Kriz hep kapıda beklemekteydi

21 Aralık 2021 Salı

Aşağıdaki satırlar Zülal Kalkandelen’in pazar günkü köşesinden alınmıştır:

Romano Prodi de kandırıldığını itiraf etmiş.

Avrupa Gazeteciler Birliği’nin İtalya şubesi tarafından düzenlenen çevrimiçi bir toplantıda farklı ülkelerden bir grup gazeteci ile konuşurken L. Doğan Tılıç’ın sorusu üzerine şöyle demiş:

‘Biz Erdoğan’ı Atatürk’ün devamı gibi ve Türk demokrasisini tamamlayacak biri olarak görüp selamladık. Ama olmadı, zaman değişti, Erdoğan değişti. Ülkeyi radikalizmle değiştirdi ve bu, Avrupa’da Türkiye’den kuşku duyanlar için araya mesafe koymak için bir fırsat oldu.’

Koskoca Avrupa Konseyi’nin eski başkanı olacaksın, İtalya’da başbakanlık yapmış olacaksın ve böyle konuşacaksın...

Gülsem mi ağlasam mı bilemedim denir ya, tam öyle bir durum.”

Şu sıralarda AKP konusunda yanılmışız diyenin haddi hesabı yok. Prodi’nin Tayyip Erdoğan’ı, AKP Genel Başkanı’nı Atatürk’ün devamı gibi görüp selamlamasını yalın bir “Çüş” ile yanıtladıktan sonra  hemen belirtelim: Ortada bir yanılgı yok. AKP de değişmiş falan değildir. Türkiye’yi değiştirmek istiyordu, değiştirmiştir de...

Oynanan bir oyun vardı ve çeşitli nedenlerle bundan çıkar umanlar göz yummaktaydı.

***

“Demokrasi bir tramvaydır. Gittiğimiz yere kadar gider, sonra ineriz. Demokrasi amaç değil, araçtır.”

Erdoğan’ın, bu sözleri Nilgün Cerrahoğlu’na da söylediği 14 Temmuz 1996’da ortada daha AKP bile yoktu ve Tayyip Bey de henüz İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanıydı.

AKP kurulduğundan itibaren amacına yürümeye başlamıştı. AKP’nin en parlak örneğini oluşturduğu Amerikan buluşu olan ve kısa zamanda İslam dünyasının çoğunluğunda gelişip serpilen “ılımlı İslam” modelindeki ılımlı sözcüğü, bir yandan kapitalizmin kuralları ve emperyalizmin  bölgesel ve de evrensel çıkarlarıyla uyumlu olmak anlamına gelirken öte yandan da ılımlı İslamın yerli yöneticilerinin gizli gündemleri açısından da “şimdilik ılımlı” olarak okunmalıydı. Ilımlı deyişi, yeterli gücü kazanana kadar, uysal ve demokratik görünen hareketin, güçler dengesini edimlerini her türlü demokratik denetimden masun kılarak radikalizme kendisi açısından bir tehlike olmadan sapabileceği ana kadar ılımlı görünme yolunu tutacağının habercisi olarak algılanmalıydı.

Nitekim laik Cumhuriyetin taraftarları, bu gerçeği görmekte ve ülke çapında milyonların sokaklara döküldüğü laiklik mitinglerinde dile getirmekteydiler.

AKP, “ılımlı!” döneminde de kuvvetler ayrılığı ilkesini ayaklar altına alarak, FETÖ ile kol kola tüm demokratik denetim mekanizmalarını işlemez hale getirmek üzere, Ergenekon ve Balyoz kumpaslarını yürürlüğe sokarak dengeleri, laik sistemi, şeriat düzenine çevirme girişimlerine elverişli hale getirene kadar sürdürüyor, bu arada demokrasi görüntüsünü yaratabilmek için yalnızca sandığa, o da çoğunluğu yitirene kadar saygılı görünüyordu.

***

Ekonomik açıdan da durum farklı değildi. Dünya piyasalarında sıcak paranın bol bulunduğu, cari açığın kara deliğinin sürekli büyüdüğü, ülkenin, her anlamda tüm kazanımlarının akıl almaz bir savurganlıkla elden çıkarıldığı dönemde yaşanan bedeli, çok yüksek yapay rahatlamanın geçici olduğu, sürdürülemezliğinin yanı sıra büyük bir çıkmaza saplanmasının kaçınılmaz olduğu sürekli olarak vurgulanıyordu.

Sürekli cari açık veren, yeterince üretici olmayan, vurgun, avanta ve yağma temeli üzerine bina edilmiş, sürekli borçlanan, gelen dış borçları, üretken alanlarda yatırıma dönüştürmeyip betona gömen, yolsuzluk ve israf batağında debelenen, tarımı öldüren AKP döneminin, üretime yönelen, sağlıklı, sürdürülebilir bir ekonomik politikası hiçbir zaman olmadı.

Kriz, sistemin en parlak, en yürür sanıldığı zamanlarda bile AKP’nin gizli gündeminin, ekonomik tercihlerinin kaçınılmaz sonucu olarak hep orada bekliyordu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları