Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Ava Giderken Avlanmak
Anayasa Mahkemesi’ne “bireysel başvuru” hakkı, hukuk sistemimize 12 Eylül 2010 referandum paketinin kabulüyle girdi
Referandum öncesi, kamuoyu üzerindeki bütün “rıza üretme aygıtları” “daha özgürlükçü bir Türkiye” tasavvuru üzerine kurgulanmış olsa da, AKP iktidarının “bireysel başvuru”yu pakete dahil etmesi; aslında gayet pragmatist bir gerekçeye dayanıyordu:
Türkiye’yi Strasbourg’dan başlayarak dünya ölçeğinde; hem saygınlık hem de bütçe yükü açısından ciddi sıkıntıya sokan AİHM dosyalarını “eritmek”.
Özellikle art arda gelen mahkûmiyet kararlarının Türkiye’yi bütçeden her yıl milyonlarca lira ödenek ayırmak zorunda bırakmasının ilk sebep olduğunu not düşelim.
Resmi olarak, 2012 Eylülü’nde başlayan “bireysel başvuru”nun, iktidar nezdinde nasıl özgürlükçü bir hedefe dayanmadığını, dün Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın kuruluş yıldönümü dolayısıyla yaptığı keskin mesajlar içeren konuşmasına verdiği cevabın unsurlarında bütün açıklığıyla gördük.
Bakan Bozdağ’ın açıklamasının hızı, metne dayalı olması, içeriği, mekânı ve üslubu; bu “cevabın” “çok öfkelenmiş” Başbakan’ın talimatıyla verildiğinin açık kanıtlarıydı.
Meraklısı bilir, Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümlerinde -kitapçık olarak dağıtılan- başkanların yaptığı konuşma; geleneksel olarak, geride kalan bir yılı “kavrayan” başlıklar içerir.
Bu yönüyle de başkanlar, bu metin üzerinde haftalar süren bir hazırlık çalışması yapar. Kılıç’ın metninde; 17 Aralık yolsuzluk operasyonu, yargıda “paralel yapı” tartışması ve son olarak da “bireysel başvuru kararlarının” yer alması, bu nedenle sürpriz sayılmamalıydı.
Ancak, belli ki Başbakan, mesajların bu kadar sert olacağını da öngörmemişti. Bu yanıyla hükümetin “hazırlıksız” yakalandığı; ancak süratle toparlanarak “muhtıra” çağrışımı yapan bir metinle daha sert bir yanıt verdiğini gördük.
Meselenin “nezaket”, “konukseverlik” ve “cumhurbaşkanı olma arzusu”nu çağrıştıran ima boyutlarını bir yana bırakacak olursak... Karşılıklı metinlerde; özellikle “Twitter” kararının yüksek mahkeme ile hükümet arasındaki gerilimin “tavan” yaptığı konulardan biri olduğu anlaşılıyor.
Twitter kararı anayasaya aykırı mı?
Başbakan Erdoğan’ın daha önce “Saygı duymuyorum” diye tepki gösterdiği “Twitter” kararı için, Adalet Bakanı Bozdağ da, “iç hukuk yollarının tüketilmemesi” gerekçesiyle “Anayasayı alenen çiğnemiştir” ifadesini kullandı.
Gerçekten öyle mi?
Düz mantıkla yani anayasa ve yasaların “lafzıyla” bakıldığında; Bozdağ’ın yaklaşımına göre; idare mahkemesinin 30 günlük uygulama süresinin ardından muhtemelen de iptal başvurusuna dair esas hakkındaki kararın çıkması gerekiyordu.
Ancak, “bireysel başvuru” literatürü ve içtihatları böyle demiyor. Kabul edilen yaklaşıma göre, şu üç durumda, “kanun yollarının tüketilmesi” aranmıyor:
“- Kanun yollarının tüketilmesinden bir sonuç alınması beklenmiyorsa,
- Başvuruya konu normun esaslı anayasal sorunlar ortaya koyması ve mahkemenin kararının somut olay dışında benzer birçok durumu aydınlatacak olması söz konusuysa,
- Başvuruya konu işlemin derhal uygulanması nedeniyle ağır ve başka türlü giderilemeyecek bir zarar söz konusuysa.”
Bu çerçeveden bakıldığında Anayasa Mahkemesi’nin Twitter kararının, söz konusu yaklaşımı benimsediği açık. Nitekim, karardaki şu ifade, bu yaklaşımın benimsendiğini teyit ediyor: “Yargı kararının yerine getirilerek siteye erişimin ne zaman sağlanacağı konusundaki belirsizliğin sürmesi karşısında ihlali ve olumsuz sonuçlarını ortadan kaldırmak bakımından etkili ve erişilebilir nitelikte bir koruma sağladığının söylenemeyeceği ve böylece başvurucuların idare mahkemesine başvurmalarının etkili bir yol olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.”
Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç’ın, dün hükümeti çok öfkelendiren “Twitter kararımızın arkasındayız” cümlesi, işte bu hukuki yaklaşıma dayanıyor. Ne Başbakan ne de AKP’nin diğer kurmayları, 12 Eylül referandumunda; “bireysel başvuru” hakkını pakete koyarken; günün birinde, idare mahkemesine başvurmanın “etkili bir yol olmadığının” takdirini Anayasa Mahkemesi’ne verdiklerini biliyordu. Özellikle de bu özgürlükçü yorumun Kılıç’tan geleceğini hiç hesaplamamışlardı.
“Hukukun araçsallaştırılması” böyle tehlikeli bir oyun işte. Özgürlükçü olmadığınız halde öyleymiş gibi yaparak getirdiğiniz bir “araç”; günün birinde gerçekten “özgürlükçü” bir kimliğe bürünüp sizi beklemediğiniz bir yerden gafil avlayabiliyor.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun konuşma
- Özgür Özel'den 'atama' çıkışı
- Özgür Özel kutlama programında
- CHP'li vekilden Soma için flaş çağrı...
- Mine Esen'den anlamlı konuşma...
- Serra Menekay yazdı, Aysim Dolgun Ildız besteledi
- İşte Cumhuriyet'in tarihi
- Ankara Emek ve Demokrasi Güçleri eylem yaptı
- Cumhuriyet 100 yaşında! İyi ki Cumhuriyet var
- Şişli'de Hıdırellez coşkuyla kutlandı
En Çok Okunan Haberler
- 'Radikal adımlar atılmazsa...'
- Ece Üner'in 'Taha Hüseyin Karagöz' eleştirisi gündemde
- 'Ana hedef Recep Tayyip Erdoğan'
- 7 banka artık tek ATM'den hizmet verecek
- 2025'te dolar TL ne kadar olacak?
- Müdürün odasını bastı
- Emsal olacak bir karar: Kiracıya 55 günde jet tahliye!
- Erdoğan'dan 'operasyon' sonrası dikkat çeken açıklama
- Gök gürültülü sağanak yağış etkili olacak!
- Fenerbahçe'den İsmail Kartal kararı!