Aydın Engin

CHP’de ‘Güzel Huzursuzluk’…

17 Kasım 2014 Pazartesi

CHP uzun süredir hem de epey uzun süredir kendini düğümlemiş bir partiydi. Kılıçdaroğlu’nun başlangıçta izlediği parti içi denge politikası bu düğümü daha da pekiştirdi. Parti içinde “kanatlar” diye adlandırılan gruplar vardı ve var. Ancak bunların demokratik bir partide olağan, hatta sağlık göstergesi sayılan birer kanat mı olduğu, yoksa aynı parti çatısı altında barınmaları, birlikte siyaset yapmaları mümkün olamayacak gruplar mı olduğu tartışmalıydı. Yani bir denge arayışı nafile çabaydı ve partiyi düğümlüyordu.
Son kurultay düğümü gevşetti.
Kendini “ulusalcı” olarak tanımlayan milliyetçilerle sosyal demokrat çizgiden esinlenen, CHP’yi sosyal demokrat çizgiye uyumlu bir partiye dönüştürmeye çalışanlar arasındaki uzlaşması zor –bence imkânsız ve yanlış- çelişki daha da keskinleşti.
Emine Ülker Tarhan’ın istifa edip kendi ideolojik tercihlerini yansıtacak bir parti kurması CHP’deki düğümün gevşediğinin göstergelerinden biri.
Ama sadece biri.
Ve düğüm henüz çözülmüş filan değil.

***

Bir örnek:
Kürt sorununda milliyetçi görüşleri belli olan Birgül Ayman CHP üyesi. Kürt kökenli Sezgin Tanrıkulu da CHP üyesi. Bu iki siyasetçinin ideolojik tercihlerine ve çizgilerine bakıp, “CHP demokratik bir partidir. Onun çatısı altında her görüşe yer vardır” demenin inandırıcı bir yanı olabilir mi?
Bir örnek daha:
1938’de Dersim’de, Dersimli olduğu için ailecek mağdur edilen Kemal Kılıçdaroğlu ile 1938 Dersim cankırımına ilişkin görüşlerini defalarca ve pek net açıklamış Onur Öymen -meselaaynı sokakta oturabilirler ve buna kimse şaşmaz. Aynı lokantada yemek yiyebilirler; aynı futbol takımını tutabilirler. Kimse burada bir olağandışılık bulamaz. Ama aynı partinin çatısı altında siyaset yapmaları mümkün müdür?
Bir örnek daha:
CHP’nin bir sosyal demokrat partiye dönüşmesi için sessiz sedasız çabalayan -mesela- Manisa Milletvekili Özgür Özel CHP’de. Partisinin Dersim için özür dileyen genel başkan yardımcısına Twitter’da “Şerefsiz” diye seslenen eski Manisa Milletvekili Şahin Mengü de CHP’de. İkisinden biri CHP’de olamaz. Her biri başka, hatta zıt bir partiyi savunuyorlar.
Bir örnek daha...
İdeolojik tercihlerini parti politikasıyla çelişse bile Meclis komisyonlarına taşıyan Süheyl Batum ile hukukçuluğunu AİHM yargıçlığı ile taçlandırmış Rıza Türmen’i aynı partinin çatısı altında tutacak bir siyasal çimento icat edilmiş de biz mi duymadık?
Bir örnek daha...
Yok, yetti herhalde.
Milletvekilleri ile, il başkanları ile, adı ünü duyulmuş üyeleri ile bütün CHP kadroları içinde yukarıdakilere benzer onlarca (yüzlerce?) örnek bulmak zor değil.

***

CHP, 1960’ların sonunda başlayan “ortanın solu” hareketinden bugüne, yukarıda kişiler üstünden örneklemeye çalıştığım uyumsuzlukları, kaçınılmaz iç çekişmeleri hep yaşadı.
Bugün de yaşıyor.
Ancak artık taşıyamayacak hale geldi.
Taşımaya devam etmek istese de, yokmuş gibi davransa da, çözmek yerine buzdolabına koymayı tercih etse de artık taşıyamayacak
Bir örnek:
23 Kasım’da Başbakan Davutoğlu Dersim’e gidiyor. Ankara gazetecisi meslektaşlarımızdan gelen bilgilere göre orada “özür” dileyecek, ardından da AKP’nin yılan hikâyesine dönmüş “Alevi açılımı”nın içeriğini ilan edecek(miş).
CHP, iktidar partisinin bu hamlesini, bu siyasal manevrasını tribünde oturup izleyemez; “Ey Aleviler sakın inanmayın. Bunlar samimi değil” yollu sade suya tirit cevaplarla da geçiştiremez.
Peki ne yapar?
İşimiz falcılık değil. Göreceğiz. Ama şimdiden söyleyebiliriz, AKP’nin hamlesine sahici bir cevap üretir ve bu cevaba parti örgütünün bütünü sahip çıkarsa yazının başında işaret ettiğim düğüm çözülmeye başlar.
Bir örnek daha:
Adına bazen ‘barış süreci’, bazen ‘çözüm süreci’, bazen sadece ‘süreç’ denen ve dizginleri AKP’nin elindeki devletle “İmralı, Kandil, HDP üçgeni” yani Kürt siyasal hareketi arasında yürüyen görüşmelerde önümüzdeki günlerde somut adımlar atılacak gibi. Bu adımların ne olduğunu henüz bilmiyoruz. Ama yakında öğreneceğiz.
CHP, o aşamaya gelindiğinde, ki çok uzak değil, ne yapacak, ne diyecek? Bugüne kadar söyleyegeldiklerini yinelemekle mi yetinecek, yoksa Türklere ve Kürtlere “Evet, işte bu. Gerçek çözüm işte budur” dedirtecek bir siyasal çıkış mı yapacak?
Göreceğiz. Ama hangisini yeğlerse yeğlesin düğüm daha da gevşeyecek.

***

CHP istifalarla, iç çalkantılarla, önde gelenlerinin birbiriyle çelişen açıklamaları ve tutumlarıyla huzursuz günler yaşıyor.
Bu iyidir. Bu bereketli ve sağlıklı bir huzursuzluktur. Mümtaz Soysal’ın 12 Mart arifesindeki Türkiye’yi tanımlarken kullandığı nitelemeyi ödünç alacağım:
Bu “güzel huzursuzluk”tur…
Umalım sonuçta kazanan demokrasi olsun…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

25 ay 13 gün sonra 16 Ağustos 2018

Günün Köşe Yazıları