksul düştüler, evsiz ve aç kaldılar. 15 yaş ve 45 kg’ı bulanlar askere alındı.

İzmir Marşı’nın sözlerinden: ...İzmir’in dağlarında oturdum kaldım / Şehit olanları deftere yazdım / Öksüz yavruları bağrıma bastım. Bağımsızlık Savaşımız sonrası bu çocuklara sahip çıkma sorunu da omuzlardaydı. Ulusun egemenliğine sahip olması gerçekte çocukların kurtuluşu ve bayramıydı. 1979’da uluslararası boyut kazandı. Kurucu öngörü çok derinliklidir: Çocuklara bayram armağan eden ilk ülke olmanın yanı sıra bu bayram-hafta aracılığıyla ULUSAL EGEMENLİĞİ coşkuyla belletmek, tarih bilinci kazandırmak! Şimdi, başlıktaki güncel ve kritik soruya, Yüce Atatürk’ün ağzından yanıtlar verelim:

- Ulusal egemenlik öyle bir nurdur ki onun karşısında zincirler erir, taç ve tahtlar yanar, mahvolur. Ulusların tutsaklığı üzerine kurulmuş kurumlar her tarafta yıkılmaya mahkûmdur. 

- Yeni Türk devletinin yapısal özü “Ulusal Egemenlik”tir. Şimdiye dek ulusumuzun başına gelen tüm yıkımlar, kendi talih ve yazgısını başka birisinin eline terk etmesinden kaynaklanmıştır. İnsanlar, uluslar kendi istençlerini, kendi vicdanlarının gereklerini yürütmek ve uygulamak isterlerse, egemenliklerini kesinkes ellerinde tutmak zorundadır. Egemenlik, bağsız koşulsuz ulusundur, yüksek bilginize... (Gizli oturumda vekillere) Türkiye halkı bağsız koşulsuz egemenliğine sahip olmuştur. Egemenlik hiçbir renkte, hiçbir biçimde, hiçbir anlam ve yolla paylaşım kabul etmez. (AS: Kaynağı yeryüzüdür!) 

- Kurtuluş yolu ve yaşam ilkesi ancak ve ancak ulusal güçlerin (Kuvayı Milliye) etkin ve ulusal istencin (milli irade) egemen kılınmasıdır. Gerçek durumda egemenlik yalnız bir biçimde yaşama geçer: O da bu egemenliğin sahibi olan insanların doğrudan doğruya bir araya gelerek yasama, yürütme ve yargı görevlerini doğrudan yerine getirmeleriyle olanaklıdır. Ulusal yazgıya yalnız ve ancak ulus egemen olacaktır. Ulusu temsil eden ulusal istenç adına, sınırlı ve belirli bir zaman için tinsel kişiliğinde yansıtan Millet Meclisi bile ulusça yenilenmek durumundadır. Asıl olan ulustur. Egemenlik onun olduğu gibi yönetim hakkı da onundur. TBMM hükümeti ulusaldır, gerçekçidir. Tüm programlarının hedefi şu iki ilkedir: 1. Tam bağımsızlık (İstiklal-i tamm): Anlatımı Ulusal Ant’tır (Misak-ı Milli) 2. Bağsız koşulsuz ulusal egemenlik: Bu yaşamsal hedefin anlatımı Anayasa’dır. (AS: Yeni Anayasa ısrarı!?)

- Hiç kuşku yok, devletimizin sonsuz olması için, ülkemizin güçlenmesi için, ulusumuzun gönenç ve mutluluğu için, yaşamımız, namusumuz, şerefimiz, geleceğimiz için ve bütün kutsallığımız ve nihayet her şeyimiz için mutlaka en kıskanç duygularımızla, en açık uyanıklık ve gözümüzün açıklığıyla ve tüm gücümüzle ulusal egemenliğimizi koruyacak ve savunacağız. (AS: Tek adam egemenliği gasp ediyor!) 

- TBMM’nin meşruluğuna … sataşanları Meclis hangi hak ile vatan haini saydıysa, Ulusal Ant’a karşı olanları hangi toplumsal ve siyasal gerekçeyle hain tanıdıksa ve Meclis’in ve Ulusal Ant’ın karşısında tutum alanları, yüzlerce yıllık bir yönetim ile onun üyelerini hangi nedenler ve hangi hakla hıyanetle niteledikse, bugün Ulusal Egemenlik düşmanlarını da hain sayarız. (AS: TBMM notere indirgendi!) 

- Bütün dünya bilmelidir ki artık bu devletin ve bu ulusun başında hiçbir güç yoktur, hiçbir makam yoktur. Yalnız bir güç vardır. O da “Ulusal Egemenlik”tir. O da ulusun yüreği, vicdanı ve varlığıdır. 

- Bugün ulaştığımız barışın sonsuz bir barış olacağına inanmak, elbette safdillik olur. Bu, o denli önemli bir gerçektir ki ondan bir an bile aymazlık, ulusun bütün yaşamını tehlikeye atar. Hukukumuza, şeref ve onurumuza hürmet edildikçe karşı hürmette kesinlikle kusur etmeyeceğiz. Ama ne çare ki zayıf olanın hukukuna hürmetin noksan olduğunu veya hiç hürmet edilmediğini çok acı deneyimlerle öğrendik. Onun için efendiler, tüm olasılıkların gerektireceği hazırlıkları yapmakta asla gecikemeyiz. 

Günümüzde ulus egemenlik, tam bağımsızlık, ulusal ant gibi varlığımız için yaşamsal kazanımların eskidiğini savlayan dış çevrelerle, işbirlikçileri devşirme küreselleşmeci sözde aydınları ulus, tarihsel sağduyusu ile dışlayacak; Atatürk’ün deyimiyle “kahredecek”tir.

Emperyalizm ve sömürgecilik yeryüzünden yok edilecek, dünya ulusları egemenliklerini kazanacaktır. Laiklik ruhban egemenliğine “hayır” dır! Ulus egemenliği, anayasanın koyduğu organlarla güçler ayrılığı temelli parlamenter rejimde yaşar.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları