Büyük yalan

29 Ekim 2021 Cuma

Bugün Cumhuriyet Bayramı. Bugün laik, demokratik Cumhuriyet ile görülecek hesabı olan ulus bozucular ve kavim dövüştürücüler ile inanç dövüştürücüler Cumhuriyetin kurumlarına, kazanımlarına dil uzatacaklar ve yetmez ama evetçi kadronun da desteğiyle bir sürü aldatmacayı birbiri ardından sıralayarak temel dayanağı olmayan tartışmalar başlatacaklar, bir kısım insan da Cumhuriyetin ilanının 98. yılını, dolayısıyla Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayacak.

Ortada kutlanacak bir şey yok. 98 yıl önce ilan ettiğimiz çağdaş uygarlık düzeyini yakalamak azminde olan aydınlanmacı, laik, demokratik Cumhuriyet ile bugünkü obskürantizm (bilmesinlercilik), tarikat ve cemaat güdümündeki dinci rejim, aynı şeyler değil.

***

Emperyalizm ile kol kola ilerleyen siyasal İslam, sivil bir darbe ile iktidarı ele geçirdi. Bunu yaparken de bir sürü yalanla, aldatmacayla bezediler savlarını.

Bu aldatmacanın en büyüğü en alışılageleni de Kemalizmin, Cumhuriyet döneminin başından sonuna hep baskı uygulayan merkez güç olarak egemenliği elinde tuttuğu, siyasal İslamın ise buna tepki gösteren çevre olarak ortaya çıktığıdır. Şerif Mardin’in merkez-çevre analizine dayanan bu görüşe göre askeri vesayetin desteğine sahip olan Kemalizm, tepeden aşağıya inşa edilmiş bir modeldir. Buna karşılık çevre, tabandan tepeye oluşturulmuştur. Şu anda önümde editörlüklerini Behlül Özkan  ve Tolga Gürakar’ın yaptıkları “Türkiye’nin Soğuk Savaş Düzeni” adlı bir kitap var. Behlül Özkan, Tolga Gürakar, Burak Cop, Mehmet Ali Tuğtan, Okan İrtem, Fatih Yaşlı, İnan Rüma, Deniz Hakyemez, Barış Doster ve Barış Zeren’in makalelerinden oluşan kitap, büyük bir açıklıkla, Soğuk Savaş döneminde Amerikan emperyalizminin oluşturduğu antikomünist hareketin güdümüyle, komünizme karşı mücadele hareketi çerçevesinde Sam Amca’nın önderliğinde siyasal İslamın, işadamları, siyasi partiler, devlet aygıtı, MİT ve diğer istihbarat kuruluşları içindeki rolleriyle askerler tarafından nasıl yoğun biçimde desteklendiğini gözler önüne seriyor.

Şerif Mardin’in önderliğindeki merkez-çevre paradigmasının Türkiye siyasasını açıklamanın anahtarı olamayacağını açık biçimde anlatan yapıt, arkadaşımız Mehmet Ali Güller’in, dün yani 28 Ekim günkü köşesinde yayımlanan “Burjuvazinin Cumhuriyete ihaneti” başlıklı yazısının da daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır. 

Son dönemlerde, komprador niteliği nedense ısrarla unutulan burjuvazimizin, tek parti dönemi CHP’si de dahil olmak üzere Amerikan emperyalizminin güdümünde devleti oluşuran bütün güçlerin elbirliğiyle siyasal İslamı desteklemesinin ürünü olan bugünkü durumu anlamakta büyük katkı sağlıyor bu kitap. 

İçinde debelendiğimiz AKP iktidarı çıkmazının sorumlularını teker teker ortaya sererken bize gelişmeleri sağlıklı bir biçimde analiz etmemizi engelleyecek, gerçekle bağdaşmayan veriler sunanların da büyük aldanmalarını veya daha doğrusu büyük aldatmacalarını da gösteren yukarıda adını saydığım genç bilim adamlarının kitabını içtenlikle salık veririm.

***

Çağdaş uygarlık düzeyini yakalayacak, aydınlanmacı laik Cumhuriyete erişmek emeliyle yola çıkan ama 1940’lı yıllarda yaşadığı büyük kırılmayla ABD emperyalizmine bütünüyle teslim olarak, talan ve yağma ekonomisinin siyasal İslamın çıkmazında debelenen Türkiye’nin buralara nasıl sürüklendiğini anlamazsak bulunduğumuz çıkmazda debelenmekten de kurtulamayız.

Bilmeliyiz ki siyasal İslamı aydınlanmacı laik Cumhuriyetin antitezi siyasal İslamı temelden tavana inşa etmekten sorumlu olanların sözde bilimsel irdelemelerine teslim olmak da içinde debelendiğimiz çukuru derinleştirecektir. Kurulu düzen tarafından aşağıdan yukarı oluşturulan Merkez Kemalizm ve onun karşısındaki çevre siyasal İslam iddiası geçersizdir. 29 Ekim 1923’ten nasıl bugünlere vardığımızı doğru saptamalıyız.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları