Yabancı değil evrensel

10 Aralık 2021 Cuma

İkinci Dünya Savaşı’nın, her alanı kaplamış, “zararlı akımlar” yani “komünizm” ile mücadele çılgınlığı döneminde, yabancı dile çevrilse kimsenin bir anlam veremeyeceği bazı deyimler sık kullanılır olmuştu. “Aşırı sol” gibi “kökü dışarıda cereyanlar” da bunlardan biriydi.

Kökenini bizden almadığı için toplumsal bünyenin kabul etmeyeceği anlamını taşıyan, aynı zamanda hem endişe hem de kuşku uyandıran bu deyimle ne zaman karşılaşsam, hep şu isyan sorusu biçimlenirdi aklımda:

- İyi de kökü dışarıda olmayan ne var ki?

Gerçekten de biteviyeliği erdem sayan, gittikçe çölleşen toplumda hangi yana, neye baksan hep kökü dışarıdalar görüyordun. O zamanlar dilimize pelesenk olmuş demokrasi, parlamento, temel hak ve özgürlükler, hoşgörüden tutun da kullandığımız aygıt, alet, ilaç, otomobilden uçağa kadar her araç, her ilaç ve her alandaki bilumum kavram ve kurumun da kökü dışarıdaydı. Şöyle sıkı bir elemeden geçirince, bize kökü dışarıda olmayan, yiğit binici atalarımızın atının semerinin altında taşıdıkları pastırmadan başka bir şey kalmıyordu.

Her şeyin ama her şeyin, hatta kutsal dinimizin bile kökü dışarıdaydı.

Neyse ki Soğuk Savaş ile birlikte bu saçmalık da geride kaldı. Kaldı ama iz de bıraktı...  

***

Kökü dışarıda akımlar deyimi, Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin, Kemalizm hakkındaki düşüncelerinin tartışma gündemine oturmasıyla tekrar aklıma geldi. Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Kemalizmin Batı’nın kurumlarını, onun dışında bir coğrafyada yerleştirmeye çalıştığını, halkın kendisine yabancı olanın dayatılmasını kabul etmediğini ileri sürenlerden biridir.

Cumhuriyet Devrimi’nin, aydınlanmanın, Rönesans’ın ve Fransız Devrimi’nin, Sanayi Devrimi’nin kazanımlarını ilk kez Batı ve de Avrupa dışı (aynı zamanda Hıristiyan dünyası diye de okuyabilirsiniz) bir coğrafyada uygulamayı amaçladığı, bunun dışında özgün bir ideoloji bir kozmogoni olmadığı bir gerçektir.

Aydınlanmacı Cumhuriyet Devrimi’nin, (yani Kemalizmin) bu yanı, onu önemsizleştirmez, tam tersine Avrupa’da filizlenmiş bu kazanımların evrenselliğini kanıtlamayı içeren büyük bir önem kazanmasına neden olur. Cumhuriyet Devrimi, yabancı kurum ve kavramları ilk kez Avrupa dışı bir coğrafyada uygulamayı amaçlarken aslında insanlığın ortak evrensel değerleri olduğunu, kimi alanda birikimleri eksik kalan ülkelerin, eğitim ve toplumsal reformlar alanlarında ataklar yaparak uygar toplumlar kervanındaki yerlerini alabilecekleri iddiası temeline oturtulmuştur.

Devrimci önder kadronun yönetiminde, çağdaş bir toplum olma azminde birleşmiş ulus, evrensel ile ulusal olanı birbiriyle bağdaştırarak amaca ulaşacağına inanır.

Burada yerli yabancı ayırımının yanlış yönüne sapmamak gerekir. Toplumsal yapıyla bağdaştırılmaya çalışılan yabancı değil, evrenseldir.

***

Halkın içselleştirdiği ve içselleştirmediği reformlar kurnazlığı da DP’nin devrimin yolundan yan çizmesini mazur göstermek için iktidarının ilk yıllarında bulduğu, olayların gerçekliliğini doğrulamadığı bir icattır.

Laiklik konusu bu olgunun en güzel, en çarpıcı örneğidir.

Toprak ağaları, komprador burjuvazi, tarikatlar ve cemaatler ile emperyalizm koalisyonun, elbirliği saldırılarının baş hedefi haline getirdikleri, Cumhuriyet Devrimi’nin onsuz olmazı laiklik, bunca yıl bunca geniş bir kesimin bunca yoğun saldırılarına karşın hâlâ yaşıyorsa eğer, bu, halkın onu içselleştirmiş olmasından kaynaklanmaktadır.

Laikliğin toplum tarafından içselleştirilmediği ve ona karşı tabandan gelen bir tepkinin oluştuğu; yukarıda, tavanda devlet tarafından oluşturan bir gücün, laikliği ortadan kaldırmak isteyen tabandan yükselen iradeye karşı, laikliği savunan başka resmi bir iradenin bulunduğu iddiası büyük bir yalandır.

Hazine ve Maliye Bakanı’nın görüşünün tabanındaki başka yanlışlara da değinilerek sürecek.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları