Gerekli mi?

16 Mayıs 2023 Salı

14 Mayıs seçimi akşamını Mehmet Karaören’in evinde diğer davetlileriyle birlikte seçim rezaletlerini televizyondan izleyerek geçirdim. Gece yarısına doğru eve döndüğümde de güvenilir Tele1’de, Kılıçdaroğlu oylamada Erdoğan’ın arkasına düşmüş görünüyordu ve ikinci turun yapılacağı anlaşılıyordu.

Gece yatağa giderken gözümün önünde milyonluk görkemli miting görüntüleri vardı.

O mitingler ve Türkiye’nin her yönüyle iflas görüntüleri dolayısıyla, ülkede gerçek bir demokrasi ve değişim isteyen geniş topluluklarının yarattıkları dip dalgalarının varlığına inanmış ve bunu yazmıştım.

Kılıçdaroğlu, İmamoğlu ve Yavaş Türkiye’yi sallamışlardı. 14 Mayıs gecesi ve 15 Mayıs sabahı ise böyle bir istem falan olmadığı ortaya çıkmıştı.

Özür dilemeli miydim?

Toplumda, köklü bir değişim ve demokrasi isteği olmadığı için neden ben özür dileyecektim ki?

Kemal Kılıçdaroğlu da demokrasi hakça bir düzen, insanca bir yaşam vaat ettiği için şimdi böyle şeyleri pek umursamadığı artık belli olan halktan özür mü dilemeliydi?

***

Türkiye’de cumhurbaşkanı seçimlerinin ilk turda bitmeyeceği belli olmuştu. Ama bunun daha ikinci turu vardı. İkinci turda, demokrasi cephesinin kazanması ilke olarak mümkündü.

Evet, seçim yasanın öngördüğü sekilde devam ediyor. İkinci turda Millet İttifakı’nın kazanması ilke olarak mümkündür. Ama bunun güçlü olasılık olmadığını yadsımak mümkün değildir.

Seçimlerin ikinci turunun ne olacağını bilmediğimizi söylesek ve Millet İttifakı’nın kalan iki hafta süre içinde kendini daha iyi anlatarak ipi göğüslemesinin mümkün olduğunu vurgulasak bile bu yarışta artık Erdoğan’ın daha şanslı göründüğü ve hiç değilse dipten gelen güçlü bir toplumsal değişim ve isteğinin olmadığının belli olduğunu veya halkın bu haliyle var olan demokrasinin var olanı kadarından hoşnut olduğunu bunun dışında düzenin değişmesi gibi işlere kalkışılmasından yana olmadığının açıkça ortaya serildiğini görmezden gelemeyiz.

***

Bunu söylemek herhalde bozgunculuk veya teslimiyet olmasa gerek. Bu gerçeğin yüksek sesle söylenmesi insanların aldanmalarına aracı olmamak açısından zorunludur.

Bu sorun karşısında bırakalım siyasileri bir yana, biz gazeteciler, yönetilen siviller, sürekli demokrasi, üretim, emeğe saygı, adalet, barış, özgürlük dayanışmadan yana tavır aldığımız görüş bildirdiğimiz için, halkın çoğunun bu konular umurunda olmadığını oylarıyla belirttiği zaman, yukarıda saydığımız görüşlerimizden dolayı özür dilemek zorunda mıyız?

Yukarıda söz konusu olan istemlerin meşru olması için, illa ki bir halk oylamasıyla onaylanmaları mı gerekmektedir?

Sözü edilen istemler, halkın çoğunluğu tarafından umursanmaz, sömürü düzeni halktan tepki görmez ise bunları savunanlar suçlu mu olacaklardır ya da aptal veya komik durumuna mı düşeceklerdir?

Bu soruyu ne fark eder ki diye geçiştirmek mümkün de değil, doğal da...

Çünkü demokrasilerde aptal olmak hakkı vardır. Kimse aptal olduğu için suçlanıp cezalandırılamaz.

Bir toplumda, toplumun çoğunun sömürüye karşı adaletten yana, emekten yana olduğunu, emeğin yüce değer olmasını istediğini sanan insanlara yanıldıkları takdirde aptal demek nasıl mümkün olur?

Böyle bir yanılgıyı yaşayan toplumlarda aptalı ve aptallığı nerede aramak gerekir?

Yoksa tarihi yapanlar da aslında aptallar mı?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları