Erdal İnönü

05 Haziran 2016 Pazar

Bilim adamı ve siyasetçi Erdal İnönü, cuma akşamı Sevinç-Erdal İnönü Vakfı’nda anıldı.
Gönüllü bilim adamı, zoraki politikacı olan Erdal Bey ilerlemiş yaşlarında girdiği siyaset dünyasına da, babası gibi milletin makus talihini yenememiş olsa bile, damgasını vurmayı başarmıştır.
Erdal İnönü, bilim adamı kimliğini siyasi yaşamına da yansıtmış, kibarlığı, zekâsı, içten alçakgönüllülüğü, nezaketi ve eşsiz mizahı ile unutulmaz bir iz bırakmıştır.
İsmet İnönü’nün ortanca çocuğu siyaseti babasından tevarüs etmiş bir şehzade değil, kendi bilim dünyası içinden toplumun zorla çekip çıkarıp dara düşen demokrasiyi rayına oturtmak üzere, ısrarla göreve çağırmasını çarnaçar kabul etmiş bir bilim adamıydı.
Erdal İnönü Cumhuriyet çocuğuydu. Cumhuriyetin eğitim kurumlarında yetişmişti.
Cumhuriyetin önder kadrosu milli eğitime öncelik tanımıştı.
Yaptıklarına inanan bu insanlar kendi çocuklarını Milli Eğitim’in kurumlarında yetiştirmişlerdi.
İsmet İnönü de küçük yaştan itibaren bilime eğilim gösteren oğlunu, önce lise eğitimi için Ankara’daki Gazi Lisesi’ne sonra da Ankara’da yeni açılmış olan, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Fizik Matematik bölümüne göndermişti.
İnönü, üniversiteyi bitirdikten sonra, doktora ve ihtisas için ABD’ye gitmişti.

***

Planlamanın altın çocuğu, Mülkiye’nin unutulmaz hocalarından, Nihat Erim’in, “beyin takımı kabinesinin bakanı” Dünya Bankası’nın başkan yardımcılığına kadar erişmiş, uluslararası birçok yüksek görevde bulunmuş, Atilla Karaosmanoğlu hep altını çizerek şunu söylerdi:
- Bütün eğitimimi Milli Eğitim kurumlarında tamamladım. Onlar dünyanın her yeri için yeterlidir.
Tabii bu açıklamanın bugünkü Milli Eğitim için olmadığını söylemeye gerek yok.
Cumhuriyetin önder kadrosu, yaptığı işe, başlattığı eğitim seferberliğinin kurumlarına inanıyor, çocuklarını oralara gönderiyorlardı. Siz hiç şimdilerde çocuklarını imam hatipe, oradan da ilahiyat fakültesine gönderen kodaman gördünüz mü?
Aradaki fark yaptığı işe inananla, inanmayanın farkıdır.
Cumhuriyetin, laikliğin, demokrasinin, çağdaşlaşmanın savaşları hep, Milli Eğitim’in kurumlarında verildi.
Prof. Dr. Erdal İnönü’nün nitelikleri ve kişiliği diğer niceleri gibi, o savaşlarda kazanılan zaferlerin ürünüdür.
O savaşlar o sıralarda kazanıldı, o sıralarda kaybedildi.
Bunca zafere karşın Cumhuriyet’in şu anda kendisine yöneltilen tehdide karşı bu kadar umarsız görüntüsü, Milli Eğitim’in yetiştirdiği “Erdallar”ın kâfi miktarda olmamasından olsa gerek, demek ki daha fazla “Erdal”lara ihtiyaç varmış derim.

***

Kendine özgü mizahı eşsiz olan Erdal İnönü ile ilgili bu yazıyı bir anıyla bağlamak istiyorum.
1980’lerin ortalarında, Barış Derneği’nden içeride yatıyorduk. Kenan Evren durmadan mahkûmiyetimiz yönünde telkinde bulunuyordu. İşte o sıralarda, Erdal İnönü SHPli bütün kurmaylarını toplayarak, bizi hapishanede ziyaret ederek desteğini gösterdi.
Aradan zaman geçti tahliye olduk. Teşekkürlerimi bildirmek üzere Erdal Bey’i ziyaret ettim. Hapisten, Samim Lütfü adıyla gönderdiğim yazılardan oluşan “Kelepçeli Yazılar” adlı kitabımı da takdim ettikten sonra, teşekkürlerimi sundum. Ama abartıya kaçmış olmalıydım ki, Erdal Bey konuşmayı bağladı:
- Üzülmeyin efendim, bu defa da ben hapse girerim, siz ziyarete gelirsiniz, ödeşiriz...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları