Yalnız filmlerimiz değil...

30 Nisan 2023 Pazar

Sevgili,

Cumhurbaşkanlığı yarışının favori adayı Kemal Kılıçdaroğlu sandık başına gitme günü yaklaştıkça atak üzerine atak yapıyor. “Bay Kemal”in üzerine enerjik bir şekilde yürüdüğü konuların arasında sığınmacılar sorunu da var. Geçen gün bir yakınım, bu konu açılınca dayanamadı:

- Aman iyi olur, şu arabesk istilasından da kurtuluruz, deyiverdi.

- Yooo haksızsın, arabesk sığınmacıların eseri değil, onlardan önce de vardı, dedim.

Gerçekten yarım yüzyıl önce, daha sığınmacılar yokken de arabeskten yakınıyorduk.

O, Arap ideolojisini Cumhuriyete dayatan AKP iktidar olmadan da vardı. Hatta şimdi düşünüyorum da AKP’nin gelmekte olduğunu gösteren semptomlardan biriydi.

***

İç bayıltıcı hacıyağı esansı ve ayak kokusu karışık aromalı, ağdalı, bol yaldızlı, çok yağlı, abartılı arabesk, özellikle pop müzik alanında egemendi. Sokaklarımızın, caddelerimizin, evlerden, dükkânlardan veya sonuna kadar açılmış araba radyolarından yayılan arabeskin pençesinde olduğu yıllarda, bu müzikten kusma raddesine gelecek kadar midesi bulanan kadim dostum Erim Gözen’in neler çektiğini tahayyül bile edemezsin.

Arabeskin ikinci tartışmasız saltanat alanı da Yeşilçam filmleriydi. Zengin oğlan fakir kız ya da tersi, fabrikatör baba üçgeni üzerine bina edilmiş Yeşilçam filmlerinde illa bütün fakirler yiğit ve yakışıklı, zenginler; kel, şişman, korkak, acımasız olurlardı. Tabii, filmin köyde ya da kentte geçmesine göre, yiğit yoksulun mesleği marabalıkla çobanlık ya da şoförlük ve amelelik arasında değişirdi. Kör olan müzisyen motifinin bolca işlendiği Yeşilçam filmlerini şöyle bir izleyenler burada saplantılı bir sınıfsallık tutkusu olduğunu sanırlar ama yanılırlar. Sınıfsal sorunlar, birkaç istisna dışında Yeşilçam fimlerinde yer bulamaz. Zaten böyle bir şeye de sansür asla izin vermez. 

Bütün yoksulların yiğit, varsılların ödlek ve kötü oldukları bu filmlerde, feleğin silleleri ardı adına gelir, acı abartılıdır.

Sinemamızın, son yıllarda önemli değişimler geçirdiğini, ondan önce de filmlerimiz içinde başarılı örneklerin de olduğunu da söylemeliyim. Ama arabeskin bir zamanlar sinemamıza egemen olduğu gerçeği yadsınamaz.

Televizyonun bol bol, yerli film oynattığı ve hayatımda önemli bir yer tuttuğu hapishane yıllarında arabesk yerli filmlerimize karşı olumsuz tavrım sürdü. Bu konuda Ali Taygun da benimle aynı kanıdaydı. Ali, Türk filmlerinde zaman zaman tahta kılıcıyla surlar üzerinde düello yapan Bizanslı subay veya Osmanlı zaptiyesi rollerine çıktığı için, koğuşta işin erbabı mutfaktan biri olarak kabul edilirdi.

***

Yine bir cumartesi akşamı yerli sinema saatinde kahkahalar ve ıslıklar eşliğinde izlenen yaramaz yerli film bittiğinde yüksek sesle ve alaylı tepki gösterenlerden biri de Ali Taygun’du. Taygun’un alayları üzerine okuduğu kitaptan kafasını kaldıran Prof. Dr. Gencay Şaylan sordu:

- Ne oldu Ali, ne var?

Ali Taygun gülerek cevap verdi.

 - Artık abartının da bu kadarı! Şu hale baksana, adam hapse düştü, karısı...

Gencay lafını kesti: Ali sen şu an neredesin?

- Buradayım!

- Yani hapiste değil misin?

- Evet...

- Peki karın Meral nerede?

Ayrı yaşıyoruz, o Hollanda’da...

- Peki kızın Ceren nerede?

- Annesinin yanında...

- Peki birader bu arada senin baban ölmedi mi, annene de felç gelmedi mi?

Ali sustu, apışıp kaldı. Söyleyecek bir şey yoktu, ekranda seyrederken abartılı bulduğu şeyler, bizzat başına gelmişti. Olaylar art arda sıralanınca abartılı gibi gözüküyordu ama hayatımızda da filmdeki gibi yaşıyorduk.

Gencay Şaylan’ın sözleri üzerine ben de uyanmıştım. Kendimi tutamayıp şunları söyledim:

- Gerçekten biz şimdiye kadar hep filmlerimizi arabesk sanıyorduk. Meğerse yaşamımızın kendisi arabeskmiş.

Filmlerimiz mi arabesk yoksa hayatımız mı bilmem ama bu arabesk batağından kurtulmamız epeyce güç görünüyor.

Ne yapsak? Bu işi de Bay Kemal’e mi havale etsek?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları