Laiklik, sekülerizm ve kelime oyunları

28 Nisan 2024 Pazar

Diyanet İşleri Başkanlığı bir kamu kurumudur, bütçesi vatandaşların ödediği vergilerle oluşur. Her kamu kurumu gibi Diyanet de yürürlükte olan anayasaya uymak ve faaliyetlerini bu çerçevede gerçekleştirmek zorundadır.

Fakat Diyanet’i yönetenlerin zaman zaman medyaya da yansıyan sözleri ve yaptıkları işler, bu kurumun anayasaya aykırı bir tutum içinde olduğunu ortaya koyuyor. İş öyle bir aşamaya vardı ki açıkladıkları 2024-2028 Stratejik Planı’nda “sekülerleşmenin toplum üzerindeki olumsuz etkisi” bir “risk” olarak değerlendirildi.

Belgede açıklama olarak şu satırlara yer verilmiş: “Seküler anlayışın toplum üzerindeki etkilerinin geleneksel değerlerimizin gelecek nesillere aktarılmasında olumsuz yansımaları olmaktadır.”

“Seküler anlayış” ifadesiyle yalnızca dünyevileşmeyi mi kastediyorlar yoksa laikliğe yönelik üstü kapalı bir sezdirme mi söz konusu diye düşünüyor insan.

***

Siyasal İslamcılar ve birtakım dönek solcular, Türkiye’de laiklik konusunda kafaları iyice karıştırmak için, “laikçilik” diye aşağılayıp “katı” dedikleri Fransız tipi laikliğe karşı “özgürlükçü laiklik” adı altında geliştirilen “ılımlı, anglosakson sekülerizmi” kullanıma soktular. Hatta sekülerizmi ya da “özgürlükçü laikliği” savunanlar, bu yaklaşımın sonucu olarak “tarikatlar ve cemaatler kapatılmasın, yalnızca denetlensin” diyerek laik Cumhuriyet karşıtı bu oluşumları “sivil toplum kuruluşu” gibi yutturmaya çalıştılar.

Bazıları ise, laiklik ve sekülerizm kavramlarının biribirinden farkı olmadığını düşünür. Oysa Özdemir İnce, yıllar önce yazdığı bir formülle farkı göstermiş, bu iki kavramın ortaya çıkışındaki koşullara işaret etmişti:

“Sekülerizm=Devlete karşı Kilise+Halk ittifakı.

Laiklik=Kiliseye karşı Devlet+Halk ittifakı.”

Bununla anlatılmak istenen şuydu: Anglosakson sekülerizminde amaç, devlet iktidarını ve otoritesini sınırlamaktır. Laikliğin amacı ise, kilisenin (dinin) iktidar ve otoritesini sınırlamaktır. Laiklik için temel mesele, kamu alanının dinselleştirilmemesidir. Tarikatların ve cemaatlerin kamu hizmetlerinde etkin olduğu hiçbir durumda laiklikten söz edilemez.

***

Ancak ben Diyanet’in sürekli “sekülerizmi” hedefleyerek aslında laikliği kastettiği görüşündeyim.

AKP iktidarının, Türkiye Cumhuriyeti’ni Osmanlı monarşisine, laik devleti de bir tarikat ve cemaat devletine dönüştürürken araç olarak kullandığı Diyanet, yıllardır laikliğe aykırı tutumu ile tepki çekiyor ama herhalde açıkça laikliğe karşı olduğunu beyan edemediğinden ya da bunu yaparak doğrudan anayasaya karşı olmakla suçlanmayı göze alamadığından “sekülerizm” kavramını kullanıp laikliği etrafından dolanarak hedefliyor. Fakat eminim ki plan belgesindeki hedefin “laiklik” olduğunu söyleyenlere laikliği kastetmedik diyeceklerdir!

Çünkü sonuçta, Diyanet İşleri Başkanlığı, anayasanın 136. maddesinde bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin uzağında, laiklik ilkesi doğrultusunda, özel kanunlarda kendisine gösterilen görevleri yerine getirmesi beklenen bir kurum olarak tanımlanıyor.

Kendi internet sitesinde ise temel ilke ve hedeflerinin “Laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışında kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek (Anayasa md. 136), İslam Dini’nin inanç, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek (633 S.K. md.1)” olduğu yazıyor.

Bu noktada, “Laik bir devlet dinsel hizmetler için kamu bütçesinden harcama yapar mı” diye sorulabilir. Kuşkusuz sorulmalıdır ancak o ayrı bir yazının konusudur. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları